Son günlerde sanal medyada yoğun bir şekilde “İmralı Notları” başlığıyla belgeler paylaşılıyor.
Bu notların içeriği kadar, kimler tarafından, ne zaman ve hangi amaçla servis edildiği de en az içerikleri kadar tartışma konusu.
Konuyla ilgili olarak DEM Parti’nin İmralı Heyeti, kamuoyuna yönelik kısa ancak net bir açıklama yaptı. Özetle, sanal medyada paylaşılan belgelerin spekülatif, bağlamından koparılmış ve doğrulanamaz nitelikte olduğunu vurgulayan heyet; görüşmelere dair resmi bilgilerin sadece kendi açıklamalarıyla sınırlı olduğunu belirtti.
İmralı’da yürütülen her diyalog süreci, sıradan bir görüşmenin çok ötesindedir. Çünkü bu süreçler hem Türkiye’nin iç barışı hem de Kürt meselesinin demokratik çözüm yolları açısından simgesel ve siyasal bir anlam taşımaktadır.
Dolayısıyla bu tür bilgilerin kamuoyuna hangi yollarla sızdırıldığı, hangi saiklerle dolaşıma sokulduğu ciddi bir analiz konusudur.
Heyetin açıklamasında geçen “mahremiyet” vurgusu burada önemli bir noktaya işaret ediyor: Barış, şeffaflık kadar stratejik bir dikkat de gerektirir.
Toplumsal barışı ilgilendiren meselelerde yürütülen temaslar, evrensel demokrasi ilkeleri çerçevesinde kamusal denetime açık olmalı; ancak bu süreçler, aynı zamanda manipülasyona açık hale getirilmemelidir.
Yani bilgi akışının düzenli, sorumlu ve yetkili kanallar aracılığıyla yapılması gerekir.
Sanal medyada dolaşan “notlar”, ne kadar doğruluğu tartışmalıysa, onlara gösterilen refleksler de bir o kadar sorunlu.
Bu belgeler üzerinden yürütülen değerlendirmelerde zaman zaman spekülasyonun yerini doğrudan suçlama, analizin yerini ajitasyon alıyor.
Süreçlerin bu kadar hassaslaştığı bir dönemde, doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerle yapılan yönlendirmeler, kamuoyunun sağlıklı düşünme zeminini yok ediyor.
Bu durum, sadece siyasi yapıları değil; kamuoyunu, akademiyi, basını ve daha da önemlisi, sürece güven duyan geniş halk kesimlerini etkiliyor.
İnsanlar bir yandan bilgiye ulaşmak istiyor; öte yandan ulaştığı bilginin ne kadar doğru olduğunu sorgulamak zorunda kalıyor. Bu da toplumsal hafızada yeni bir yorgunluk yaratıyor.
Unutulmamalıdır ki, Abdullah Öcalan ile yürütülen diyalog süreçleri sadece politik değil; aynı zamanda tarihsel ve sosyolojik bir bağlama da sahiptir.
Kürt meselesiyle ilgili onlarca yıldır süregelen çatışmalı tarih, toplumsal bellek üzerinde derin izler bırakmıştır.
İmralı’da geçen her cümle, her görüşme, milyonların yaşamına doğrudan etki eden bir potansiyel taşımaktadır.
Bu nedenle bu süreçlerin içeriği hakkında yapılan açıklamalar kadar, yapılan manipülasyonlar da kamuoyunun dikkatle analiz etmesi gereken bir alana dönüşmektedir.
Tahrif edilmiş bilgilerle yürütülen tartışmalar, yalnızca müzakere alanını değil, aynı zamanda halkların birbirine olan güvenini de aşındırır.
Kürt meselesi gibi köklü, tarihsel ve çok boyutlu bir konuda, bilgiye yaklaşım tarzımız belirleyicidir.
Hangi bilgiye nasıl ulaşıldığı kadar, o bilginin hangi bağlamda kullanıldığı da önemlidir. İmralı görüşmeleri, içeriği kadar simgeselliğiyle de hassasiyet taşır.
DEM Parti İmralı Heyeti’nin yaptığı çağrı, aslında tüm taraflara yönelik bir sorumluluk hatırlatmasıdır: Yorum yaparken, pozisyon alırken, belge yayınlarken ya da eleştiride bulunurken; süreci baltalamadan, halkın hakikat arayışına zarar vermeden, demokratik toplumun gereklerini gözeterek hareket etmek.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, sadece bilgi değil; doğru bilgiyle inşa edilmiş adil bir tartışma zemini.
Bu yüzden mahremiyet, burada gizlilik değil, saygıdır. Güven, burada sır saklamak değil, halkın özlemlerine sadakatle bağlı kalmaktır.
Kürt halkı bu coğrafyada çok bedel ödedi. Ve biliyoruz ki her barış süreci, aynı zamanda bir mücadele alanıdır.
Kirli bilgiyle, sahte belgeyle, masa başında kurgulanan haberlerle yürütülen saldırıların amacı açıktır: Öcalan’ı itibarsızlaştırmak, süreci sabote etmek ve Kürt halkının ortak aklını dağıtmaktır.
Bu yüzden herkesin azami dikkat göstermesi hayati derecede önemlidir.
