Suriye’de tek millet, tek din, tek dil, tek bayrak, tek devlet cihatist Şara hükümeti tarafından hayata geçirilmek isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti senelerdir bu anlayış ile yönetilmeye çalışıldı ama sonuç ortada. Kurulduğundan beri istikrar yapılanması hayata geçirilmedi veya geçirilemedi. Şimdi de Suriye Arap Cumhuriyeti’ne akıl hocalığı yapılıyor. Bugünkü geçici hükümetin bu politikasıyla etnik ve inanç anlayışının istikrar yakalaması zor olacaktır. Cumhur ittifakının Suriye’de başarılı olması için Suriye politikasını tekrardan gözden geçirmesi gerekir. Şu gerçeği görmek lazım, Şam bir pasta halinde ortada duruyor ve herkes bir parça kopartmak, çıkarlarını korumak istiyor. Güçlü devletler her şeyin kendi politikaları yolunda olması için mücadele ediyorlar.
Bir yandan çözüm süreci varken diğer yandan Suriye’deki Kürt kazanımlarını yok saymak ve Suriye’nin iç işlerine karışmak bölgede barış olma ihtimaline darbe oluyor. Şara’nın geçici bir hükümetin başında olduğunu unutmamak gerekir. ABD’nin ve İsrail’in emrinde olmadığı an hemen ipini çekerler. Burada NATO ülkesi olan Türkiye’nin siyasi duruşu önem taşıyor. İktidar ABD ve İsrail’in kabul etmediği bir çizgide Suriye’de hareket edebilir mi?
Thomas Barrack adlı lobici ABD’li büyükelçinin açıklamaları ortalığı karıştırdı. Bu açıklamalar ABD içindeki siyasilerin ve İngilizlerin de tepkisini çekti. Barrack’ın Lübnan’lı Arap milliyetçisi olduğunu da unutmamak gerekir. Erdoğan cumartesi konuşmasında Barrack’tan övgü ile bahsetmişti. Barrack geniş Osmanlı tanımını dile getirmişti ve daha da ileri giderek Türkiye için en iyi sistem Osmanlı sistemidir eklemesi yapmıştı. Ayrıca Suriye’de federatif bir Kürt yapısını da kabul etmediklerini söyledi. ABD’de federal bir sistem ile yönetilmiyor mu Barrack? Aynı ABD 130 milyonluk bir yardım paketi SDG’ye yolladı. Yapılanlar ile konuşmalar hiç örtüşmüyor. Osmanlı sistemi ile vaat edilmiş topraklar arasında bir çatışma kapıda mı? Alevilerden sonra şimdide Dürzilere saldırı başladı ve iç savaş halen devam ediyor Suriye’de. Bu savaş Fırat’ın doğusuna sıçrar mı ve sıçrarsa ne olur önemli bir durum.
Polis şiddeti (cinayeti) bu sefer anne karnındaki bir çocuğun kafasına darbe almasına neden oldu. Kürtçe müzik dinledikleri için aileye saldırı yapan polisler hamile bir kadının karnına tekme atarak çocuğun ve annenin de yoğun bakıma alınmasına sebep oldu. Kürtçe müzik dinlemek neden suç olsun ki? Bu vahşetin olmasına neden olan memurlar bakalım ne ceza alacaklar? Cezasızlık sistemi devam ettikçe bu gibi olaylar devam edecek. Bu saldırı yalnız polis saldırısı değil Kürt kimliğine ve Kürt kültürüne yapılan bir saldırıdır. Ülkede büyük bir tepkiye yol açarken barışa doğru atılan adımları da provoke etmektir. İşin garip tarafı Kürtçe müzik dinleyenler gözaltına alındı. Başka bir polis olayı daha yaşandı. Hatay’dan ikiziyle birlikte İstanbul’a üniversite okumaya gelen bir kadın eski bir polis ile evlenmek vaadiyle ilişki de bulunuyor. O polis de kadını öldürüyor. Kadının cesedi bir valiz içinde bulundu. Ailesi suçluların bulunması ve cezalarını çekmesini adaletin yerine getirilmesini bekliyor.
Erdoğan, AKP-MHP ve DEM parti ittifak içinde bulunacak demesine DEM parti hemen cevap verdi. Barış ittifakı dışında başka bir ittifakımız yok açıklaması yapıldı. PKK’nin silah bırakılmasından sonra neler yaşanacak belirsizliği, tedirginliği de beraberinde yaşatıyor. İktidar tarafından halen bir adım atılmadı. Sonbahara kadar bu tedirginlik devam ederse zor günler devam edecektir. Bir DEM partiye oy veren birey olarak barış için yapılan bütün girişimlere evet derim ama cumhur ittifakına anayasa için oy vermem. Erdoğan seçim kararı almak için DEM partinin oylarına ihtiyacı var bu aşikâr, aynı zamanda CHP ile ittifakına da karşı. DEM partiyi saf dışı bırakarak seçimlere gitmeyi düşünüyor olabilir ama her şekilde ilk seçimde kaybedeceklerdir.