Her yolculuğun bir ilk durağı vardır. O ilk durak, yürünecek yolun yönünü belirler, istikametini tayin eder. Yanlış bir ilk adım, niyet ne kadar temiz olursa olsun insanı yolda kaybettirir.
Türkiye’nin Kürt meselesinde bugün yeniden bir çözüm yolculuğu konuşuluyor. Meclis’te bir komisyon kurulacağı dillendiriliyor. Yılların yüküyle, savaşın izleriyle ağırlaşmış bir ülkede bu çağrı bir nefes gibi geliyor hepimize. Fakat bu nefesin bir adı, bir adresi, bir yönü olmalı.
İşte bu yüzden komisyonun ilk durağı Abdullah Öcalan olmalı. Çünkü barışın haritası, çözümün adresi orasıdır. İmralı’ya gitmeden çıkılan her yol, eksik kalır. Çünkü orada yalnızca bir kişi değil, halkların yarım kalmış cümlesi var.
Öcalan, bu ülkenin barış meselesinde baş müzakerecidir. Bu artık tartışılacak bir konu değildir. Devletin de toplumun da bildiği hakikattir bu. Devlet yıllardır Öcalan’la görüşüyor. O kapı hep aralık, hep bir ses var ama halklar bu sesi duymuyor, duyamıyor. O yüzden şimdi ihtiyaç duyulan şey, o sesi halka duyurmak.
Bu yüzden meclisin resmi heyetinin o kapıdan içeri girmesi hayati önemdedir. Bir komisyon eğer çözüm için kuruluyorsa, o çözümün ilk adımını doğru atılmalı. İlk söz Öcalan’dan duyulmalı. Çünkü o, sadece Kürt halkının önderi değil; aynı zamanda çözüm fikrinin mimarıdır. O mimariyi anlamadan yol yürümek, haritasız bir ülkeye yürümek gibidir.
Bu çağrı bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü Öcalan’ı dinlemeden, onun çözüm perspektifini anlamadan kurulacak her masa eksik kalır. Barışın şiiri eksik bir dizeyle yazılamaz. Şimdi o eksik dizenin tamamlanması için komisyonun İmralı kapısını çalması gerek.
Komisyon, İmralı’da başlayacak yolculuğunda hem geçmişin yükünü hem de geleceğin umudunu taşımalıdır. Öcalan’ın yıllardır geliştirdiği demokratik çözüm önerileri yalnızca Kürt sorununu değil, Türkiye ve Ortadoğu’nun tamamını ilgilendiren bir toplumsal barış projesidir. Kadın özgürlüğünden ekolojiye, demokratik siyasetten halkların eşitliğine kadar geniş bir perspektif onun sesinde gizlidir. O sesi duymadan barış şiirinin ne başını ne de sonunu yazabiliriz.
Komisyon İmralı’dan başlamalı ki ardından diğer bütün sesler yankı bulabilsin. Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, kadınlar, gençler, emekçiler… Herkesin sözü değerlidir ama o sözlerin anlam bulması için önce merkezdeki sesi duymak gerekir. Çünkü Öcalan, bu meselenin merkezindedir. Onu merkezden koparırsanız çözüm de dağılır, umut da savrulur.
Bu bir cesaret işidir. Barışa giden yol her zaman cesaretle açılır. Komisyonun bu cesareti göstermesi, Türkiye halklarına da umut aşılar. Zira, onu dinlememekle kaybedilmiş onlarca yıl, binlerce can, milyonlarca hayal var.
Bu kez eksik başlanmasın. Bu kez söze doğru yerden başlanılsın. Çünkü bir sözün ilk harfi yanlış yazılırsa, cümle tamamlanmaz. Biz artık tamamlanmış bir cümle, tamamlanmış bir barış istiyoruz. Bu yüzden ilk harf, ilk söz, ilk ses İmralı’dan gelmelidir.
Bu çağrı yalnızca Kürt halkının değil, barış isteyen herkesin çağrısıdır. Çünkü barış, bir halkın değil tüm halkların nefesidir. Komisyonun ilk durağı İmralı olursa, o zaman diğer duraklar kendiliğinden şekillenir. Barış nehrinin kolları büyür, genişler, halkların elleri birbirine değer.
Ve bu toprakların yazılmamış barış ezgisi, belki o zaman tamamlanır.
Belki o zaman yeni kuşaklara anlatacak başka bir hikâye olur.
Hikâyemiz hep yarım kaldı. O yarım hikâyenin eksik sayfası İmralı’dadır.
Komisyon o sayfayı açmadan, bu hikâye tamamlanmaz.
O yüzden şimdi, cesaretle ve kararlılıkla tekrar söyleyelim: Komisyonun ilk durağı Öcalan olmalıdır.