• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
19 Temmuz 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Beyza Üstün

Neden duymayız birbirimizi, neden görmeyiz gerçekleri?

19 Temmuz 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Beyza Üstün, Yazarlar
El koyma, çökme, ele geçirme

Sözleri dilediğimiz gibi evirip büküp dilediğimiz yorumu yapmak, algı yaratmak için mi, duyduklarımızı anlamayışımızdan mı kaynaklanmakta? Bilinmez.

Yoksa iç sesimiz en doğru bizim düşüncelerimiz mi der, duysak ve anlasak da kurulan sözün anlamını inatla vurgulamak istediklerimizde mi sonlanır bu söz – anlam buluşması? ‘’Güç bende nasıl yorumlarsam öyle kabul edilir’’ diye düşünürüz belki de. Her şeye rağmen tek olmayı ve diğerlerini öteki kılmayı edinmişsek.

Neden sadece duyduklarımız belirleyici değil? Hangi kadrajdan görmekteyiz olanları, hangi açıdan duyarız sözleri? Sözü kuranın, tutumu alanın İradesini tanımak, hakkını vermek? Bu aşamalara gelebilir miyiz ezberlerimizle beslenen egomuzu bastırıp? Kim bilir.

Geçelim dilini bilmediğimiz canlıların iç sesini, sözünü doğru anlamayı, hatta anlamayı, gelemedik henüz o aşamaya, o boyuta. Gelseydik onların yaşamın özneleri olduğunu kabul ederdik büyük olasılıkla,  yok saymak, hiçe saymak yerine. Geçelim yasal statüko tanımayı nehirlere, dağlara, ağaçlara, kuşlara, balığa…  En azından duyumsardık.

Gelemedik oralara.

Bir süredir okuyup anlamaya çabaladığım, içinde kaybolduğum kitapların içinden biri Ludwig Wittgenstein’in Felsefi soruşturmaları. Onun sorgulamaları ile hem hal olmaya çabalıyorum. Belki bu yüzden başladım son birkaç gündür akan sözlerle, yaşamakta olduklarımızın etkisini yazıya dökme çabasına.

Kurduğumuz söz de, politik tutumumuzun da öğretilerimizle, yaralarımızla ilişkisi kuvvetlidir ıskalarız çoğu kez, tanıklık etsek de gerçeklerin büyüyerek bize gelecek dalgasını. Iskalarken bilir miyiz o dalgaya kuvvet itkisi yaptığımızı, kendi yaramız mıdır önemsediğimiz! O yüzden mi sınırlar çizeriz sistemin bizlere çizdiği sınırları çoğaltan. Oysa alırsak saldırıyı yükseltiriz sesimizi, güçlüdür itirazımız. Çokça deneyimlemişizdir korku eşiğini hiçe sayan yükselişleri.

Politik arka plandan öte salt kurulan sözlerin, vurgulanışı ile birleştiğinde sözün nasıl algıya dönüştürebildiğini, vurguların işaret ettiği betimlemeleri tartışıyor Wittgenstein. Bunun üstüne politik ayrışmaların çıkarımlarını da koyduğunuzda ulaşmamak mümkün mü duyamayışlara, göremeyişlere, dinlesek, anlasak da çubuğu istediğimiz yöne bükmelere. Bunları aşarsak mı gelebiliriz birlikte hem hal olmaya, ne dersiniz? O gün mü döner devran?

Son günlerde daha bir yoğun yaşıyoruz bu eğip bükmeleri, Sorarmış gibi yapıp ezberleri ve derin bilgileri o soruya gizleyişleri, sanki bükemezse çubuğu kendi tarafına bekası elden gidercesine yavaş ses tonu ile ‘’Ben de aynı fikirdeyim’’ diyerek başlayan eleştirircesine ötekileştirmelere.

‘’Seninle aynı şekilde düşünüyorum ama’’ diyenlerin alçak sesle başladığı ardından kendini, görüşünü dayattığı sözlerin gerçekle arasındaki açının ağırlığını yaşamaktayız bugünlerde. Gerçekleri görmeden, duymadan yaşayanların başka bir evrendeymiş gibi yaşamalarına tahammül etmeyi öğreneli çok oldu.

Yaşamı saldırı alırken ayağa kalkanlardır, korkuyu yaşamı öncelikleyenler, uğraklarda yan yana durduklarımız yavaşlatır özgürlüğe gidişin, dönüşümün yolculuğunu.

Ve ayrışanlardır bu uğraklardan kendi kabuğuna, kendi kozasına çekilerek. Başka diyarlarda yaşananlar   uzaktır onlara. Ya da sadece kendisi için kendi yarası için geçerli kılar mücadeleyi de çözümü de. Hele bir de iktidar olmayı öğrenirsek bu yolda, yıllardır gömdüğümüz cesaret onlara, o diğerlerine karşı hortlayıverir, sürecin nedeni, kaynağının yerine. Hele bir de böyle tutum alanlarla buluşur çoğullaşırsak, en oluveririz, sosyalist de, özgürlük mücadelesi de, sınıf mücadelesi de sadece bizim kadrajımızın içine sığdığı kadar vardır gerisi geçersizdir, mahkum edilmelidir bizce.

-Nereye gidiyorsun- diye sorabilirsiniz bana, uyarıyorsunuzdur belki de – dön yazına-. Buradayım, sizin olduğunuz yerde.

Bugün öyle bırakacağım satırların arasına aklımdan dökülen sözleri. Düşüncede buluştuklarımızla, özgür yaşamı murat edenler, heyecanlandığını kendinden bile gizleyemeyenlerin olduğu yere. Aynı kaygıda, aynı çırpınışta buluştuğumuz yere. Heyecanın dışa vuran sesi ile yaşamın nefes alışını duyumsayanların arasına.

Süleymaniye’de silahlara veda edilirken, vakur, devrimci duruşu ile sözü kuran Bese Hozat’ın işaret ettiği politik uğrağın yolcuğuna çıkanların arasına. Bilsek de barışla kurulacak sistemin zorluğunu o düş yolculuğunun bizi savurduğu boyuta.

Sömürü sisteminin yapısını güçlendirerek kemirmeye sürdürdüğü gerçekliğe.

Çok erken yitirdiğimiz sevgili Fulya Atacan’ı anarak, kimliğinden iz düşürerek sonlayım sizinle buluşmamı. Fulya sadece bizlerin arkadaşı değildi, Ortadoğu siyasetini, aslında yaşamın siyasi rejimlerle dönüşümünü, bu rejimlere karşı siyasi mücadeleleri oldukça iyi okuyan, analiz eden, aktaran güçlü bir uluslararası siyaset uzmanıydı. Gerçekleri araştırdı, süreci politik olarak tüm yalınlığı ile değerlendirdi. Gerçekleri eğip bükmedi. Araştırırken de, sözü kurarken de kendini hiç önemsedi.

Yaşamı önemsemek çıkarır bizi özgürlüğe. Kendini değil yaşamı, yaşamın özgürlüğünü önemseyenlere, amasız bunun için tutum alanlara saygılarımla…

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Demokrasi, yurttaşlık, sınıf mücadelesi

SON HABERLER

El koyma, çökme, ele geçirme

Neden duymayız birbirimizi, neden görmeyiz gerçekleri?

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Muhalefet mi dediniz?

Demokrasi, yurttaşlık, sınıf mücadelesi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Hak savunuculuğunun bedeli!

Zıtların birliği ve kapımızdaki yeni savaş

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Barışa giden yolda belirsizlikler

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

DEM Parti: Mahkeme açıkça suç işliyor

DEM Parti: Mahkeme açıkça suç işliyor

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Demokratik siyaset ve dili

Demokratik siyaset ve dili

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Öcalan’ın çağrısı, süreç ve çağ analizi

Öcalan’ın çağrısı, süreç ve çağ analizi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır