• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
15 Temmuz 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Savaştaki barış

15 Temmuz 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Savaştaki barış

Her iki mesaj da verili savaş ve barış doktrinin dışında bir gelişmedir. Savaşta barışı geliştirmenin zorluğu ve anlamı da buradadır. Zordur çünkü denenmemiş olanı geliştirmek yeni araçlar gerektirir. Anlamlıdır çünkü anlam ancak verili olanın dışında bir şey geliştirerek mümkündür

Ferhat Akıncı

Savaş ve barış romanında Tolstoy, savaşın felsefik, tarihsel ve toplumsal yönlerini son derece gerçekçi bir şekilde anlatır. Kendisi de bir dönem subaylık yaptığı için savaşın gerçekliğini daha iyi bilir. Bir subaya savaş hakkında rapor vermesi istendiğinde, oturup sayfalar dolusu rapor yazar, der. Ama bir askerin mevzideyken yaşadığı ruh halini hiç bir raporda göremezsiniz diye devam eder. Bir rapor eğer muharebedeki askerin ruh haline değiniyorsa o zaman sahici bir rapor olabilir.

Tarih eğer bir nehrin iki kolu biçiminde akıyorsa savaş ve barış da bu iki kolun karakteridir. Savaş ‘kastik katil topluluk ’un egemenlik kurma yöntemiyken barış toplumsallıkta ısrar edenlerin hakikati yaşama ve yaşatma yöntemidir. Bir bilge “Savaşın en büyük kaybedeni hakikattir” demiş. Çünkü savaş ortamında hakikati konuşmanın, kendini ifade etmenin zemini kaybolur. Ne var ki hakikati konuşmanın zeminini inşa etmek için kimi zamanlar savaş kaçınılmaz olur. Kürdistan Özgürlük Hareketi elli yıldır bu gerçeği kabul ettirmek için mücadele yürüttü. Ve gelinen aşamada artık kendine güvenen, demokratik siyaset ile mücadele yürüteceğinin iradesini ortaya koyan bir hareket var. Her sözü heyecan yaratan, strateji geliştiren, kuramsal çözüm öneren önderliği ile alternatif bir mücadeleyi büyüten bir hareket. Hep olmaz denileni olduran, verili kalıpların dışında yürüyen bir hareket. Savaşın ve barışın anlamını da çok iyi bilen bir hareket. Yenilgiyi bile zafer gibi anlatan generallerin raporlarının aksine savaşın gerçekliğini iliklerine kadar hisseden ve bunu yaşayan bir hareket. Ancak böyle bir hareket barışın anlamını bilebilir. Bundan dolayı da attığı her adımın olumlu ve olumsuz açacağı kapıların da farkında. Silah yakma töreni bu adımlardan bir tanesi. Ben buna ‘savaştaki barış’ diyorum.

Yıllar önce Yaşar Kemal’in ‘Baldaki Tuz’ adlı kitabını duyunca bu nasıl bir isim diye çok düşünmüştüm. Bal bilinen en saf gıdaların başında. Nasıl oluyor da balda tuz oluyor. Baldaki tuz anlaşılmadan savaştaki barış da anlaşılamaz. Şimdiki durum daha çok tuzdaki bala benziyor.  Kıyas yaparken neden ‘barıştaki savaş’ değil de ‘savaştaki barış’ diye sorulabilir. Baldaki tuz olumlunun içindeki olumsuzu kastederken savaştaki barış olumsuzun içindeki olumluyu kastediyor. Çünkü gerçekliğimiz normal bir gerçeklik değil. Sorunu bu kadar çetrefilli kılan da bilinen gerçekliklerin dışında bir gerçeklik olmasıdır. Şimdi en zor aynı zamanda en hakiki olanı konuşma zamanı olduğundan savaştaki barışı konuşmak gerekir.

Klasik savaşlarda iki devlet veya iki güç karşı karşıya gelir. Yenen ve yenilen arasında önce ateşkes sonra da barış antlaşması imzalanır. Sınırlar çizilir. Koşullar belirlenir. Maddeler sıralanır. Yenenin her türlü hakkı vardır. Mesele haklı-haksızlık meselesi değildir. Kimin galip geldiği meselesidir. Ama bizim meselemiz o kadar basit ve sade değildir. Ne savaşın cephesi belli ne de sınırlar. Onun için barış da tek başına bir anlam ifade etmiyor.

Kendini Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak adlandıran bir grup gerilla silahlarını ateşe vererek imha etti. Kararlı bir şekilde dağdan gelip tekrar dağa döndüler. Savaştaki barışın temsilcileri oldular. En zor olanı göğüslediler. Savaşta barış seçeneğini güçlendirdiler. Mevcut koşullar savaş koşullarıdır. Ama savaşın içinde barışı geliştirmenin arayışçıları oldular. Bir cümle çok anlamlıydı: “Biliyoruz şimdiye kadar hiçbir şey kolay, bedelsiz ve mücadelesiz olmadı; tersine her şey her gün ağır bedeller ödeyerek ve dişle-tırnakla mücadele ederek kazanıldı. Elbette bundan sonrası da zorlu bir mücadele ile olacak. Bu gerçeği çok iyi biliyoruz, bu temelde yeni başarılar ve demokratik kazanımlar elde etmek üzere, Önder Abdullah Öcalan’ın fikir ve paradigmasına yürekten inanıyor, kendimize ve yoldaşlar topluluğu olarak kolektif gücümüze güveniyoruz.”  Her biri bu adımın ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Bunun bir son olmadığını sadece mücadelenin seyir değiştirdiğini sade bir şekilde gösterdiler. Savaşın bitmediğinin de farkındaydılar. Onlar savaşın içinde barışı yeşertmenin ilk yol yürüyücüsü oldular. Tolstoy’un bahsettiği, subayların raporlarında yer vermediği savaşın gerçekliğini bizzat yaşayanlar olarak buna öncülük ettiler. Bize iki mesaj verdiler:

Birincisi, biz demokratik siyaset yürütmeye hazırız ama devlet hazır değil. Yani savaşı da biliriz ama tercihimiz barıştır, fakat hazır olmayan biz değil devlettir dediler.

İkincisi, biz silahları imha ediyoruz, çünkü çözüm silahların bir elden diğer bir ele verilmesi değil tümden devreden çıkmasıdır.

Her iki mesaj da verili savaş ve barış doktrinin dışında bir gelişmedir. Savaşta barışı geliştirmenin zorluğu ve anlamı da buradadır. Zordur çünkü denenmemiş olanı geliştirmek yeni araçlar gerektirir. Anlamlıdır çünkü anlam ancak verili olanın dışında bir şey geliştirerek mümkündür. Anlam oluşturuluyor.

Savaştaki barışta ne kadar ısrarcı olunduğunu da bir başka cümle ifade ediyor. Aslında içinden geçilen gerçekliğin çok iyi farkında olunduğunu ifade eden bir cümle. “Dünyada faşist baskı ve sömürünün arttığı, bölgemiz Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü ve halkımızın barış içinde özgür, eşit ve demokratik bir yaşama her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu bu ortamda attığımız bu tarihi adımın büyük önemini, doğruluğunu ve aciliyetini görüyor ve hissediyoruz. Umuyoruz ki herkes, kadınlar ve gençler, işçi ve emekçiler, sosyalist ve demokratik güçler, tüm halklar ve insanlık da attığımız bu barış ve demokrasi adımının tarihi değerini görür, anlar ve takdir eder.” Yani ucuz bir şekilde ‘artık savaşamıyorlar, teslim oldular, bu kızıl kıyametin içinde kandırılıp silah bırakıyorlar’ demek yerine savaşta nasıl bir barışın, barış umudunun yeşertilmek istendiğini anlayıp öyle yaklaşmak gerekir.

Savaştaki barışta neden bu kadar ısrar ediliyor, bununla ne yapılmak isteniyor,?

Tek başına, tek taraflı silah yakılınca sorun çözülecek mi?

Neden bu savaşlar bitmiyor?

Bunca bilmeler neden çözüm olamıyor?

Eğer devletleşme bir halkın sorunlarını çözüyorsa bunca acı neden var?

Dini mücadele sorunların çözümüne ne kadar katkı sunuyor?

Bir tarafın yenilgisine dayalı barışlar bir sonraki sorunu da kendi içinde içermiyor mu?

“Biliyoruz şimdiye kadar hiçbir şey kolay, bedelsiz ve mücadelesiz olmadı…” gerçekliği bize bundan sonrasının da kolay olmayacağını gösterdiğine göre, tüm bu sorulara da cesurca cevaplar geliştirmenin zamanıdır.

Ender Öndeş tören izlenimlerini anlatan yazısını şöyle bitiriyor: “İlknur Birol geliyor yanıma alandan ayrılırken, başlık tüyosu veriyor: ‘Üç beş kilo hafiflediler ama tonla yük aldılar omuzlarına!’”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Demokratik Toplum Buluşmaları’ sürüyor

Sonraki Haber

Rızanın inşası ve barışın gölgesi

Sonraki Haber
Rızanın inşası ve barışın gölgesi

Rızanın inşası ve barışın gölgesi

SON HABERLER

DEM Parti’den Zilan Katliamı ile yüzleşme çağrısı

DEM Parti MYK tören gündemiyle toplanıyor

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

İsviçreli siyasetçi Pagani: Süreçte uluslararası güvence şart

İsviçreli siyasetçi Pagani: Süreçte uluslararası güvence şart

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Semsûr’da orman yangını

Semsûr’da orman yangını

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Muhalif kanallara ceza gerekçesi: Kamu düzeni, kamu güvenliği

Muhalif kanallara ceza gerekçesi: Kamu düzeni, kamu güvenliği

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Suriye’de Alevilere yönelik sessiz soykırım

Suriye’de Alevilere yönelik sessiz soykırım

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

69 ilde 371 kişi hakkında gözaltı kararı

69 ilde 371 kişi hakkında gözaltı kararı

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Sit alanına sanayi tesisi: Ağaçlar kesildi, halk ayakta

Sit alanına sanayi tesisi: Ağaçlar kesildi, halk ayakta

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır