Erdoğan irite edici bir biçimde ‘Terörsüz Türkiye’ demeye devam etti. Bilinen yeni Osmanlıcı hayallerinden bahsetti ve bu hedeflere emin adımlarla yürüdüklerini söyledi. Daha da önemlisi içerde bir politika değişikliğine gitmeyeceklerinin işaretlerini verdi
Ali Sinemilli
Önder Apo’nun tarihi İmralı çağrısı ardından gerçekleşen, özgürlük gerillasının Barış ve Demokratik Toplum Grubu adıyla yaptığı açıklama, birilerini fazlasıyla şaşırtmış görünüyor. Sanki Kürt tarafını bu kadar bir ve bütün görmeyi beklemiyorlardı. İmralı’dan 27 yıl sonra gelen görüntülü açıklama ‘devlet-hukuk- mevzuat’ diyenleri deyim yerindeyse ters köşe yaptı. Ardından güya teslim oluyorlar denilen gerillanın oldukça heybetli gerçekleşen niyet beyanı töreni, işlerin pek de denildiği gibi gitmediğini gösterdi.
Öyle ya, bir yanda mevcut hakikati ters yüz etmek için başvurulan özel savaş oyunları diğer yanda İmralı’dan dışarı çıkan ve herkesi etkisi altına alan o tarihi ses. Bir yanda ezik, yenilmiş bir gerilla göstermek için günlerce hazırlık yapan meşhur ‘üst akıl’ diğer yanda dağların içinden zılgıtlar içinde aşağıya süzülen başı dik, alnı açık özgürlük gerillaları. O gerilla ki, en fazla duruşuyla, hal ve hareketleriyle dikkat çekmiş, yüz ifadesiyle, mimikleriyle töreni izleyenleri esir almış.
Böyle söylüyordu, DEM Parti’nin organizasyonu ile gelmeyip daha sonra ‘özel davetle’ töreni izlemeye getirilen ünlü gazeteciler. Çalışılmış diyorlardı. Yani bir kişinin değil, birkaç kişinin ortak gözlemiydi bu. Öncesinde çalışılmış, nasıl durulacağı, ne yapılacağı, mimiklere kadar hesaplanmış, en ufak bir boşluk bırakılmamış diyorlardı. Kuşkusuz, gerillanın her halükârda törene giden misafirleri etkileyeceği belliydi. Ama bu ‘özel davetle’ oraya götürülen gazetecilerin dahi gerillanın çemberine girmesi, aurasından etkilenmesi dikkate değer. Tabii bu yorumlar törenin ardından ilk anda heyecanla dile gelenlerdi. Bu sözlerin sahipleri daha sonra oldukça kontrollü bir dil kullandılar. Ava gidip de avlanma görüntüsünden kurtulmak için büyük çabaladılar.
Fakat işte, tarihin cilvesi mi diyelim! Hakikat savaşçılarının taşı çatlatan, demiri eriten gücü mü diyelim. Ne dersek diyelim, Önder Apo’nun on yıllar sonra gelen görüntüsü de, gerillanın gerçekleştirdiği merasim de oldukça heybetliydi ve akıllarda öyle de kaldı. Dikkat edelim, özel savaş medyası bir türlü kullanacak malzeme çıkaramadı. Tek yapabildikleri ateşte harlanan silahların görüntüsünü vermekti. Ki, onların da Kürt mitolojisinde anlam bulduğu üzere, daima zulme ve sömürüye karşı daha büyük başkaldırı, daha büyük isyan için eridikleri kesindi.
Gelgelelim! Bu görkemli iki açıklamanın gölgesinde gerçekleşen, evet gerçekten de gölgesinde gerçekleşen Erdoğan’ın açıklamasına. Malum! Herkes gibi Recep Tayyip Erdoğan da ‘Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun açıklamasından sonra, günler öncesinden PR’ı yapılan, çok tarihi, çok önemli olarak duyurulan, bir açıklamada bulundu. Kuşkusuz, birçok şey söyledi Erdoğan, kulaklara hoş gelecek sözler sarf etti. ‘Tarihi bir sürece giriyoruz, herkes elinden gelen katkıyı sunmalı’ minvalinde değerlendirmelerde bulundu, dilek ve temennilerini dile getirdi. Fakat sürecin gidişatı konusunda oldukça ketum kaldı. Bir nevi, ilk söylenecek olanı söyledi ve geçti.
‘Meclis’te komisyon kuracağız, sürecin yasal ihtiyaçlarını konuşmaya başlayacağız’ dedi. Bunun ötesinde bir şey demedi. Mesela, birileri Erdoğan’ın daha kapsayıcı, daha somut konuşacağını, bir dönemi kapatıp yeni bir döneme giriş yapacağını söylüyordu. Öyle olmadı.
Erdoğan irite edici bir biçimde ‘Terörsüz Türkiye’ demeye devam etti. Bilinen yeni Osmanlıcı hayallerinden bahsetti ve bu hedeflere emin adımlarla yürüdüklerini söyledi. Daha da önemlisi içerde bir politika değişikliğine gitmeyeceklerinin işaretlerini verdi. Misal, CHP’den hiç söz etmedi. Ama kendince birlikte hareket ettiklerini söylediği partileri sayarak, aslında CHP’yi bu sürecin dışında tutmaya devam edeceklerini deklare etti. Biliyoruz ki, CHP’yi bu sürece katmamak, onun çeperindeki önemli bir muhalefet dinamiğini de bu sürece katmamak, özünde toplumun yarısını bu tartışmalardan uzak tutmak anlamına geliyor.
Açık ki, Erdoğan’ın son açıklaması bu yanlarıyla hiç de kamuoyunun beklediği gibi olmadı. Hatta mevcut kaygıları beslediği dahi söylenebilir. İşte, AKP sözcüsü de bu kaygıları besler biçimde ‘silahların peyderpey bırakılması, bu sürecin devam etmesi gerekir’ dedi. AKP’li sözcü, duymadığı, görmediği her şey gerçek olmaktan çıkıyor, süreç bundan sonra da tek taraflı yürür sanısı içinde. Halbuki, açıklamayı yapan gerilla grubu tüm bu sorulara yeterli açıklıkta cevap verdi: Bir niyet beyanı olarak bu açıklamayı yapıyoruz, artık sıra devletin atacağı adımlarda. Dolayısıyla, bize düşen iktidar-devletin atacağı adımlara odaklanmak, onları değişim ve dönüşüme zorlayacak bir dili açığa çıkarmaktır. Hali hazırda, zaten Kürt tarafı yapacaklarını yapmış, atacağı adımların fazlasını atmıştır. Sıra devletin atacağı adımlara gelmiştir.