• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
23 Temmuz 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Doğan Kılıçkaya

Ekoloji; toplumsal ahlakın özüdür

23 Temmuz 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Doğan Kılıçkaya, Yazarlar
Ekolojik Başkaldırı Şimdi Değilse Ne Zaman

“Benim için hoş ve zevkli olmayan bir durum,

onun için de böyle olmayacak

ve benim için hoş ve zevkli olmayan bir durumu

ona nasıl dayatabilirim …”

BUDA

Bugün içinde yaşadığımız dünya SOS işareti veriyorsa, bu aynı zamanda sekiz milyar civarında nüfusa sahip olan insanlığın da bitme aşamasını tarif etmektedir. Dolayısıyla dünyamızın içine girdiği bu ekolojik felaketten her birimiz şu veya bu düzeyde sorumlu durumundayız. Ama en çok da bilim ve bilim kurumları bundan sorumludur. Çünkü sıradan bir köylünün doğayla kurduğu ahlaki bağı, adının önünde “prof”, “doç”, “dr.” vb. bir yığın etiketli bilim çevreleri bile o ahlaki örtüyü kuramamış bulunmaktadırlar. Nitekim insanlığın karşı karşıya bulunduğu nükleer dehşet dengesinin altında her hangi bir köylünün değil, tümden bu etiketli kimliklerin imzası bulunmaktadır.

Aynı biçimde Gabardan Çanakkaleye, Akdenizden İkizdereye, Cudi, Besta, Giyadin ve Hasandin’e kadar sürdürülen ekolojik yıkım ve katliamların da altında bunların imzası vardır. RéberApo’nun “Gerçeği parça parça edip ‘şuradan ye, buradan ye’ diyen kasabın bir hayvan üzerinde yürüttüğü doğramayı, onlar tüm doğa ve toplum üzerinde yürütüyorlar.” dediği gibi yaşam alanları üzerinden kendilerini, gözünü kâr hırsı bürümüş birkaç sermayedara pazarlamaktadırlar. Bilim etiği, meslek ahlakı gibi temel toplumsal değerler hiç umurlarında bile değildir. Onlar için o anda sahiplerine ne kazandıracaklarının hesabını yapmaktadırlar. Toplumsallıkmış, etikmiş, ahlakmış hiç biri umurlarında bile değildir. Tıpkı atom bombasını icat edenler “biz insanlığın kullanımı için atomu keşfettik. Ama onlar bomba olarak kullandılar” dedikleri gibi, ürettikleri şeyin insanlığın hizmetine nasıl gireceğini bile düşünmeden salt bilimcilik adına dünyanın başına büyük bir nükleer dehşet bombaları bıraktılar.

Çünkü onlar mühendislik ettikleri şeylere karşı hiçbir ahlaki kaygı yaşamadılar. Her şeyi sermayenin gözüne girmek ve kendini sahiplerine daha iyi pazarlayabilmek için icat ettiler. Oysa kendilerini yaftalayarak pazarladıkları diploma ve bonservisleri alırken her birinin önünde zorunlu uymakla mükellef oldukları kimi sözleşmeler veya bağlı kalacakları yemin metinleri vardı. Örneğin mühendislik etiği için oluşturulmuş ahlaki kurallar vardı:

“Halkın güvenliğini, sağlığını ve refahını en üst düzeyde tutmak.

Hizmetleri yalnızca kendi yetki alanlarında gerçekleştirmek.

Herkese açık beyanları sadece nesnel ve doğru bir şekilde yayınlamak.

İşveren veya müşteriye karşı sadık ve güvenilir davranmak.

Yanıltıcı eylemlerden kaçınmak.

Mesleğin onurunu, itibarını ve saygınlığını artırmak için kendilerini onurlu, sorumlu, etik ve yasalara uygun şekilde davranmaya adamak.” gibi etik ve ahlaki kurallar belirlemişlerdi kendilerine.

Yine TMMOB bünyesinde örgütlenen Mühendisler için doğaya, çevreye ve sürdürülebilirlik kavramına karşı sorumlulukları olarak da; “çevre ve ekolojinin, insan varoluşunu korumanın ötesinde ayrı bir değeri olduğu düşünülebilir. Mühendisler, bilgilerini sürdürülebilir bir gelecek için mühendislik çözümleri oluşturmak amacıyla toplumun yararına kullanmalıdır. Mühendisler, doğal kaynakların ve enerjinin tasarrufuna özel bir önem vermelidir.” diye de bir cümle de kurmuşlardı kendilerine.

Ama kapitalist pazara inince tüm bunları bir tarafa ittiler ve artık bunları sosyal bilimciler değil de büyük ahlaksızlar olarak adlandırmaktan da bizi hiçbir şey geri alamayacaktır. Çünkü kendi ahlaki değerlerine bağlı kalmayanlar, ona sonuna kadar sahip çıkmayanlar ahlak yoksunları olabilirler. Dolayısıyla da bunların toplum içindeki pozisyonları da isimlerinin yaftalarıyla değil, toplumsal sorunlar karşısındaki konum ve duruşlarıyla belirlenecektir.

Bugün Hasendîn yaylasında yaşanan tamamen böyledir. Neresinden ele alırsanız alın bir hilkat garibesi gibi elinizde kalmaktadır. Devletten resmi bir evrak almak için başvuru yapıldığında en az altı aylık bireysel (fotoğraf, sağlık raporu, sicil kaydı vb. gibi) evraklar oluşturulması gerekmektedir. Ama Hasendîn için bir ÇED raporu var mı yok mu belli bile değil ama yedi köy, otuz mezra halkının yaşadığı Hasendîn yaylası “Kulp Madencilik ve Dış Ticaret Anonim Şirketi” tarafından yok edilmek isteniyor. Hem de “Halkın güvenliğini, sağlığını ve refahını en üst düzeyde tutmak.” sözünü vermiş olan Mühendislerin imzasıyla bu yıkım ve doğa katliamı gerçekleşiyor. Eğer buralarda görev yapan mühendis vb. unsurlar işlerini toplumsal ahlak kurallarına uygun yapmazlarsa bölgenin endemisine, biyoçeşitliliğine, habitatına verilen zarar sadece onların çalıştıkları şirketlerin değil aynı zamanda da kendilerinin de sorumluluğudur.

Tüm bunlar da bize gösteriyor ki, ekoloji mücadelesi sadece ekolojistlerin, çevrecilerin mücadelesi değil. Toplumsal olarak var olma iddiasında olan her birey, kurum ve kuruluş artık ekolojik mücadeleyi kendi toplumsal sorunun da çözüm adresi olarak görmeli. Hasendîn’in çığlığının her yerde sesini yükseltmeli ve böyle topyekûn bir mücadeleyle Hasendîn’i yaşatmalıyız.

Başka türlü ne toplumsal sorunlarımızı çözebiliriz ne de özgürlük hayallerimizle buluşabiliriz. Onun için yarından tezi yok diyerek bulunduğumuz her yeri Hasendîn yapmalıyız.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Yaşanmamış barışı görmek

Sonraki Haber

Cumartesi Annesi Emine Ocak yaşamını yitirdi

Sonraki Haber
Cumartesi Annesi Emine Ocak yaşamını yitirdi

Cumartesi Annesi Emine Ocak yaşamını yitirdi

SON HABERLER

Vesek ve Ertene’nin taziyesi ziyaret edildi

Vesek ve Ertene’nin taziyesi ziyaret edildi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

Emine Ocak yarın son yolculuğuna uğurlanacak

Emine Ocak yarın son yolculuğuna uğurlanacak

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

Katledilmek istenen kadın ağır yaralandı

Katledilmek istenen kadın ağır yaralandı

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

Mêrdîn’de iş cinayeti

Mêrdîn’de iş cinayeti

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

DEM Parti: Emine Ocak’ın mücadelesi yolumuzu aydınlatacak

DEM Parti: Emine Ocak’ın mücadelesi yolumuzu aydınlatacak

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

Zeytinlik alanda yangın

Zeytinlik alanda yangın

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

Afganistan’da maden çöktü: 6 işçi hayatını kaybetti

Afganistan’da maden çöktü: 6 işçi hayatını kaybetti

Yazar: Yeni Yaşam
23 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır