Munzur Festivali’ne katılan yurttaşlar, kentteki doğa tahribatının örgütlü mücadeleyle durdurulabileceğine işaret etti. Festivale katılan yurttaşlar, kentteki maden faaliyetlerine tepki gösterdi
‘Dêrsim yaşamdır; doğama, irademe, dilime, inancıma dokunma’ şiarıyla bu yıl 23’üncüsü düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali dün sona erdi. Festival boyunca kadın, dil, kültür, demokratik toplum ve ekolojik tahribat gibi konular gündeme geldi. Kentteki maden faaliyetlerine tepki öne çıktı.
Rant için ülkenin tarumar edildiğini vurgulayan Güllü Yücetepe şöyle konuştu:
“Hiçbir hükümet döneminde bu kadar büyük tahribat görmedim. Bütün doğamız satıldı. Barajlar yapıldı, sularımız kesildi. Ben şimdi Munzur Vadisi’nden geliyorum, daha önceki Munzur Vadisi’ni bulamadım. Gözeler kurumuş. Çok büyük tahribat bu, sularımız azalmış. Çok üzüldüm. Buna karşı ortak mücadele yürütmeliyiz.”
‘Halkın bilinçlendirilmesi gerek’
Barajların, Hidroelektrik Santrallerinin yapılmasının doğayı, suyu, toprağı kirlettiğini, zarar verdiğini belirten Yekta Şengezer şöyle konuştu:
“Burada bir sürü bitki, canlı yetişiyor, sular içiliyor, hayvanlar otluyor. Doğanın kirletilmesi yaşama zararlıdır. Ormanların rast gele tahrip edilmesi yağmurun yağmamasına neden oluyor. Ancak eğitimle bilinçlendirme olabilir. Aslında belli gönüllülerin köyleri gezip aydınlatması, seminerlerin verilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, örgütlenmesi lazım.”
‘Siyanürlü altın arama yaşamı bitirecek’
Dêrsim’deki doğa yıkımına dikkat çeken Mehmet Saylı, doğa talanının geniş bir alanı kapsadığını belirtti.
Doğa talanının büyük yıkımlara neden olduğunu dile getiren Saylı, Dêrsim’de siyanürlü altın arama çalışması yürütüldüğünü hatırlatarak, bununla birlikte Pulur’da (Ovacık) yaşamın biteceğini şöyle belirtti:
“Siyanürlü maden aradığı zaman havuz sistemiyle yapacaklar. Havuz sistemiyle yaptıkları zaman, 3 tane vadinin suyu bir kilometre sonra Munzur suyuna akıyor. Munzur suyuna karışan altın tozu direkt vadiyi, oradaki yaşam alanını yok edecek. Onun için börtü böceğe, doğasına, toprağına, yeşiline sahip çıkan bütün insanları bu doğa tahribatına karşı gelmeye davet ediyorum. Toplumsal bir muhalefet olmalı. Güçlü toplumsal muhalefetle ülkemizin ormanlarına, geleceğine, madenlerine sahip çıkmak istiyoruz.”
Dêrsim’e özel yönelim olduğunun vurgulayan Mehmet Saylı şunları ekledi:
“Birisi ekonomik, politik anlamda, bir diğeri de doğa talanıyla. Dêrsim’in hem doğasıyla hem insanıyla hem de kültürüyle sürekli oyun oynuyorlar. Buna karşı birlik ve beraberlik önemli. Örgütlenirsek dur diyebiliriz. Bölünüp parçalanırsak, Kürdistan başka bir şekilde işgal edilir.”
‘İnsansızlaştırma politisı izleniyor’
Dêrsim’de doğaya, kültüre, inanca saldırı olduğunu vurgulayan Esma Anlamaz, şunları aktardı:
“Zaten bir kentin kültürü, dili, inancı yok olduğu zaman o kent yok olmaya mahkumdur. Burada insansızlaştırma politikaları var. İnsansızlaştırmak için kültürünü, doğasını, dilini yok etmek için sistemin sinsince yürüttüğü bir politika var. Kürdistan genelinde de bu çok farklı değil. Sistematik politikalarla doğamız talan ediliyor. Ciddi bir saldırı var doğamıza, dilimize. En başta örgütlenerek bu tür şeylerin üstesinden gelebiliriz. Önce kendimiz örgütleneceğiz, sonra ailemizi örgütleyeceğiz. Ondan sonra topluma açılacağız.”
Kaynak: MA