Bürokraside yönetme yoktur, idare etme vardır, diyoruz. Bürokrasinin geliştiği yerde gelişme durduğu gibi, yönetme iradesi işlevsiz hale gelir. Oysa devrimci hareketler; değişimi ve dönüşümü, yaratıcı aklı esas alır. Bu nedenle bürokratik yaklaşım devrimci mücadelenin önündeki en ciddi engellerden biridir
Bürokrasi, öz olarak katı kurallara ve hiyerarşiye dayalı örgütlenmeyi ifade ediyor. Karar alma ve uygulama süreçlerinin yazılı kurallara, kademeli yetki sistemine ve uzmanlığa göre yürütüldüğü örgütsel yapıdır. Bu duruma iktidarın kurumsallaşması da denilebilir. Devletin kendisi ise en katı bürokratik yapıdır.
Bu anlayışın devrimci mücadeledeki karşılığını ve yol açtığı sonuçlara değinmeyi önemli buluyoruz. Özellikle gençlik örgütlenmesi için taşıdığı anlamın üzerinde durmakta fayda var. Teoride karşı olduğumuz bu anlayışın örgütsel çalışmalarımızda nasıl açığa çıktığını ve bize neler kaybettirdiğini anlamadan istenen çıkışı yapamayacağımız açıktır.
Bürokrasi devlete özgü bir örgütlenme biçimidir. Bir sömürü aracı olan devlet, bürokratik tarzda örgütlenerek bir ahtapot gibi toplumu sarar. Örgütlendiği her yeri dondurur, oradaki her tür gelişmeyi bastırarak mutlak egemenliğini kurar. İlk devletten günümüz devletlerine kadar tamamında yaşanan gerçeklik budur. Bürokrasi dağıtıldığında, zaten devlet denen organizasyondan geriye bir şey kalmaz. Kısacası bürokrasi, devletin omurgasıdır.
Bu durumun toplumsal yapılarda gelişmesi ise, bu yapıların devletleşmesi anlamına gelir. Devlet demek anti toplumculuksa, o halde bu karşıtına dönüşmek olur. Bürokrasinin sakıncası buradadır. Toplum adına, devrim adına kurulan ve bürokrasiye bulaşan toplumsal yapıların temel sorunu ve çelişkisi de budur. Bilerek veya bilmeyerek, bu duruma düşen her toplumsal örgütlenme yenilmeye ve devlete eklemlenmeye mahkumdur.
Bürokrasi, adeta devrimi çürüten bir iç hatalık gibidir. Sovyet deneyimi buna bir örnektir. Halkın yönetimi iddiasıyla kurulan Sovyetler, kısa sürede ağır bir bürokratik yapının pençesine düştü. Karar alma süreçleri halktan koptu, inisiyatif merkeze çekildi. Devrimle beraber gelişen yaratıcı katılım, yerini yukarıdan belirlenen talimatlara bıraktı. Bürokrasi öylesine derinleşti ki, Sovyet yapısı halkı duymaz hale geldi. Devrimin dinamizmi yerini şekilciliğe ve yönetimsel hantallığa bırakırken, sonuç acı bir çözülme oldu.
Bürokraside yönetme yoktur, idare etme vardır, diyoruz. Bürokrasinin geliştiği yerde gelişme durduğu gibi, yönetme iradesi işlevsiz hale gelir. Oysa devrimci hareketler; değişimi ve dönüşümü, yaratıcı aklı esas alır. Bu nedenle bürokratik yaklaşım devrimci mücadelenin önündeki en ciddi engellerden biridir. Böyle görmek ve karşı mücadele etmek de devrimci olmanın temel bir gereğidir.
Bu konuda gençlik, sahip olduğu dinamik ve sürekli dönüşen yapısıyla bürokrasiye ters bir öze sahiptir. İktidarcılığa da, hiyerarşiye de tahammül etmez. Bu gençliğin akışkan ve özgürlükçü ruhundan kaynaklanan bir durumdur. Gençlik örgütlenmesinde bürokrasinin kolay gelişememesinin temelinde bu gerçeklik vardır. Tersine gençlik örgütlenmesinde bürokratik anlayış ve yaklaşımların gelişmesi vahim bir durumdur.
Karşı mücadele ettiğimiz bu yaklaşımın içimizde gelişmesi, ilişki ve karar süreçlerimize yansıması asla kabul edilemez. Bazen en basitinden bir karar almaktan tutalım bir çalışmayı nasıl yapacağımıza kadar tüm enerji ve zamanımızı bürokratik işleyişi uygulamakla harcıyorsak, bu ciddi bir sorundur. Son derece hantallaştıran ve engelleyen bu durum, tüm devrimci gelişmelerin önünü kapatır. Son dönemlerde açığa çıkan merkeziyetçi ve halktan kopuk yaklaşımların temelini bürokratik yaklaşımdan aldığını görmek gerekiyor.
Demokratik sosyalist anlayışta, örgüt ve çalışma düzeninde bürokrasiye yer yoktur. Hiç kimse işleyiş adına, yetki ve sorumluluk adına bunu dayatamaz. Bizler bürokrat veya memur değil, devrimciyiz. Devrimci olan da böyle yaklaşmamalı. Siyasal alanda, şu veya bu alanda çalışma yapmak bir şey değiştirmiyor. Devrimci her yerde devrimcidir. Bu nedenle merkeziyetçi ve hiyerarşik yaklaşımlar kabul edilemez. Ve devrimcilik, halk arasında örgütlenmeyi; halkı ve yereli esas almayı; doğrudan demokrasiyi işletmeyi gerektiriyor. Öyle tepeden bakmakla, halktan kopuk teori yapmakla devrimci olunmaz.
Devrimci mücadele, demokratik tutumu, değişimi ve yaratıcı iradeyi esas alır. Her tür merkeziyetçi, iktidarcı ve hiyerarşik yaklaşımı reddeder. Gençlik ise, devrimci tutumu savunmanın ve devrimi boşa çıkaran yaklaşımlara karşı duran, durması gereken yegâne güçtür. Bunu unutmamalı, ona göre yaklaşmalıdır.