• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Hiçbir düş yarım kalmayacak

20 Temmuz 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet
Hiçbir düş yarım kalmayacak

Suruç’ta yitirdiklerimiz bize Gezi’nin gölgesini ve Rojava’nın ışığını emanet etti. On yıl sonra sokakta olmak-adalete sahip çıkmak-yalnızca geçmişe sadakat değildir; geleceğe dair söylenmiş en ısrarlı cümledir: ‘Hiçbir düş yarım kalmayacak.’

Deniz Bakır

Kobanê düşmedi.

Arin Mirkan’ın bedenini barikata çevirerek  “teslimiyet ihanettir” diye haykırdığı günlerde yazıldı bu hakikat. Bu hakikat ‘Her yürek devrimci bir hücredir’ diyerek yollara düşen ve Miştenur tepesinde tarihe ses veren Paramaz Kızılbaş’la yazıldı.

Çetelerin tanklarını, toplarını, gürültüsünü susturan şey, halkların o büyük sessiz kararıydı: Bu topraklarda kölelik değil özgürlük, boyun eğiş değil direniş yaşayacak…

Kobanê zaferle çıktı bu imkânsız çarpışmadan.

Savaş yalnızca cephede değil, anlamda da kazanılmıştı.

Ve tam da o zaferin ardından doğdu yeni bir söz: “Birlikte savunduk, birlikte inşa edeceğiz.” Bu söz bir çağrıydı, bir davet değil sadece. Bir sorumluluğun, devrimin ahlakının sesiydi. Çünkü Kobanê’yi savunan yalnızca Kürt halkı değildi; dünyanın dört bir yanından gelen devrimciler, enternasyonalist yoldaşlar da vardı omuz omuza çarpışan. O yüzden inşa da ortak olmalıydı, yalnızca molozlar değil, geleceğin düşleri de beraberce kaldırılmalıydı enkazdan.

Suruç’a doğru yola çıkan otobüsler, yalnızca tuğla, boya, oyuncak taşımıyordu. O kolilere sarılı olan, devrimin halklarca sahiplenilmesiydi.

Her bir gencin gözlerinde Rojava’nın sokaklarını birlikte örme arzusu, her valizin içinde “ortak yaşam”ın tohumları vardı. İnşa kampanyası yalnızca fiziksel bir yeniden kurma değil, ortak bir iradenin, yeni bir toplumun sesiydi. Kobanê, yalnızca Kürtlerin değil, ezilen halkların düşlerini gömmeye çalıştıkları toprağın dirildiği yerdi. Direnişi enternasyonal olan bir devrimin, inşası da öyle olmalıydı.

“Birlikte inşa edeceğiz” diyenler, Rojava devriminin eşitlikçi, cinsiyet özgürlükçü, halk meclislerine dayalı yapısını yalnızca gözlemlemeye değil, kendi mücadelelerinin bir parçası kılmaya gidiyorlardı. Kobanê, bu yüzden sadece bir şehir değil; Gezi’nin isyanı, Mahir’in dağları, Sakine’nin sesi, Nejat’ın kararlılığıydı. Duvarları yeniden örerken aslında tarih örülüyordu; düşen her taş, yerine konarken daha da büyütüyordu halkların kardeşliğini.

Bu inşa, öyle betonla tuğlayla değil, düşle ve inatla yapılan bir inşaydı. Ve Suruç’taki o gençler, sınırın bir ucunda Rojava’ya giden yolun taşlarını döşemeye hazırlanıyordu. Onların aklındaki devrim, yalnızca Suriye’nin kuzeyinde bir toprak parçası değil; burada, Suruç’ta, Türkiye’de, Kürdistan’da, Filistin’de, Kolombiya’da filizlenen yeni bir dünyanın habercisiydi.

Bir düşte çoğalmak

Suruç… Temmuz sıcağının, sınıra dayanan özgürlük hayallerini kavurduğu bir sabah. Gençlerin kahkahası henüz havadayken infilak eden sessizlik. Öyle bir sessizlik ki, öncesinde yükselen her sözü, kurulan her düşü içine alıp birleştiriyor. Patlamanın ardından geriye kalan, sadece yıkılmış bir bina değil; coğrafyalar ötesine uzanan bir irade, bir devrimle kurulan yoldaşlık ve halkların özgürce yaşayabileceği bir dünya düşü oluyor.

Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde bir araya gelenler, Gezi’de ağaçların gölgesinde tanışmıştı. Barikatlarda birbirinin dilini öğrenmiş, bazen bir duvar yazısında, bazen bir notada bazen ise demli bir çay eşliğinde çoğul bir düşün tadına varmışlardı. O gün, o bahçede, sadece bir yardım konvoyu yola çıkmıyordu. Türkiye’den Rojava’ya, özgürlüğün fiilen inşa edildiği topraklara halklar arası bir köprü kuruluyordu.

Gezi’den Rojava’ya

Gezi, yalnızca bir parkı koruma direnişi değil; farklılıkların özgürlükte buluştuğu, halkların kardeşliğini yeniden keşfettiği bir eşikti. Sünnisiyle Alevisi, Laz’ıyla Kürt’ü, seküleriyle inançlısı bir araya gelmişti. Barikatlar arasında doğan bu çoğulluk, yılların inkârını bir çiçek gibi yarıp geçmişti toprağın altından.

Rojava ise bu çoğulluğun toprağa kök salmış hâliydi. Kobanê’de halklar birlikte yönetiyordu. Kadınlar, yaşamın her alanında söz ve karar sahibiydi. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler ve Ermeniler, aynı mecliste özgür yaşamı tartışıyordu. İşte Gezi’deki o toplumsal yarık, Rojava’da bir modele, bir yaşama biçimine dönüşmüştü.

Suruç’a giden gençler, bu iki tarihsel momenti birleştiren köprünün taşıyıcılarıydı. Sırtlarında çantalarla değil; kalplerinde Gezi’nin duvar yazılarını, zihinlerinde Rojava’nın komünal düzenini taşıyarak çıktılar yola.

Hedef isyan ve devrimin kardeşliğiydi

Suruç Katliamı, sadece gençlere değil; bu iki isyanın kesiştiği özgürlük hattına yapılmış bir saldırıydı. Gezi’den doğan isyan enerjisiyle Rojava’daki devrimsel inşa buluşuyordu – ve tam bu noktada, devletin göz yummasıyla gerçekleşen bir bombalı saldırı, bu hattı hedef aldı.

Bu bir “terör saldırısı”ndan ibaret değildi. Bu, halkların kardeşliğine, gençliğin enternasyonal iradesine, kadınların eşitlik düşüne, inançların bir arada yaşama talebine kurulan pusuydu. Katil yalnızca bombayı taşıyan değildi; göz yuman, susan, yolu açan, istihbaratı görmezden gelen, sorumluluğu unutturmak isteyen herkes bu cinayetin ortağıydı.

Çoğulluk sustu sandılar

Suruç’a gidenlerin isim listesi, bir halklar atlasıydı adeta. Türk, Kürt, Arap, Ermeni… Alevi dedeleriyle birlikte yola çıkanlar vardı. Anarşistlerden LGBTİ+ örgütlerine ve sosyalist gençlik yapılarının temsilcilerine kadar geniş bir spektrum. Her biri, Rojava’daki halklar meclisine birer yürek, birer el uzatıyordu. Gezinin çoğulluğu ile Rojava’nın ufkunu birleşik devrim düşünde buluşturacaklardı.

Saldırganlar bu çoğulluktan doğan düşü susturabileceklerini sandı. Oysa Amara’nın toprağına düşen tohumlar tutmaya devam etti: her anmada, her yürüyüşte, her sloganda yeniden yeşerdi. Çünkü hakikat toprağa düşünce çürümez; suyla buluşmak ister.

Bugün, emperyalist akıllar ve bölgesel gericilik Ortadoğu haritasını yeniden çizerken masaya bir pusula bırakıyorlar: enerji koridorları, güvenlik tamponları, devletlerin ve şirketlerin soğuk çıkarları… Ama Suruç’un esin kaynağı olan Rojava modeli, bu haritanın kenarına iliştirilmiş bir alternatif rotadır. Eşbaşkanlık sistemi, kadın devrimi, ekolojik ekonomi ve çok kimlikli meclis yapısıyla, “başka bir Ortadoğu mümkün” diyen bir somutluktur. Suruç’ta patlayan bomba, tam da bu umudun yeşerdiği toprağı hedef almıştı. Ve tüm saldırılara rağmen hâlâ nefes alan devrim “yeniden dizayn” projelerine ve kanlı katliamlara karşı halkların ve ezilenlerin güvencesi olarak yol göstermeye devam ediyor.

Rojava: Geleceğin yeniden doğuşu

Suruç’taki buluşma, sıradan bir yardım kampanyası değildi. Rojava, sosyalizmin, kadın devriminin, ekolojinin ve halkların eşitliğinin aynı zeminde buluştuğu bir modeldi. Ve bu model, sadece Ortadoğu için değil, tüm dünya halkları için bir esin kaynağıydı. Kobanê’deki kadın savunma birlikleri, Gezi’deki “diren kadına” selam yolluyordu.

Amara’nın bahçesinden Rojava’ya uzanan yol, halkların birbirine dokunduğu, tanıştığı, ortak yaşamı konuştuğu bir güzergâhtı. Suruç’ta kesilmek istenen tam da bu temastı: halkların birbirini tanıma ihtimali, devletlerin korkulu rüyasıydı.

Hiçbir düş yarım kalmayacak

Aradan geçen on yıl, adalet mücadelesinin merdivenlerine oyuklar açtı; savcılar değişti, dava dosyaları tozlandı, göstermelik cezalarla suçlular gözlerden kaçırılırken, tanıklar korunmak bir yana hedef haline getirilmeye devam etti. Ama sokaklar hâlâ adaleti çağırıyor. “Hiçbir düş yarım kalmayacak” diyenler, tıpkı Gezi barikatlarında olduğu gibi yan yana yürüyor.

Sokakta ısrar etmek, dosyalar ve mahkeme koridorlarında sıkışmış hakikati toprağa ve göğe geri çağırmak demek; “Suruç için adalet, Rojava için özgürlük” sloganını birbiriyle akraba kılmak demek. Çünkü bu on yıl gösterdi ki:

Sokak, hafızanın diri nefesidir.

Adalet talebi, patlamanın dağıttığı taşları yeniden bir araya getirir.

Yarım kalmış bir düş, başka bir meydanda tamamlanmak için bekler.

Bugün sokakta “adalet” kelimesini yükseltmek, Gezi’nin “Her yer Taksim” ve Rojava’nın “Jin, jiyan, azadî” seslerini aynı koroya katmaktır. Patlamaya rağmen yürüyen her adım, bombanın yarım bıraktığı çocuk oyunlarını tamamlar; Kobanê duvarlarındaki renkleri yeniden canlandırır.

 

Emanet

Suruç’ta yitirdiklerimiz bize Gezi’nin gölgesini ve Rojava’nın ışığını emanet etti. Bu emanet, kâh bir şiirin mısrasında, kâh bir pankartın kenarında, kâh bir omuzda taşınmaya devam ediyor. On yıl sonra sokakta olmak-adalete sahip çıkmak-yalnızca geçmişe sadakat değildir; geleceğe dair söylenmiş en ısrarlı cümledir:

“Hiçbir düş yarım kalmayacak.”

Bu cümleyi kurmak, Rojava devriminin ve Gezi isyanının açtığı çizgide yürümeye devam etmektir. Ve biliyoruz ki çizgiler birleşirse bir harita olur, harita bizi özgür yarınlara götürür. Suruç’un küllerinden doğan bu harita, Ortadoğu’nun yeniden dizayn masalarını sarstığı ölçüde hayata karşılık gelir.

Çünkü o masalara bırakılan en canlı itirazlardan biri otuz üç düş yolcusunun bitmemiş şarkısıydı.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Munzur Festivali başlıyor: İrade gaspına ve zorunlu göçe karşı bir duruş çağrısı

SON HABERLER

Hiçbir düş yarım kalmayacak

Hiçbir düş yarım kalmayacak

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Munzur Festivali başlıyor: İrade gaspına ve zorunlu göçe karşı bir duruş çağrısı

Munzur Festivali başlıyor: İrade gaspına ve zorunlu göçe karşı bir duruş çağrısı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

İdare ve Gözlem Kurulları sorunların odağında!

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Barış bir mücadele sorunudur

Barış ve demokrasiye doğru

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Suriye: Süveyda’dan Şam’a

Suriye: Süveyda’dan Şam’a

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Siweyda’nın Erîqa köyünde çatışmalar yaşanıyor

Siweyda’nın Erîqa köyünde çatışmalar yaşanıyor

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır