Meclis’te kurulacak komisyonunu umut verici bulduklarını belirten DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, ‘Öcalan’ın fikri ve politik katkısı olmadan kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün değildir’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile Kürt sorununun demokratik ve silahsız yöntemlerle çözümünde önemli bir eşik aşılırken PKK’nin silahsızlanma ve fesih kararı da iktidar ve devlet tarafından çözüm konusunda öne sürülen bir engel bırakmadı. İktidar ve devlet tarafından henüz Meclis’te kurulan komisyon dışında somut adım atılmış değil. MA’dan Mehmet Aslan ve Selman Güzelyüz’e konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel sürece sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için Abdullah Öcalan’ın koşullarının mutlaka iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.
‘Öcalan’a destek verilmeli’
Abdullah Öcalan’ın tutulduğu koşulların nasıl bir değişiklik olması konusunda konuşan Temel, “Sayın Abdullah Öcalan’ın koşulları ve içinde bulunduğu şartlar, Türkiye’nin en büyük sorununu çözmeye gücü olan ve bu anlamda projesi olan bir aktörün ve bir liderin durumu temelinde ele alınmalı. Bazı ırkçı ve faşist kafalı çevrelerin dediği gibi sözü edilen şahsiyet sadece devlete isyan etmiş bir örgüt lideri değildir. Türkiye milliyetçileri, gerçek anlamda devlet kaygısı taşıyor ve devletlerini düşünüyorlarsa Kürt halkını inkâr etmekten vazgeçmeliler. Diğer bir taraftan da Türkiye’deki demokratlar, sosyalistler ve barış savunucuları, Kürt sorununun gerçek bir çözümünün Türkiye’yi demokratikleştirecek esas dinamo olduğunu bilmek durumundalar. Abdullah Öcalan liderliğinin Kürt sorununu çözme, Türkiye demokratikleştirme hamlesine büyük destek vermeleri gerekir” dedi.
‘Koşullar düzeltilmeli’
Temel, “Sayın Öcalan’ın koşullarının süreci yürütmek için düzeltilmesi bir zaruret ve gerekliliktir. Sürecin yürümesi ve nihayete ermesi için bunun bir gün bile ertelenmemesi gerekir. Ama hâlâ tecritte belli bir esneme ve kimi görüşmelerin yapılması dışında, koşullarda yeterli düzeyde bir iyileşme söz konusu değildir. Bu durum, süreci gerçekten zorlamaktadır. Sayın Öcalan silahı devreden çıkaracak iradeyi göstermiş ve PKK’de bu karara uyarak gereğini yapmıştır. Durum bu kadar ciddidir. Herkes bu ciddiyetle yaklaşmalıdır. Öyle hafiflikler, ırkçı söylemler, yapılmak istenenin sanki basit bir işmiş gibi ele alınması gerçekten ciddiyetsizliktir. Başta devlet yetkilileri, iktidar, muhalefet ve sahte milliyetçilik yapan çevreler, bu gerçekliği anlamak durumundalar. “Terör”, “terörist” gibi kavramların kullanılması terk edilmez ise Kürtler devletin ciddi olmadığına kanaat getirir ve bu zarar verir sürece” diye konuştu.
‘Umut hakkı’ yasal bir haktır’
Umut hakkına dair konuşan Temel, “Bahçeli’nin çağrısı önemliydi. Yerine getirilmesi gereken yönü klasik ve kısır döngülere çekilerek gündemden düşürülmeye çalışıldı. Oysa durum nettir. Hem ulusal hem uluslararası hukuk normları Sayın Öcalan’ın özgür olmasını, dahası süreci bizzat yürütmesi gerektiğine işaret ediyor. Türkiye’de “umut katili” olan bir yasal düzenleme yapıldı 2000’lerde. Ve bu düzenleme; Sayın Öcalan’ın durumu hesaplanarak yapıldı. Umut hakkı yasal bir haktır ve mutlaka uygulanmalıdır. Bunu oraya buraya çekerek hukuk dışı siyasi bir tartışmaya alet etmek, kimseye bir şey kazandırmaz. Az önce dediğim gibi yine meseleye ciddi yaklaşmaya, ciddi ele almaya gelip dayanıyor” dedi.
‘Örgüt Öcalan’la uyum içinde’
Silah yakma törenine dair konuşan Temel, “Gerçekten Sayın Öcalan ve PKK üzerine düşeni zorunlu ve büyük bir ciddiyetle yerine getirdi. Öncülüğünü Besê Hozat’ın yaptığı gerilla grubu, bütün dünyanın gözü önünde meseleye ne kadar ciddi yaklaştığını ve Sayın Öcalan ile ne kadar ahenk ve uyum içinde olduklarını gösterdiler. Oraya gelenlerin hepsi kendi gözleriyle bu samimiyeti ve ciddiyeti gördü. Oradaki ciddiyet, adeta herkesi büyüledi. Yine tabii ki devlet mekanizmalarının da bu süreçte attığı adımlar var; ancak işin yasal düzenleme kısmı gerçekleşmediği sürece olup bitenlerin tümü fiili, yani başka bir dille kayıt dışı oluyor. İşin eksik kısmının tamamlanması lazım. Bu yüzden komisyonun kurulması, belli adımların atılması önümüzdeki sürecin gidişatını da belirleyecektir” diye belirtti.
Entegrasyon yasaları
Entegrasyon yasalara dair konuşan temel Şu ifadeleri kullandı: “Sorunun aşılması ve yasal çerçevesinin oluşması için birçok yasal düzenlemeye ihtiyaç var şüphesiz. Ancak entegrasyon meselesini yorum getirecek olursak; sözü edilen bir demokratik uzlaşıdır. Tarafların kendi kimliğini ve varlığını koruyarak karşılıklı dönüşümünü gerektirir. Türkiye bağlamında bu dönüşüm, demokratik cumhuriyet perspektifiyle mümkündür. Devletin demokratikleşmesi ve Kürtlerin varlığı korunarak haklarının tanınmasıyla birlikte, PKK’nin de silahlı mücadeleden siyasi ve toplumsal zemine geçişi anlamına gelir. Bu süreç, asimilasyona düşmeden, ahlaki-politik yapısını koruyan bir demokratik entegrasyon hedefler; örgütlü Kürt ve komünal toplumsal yapı bu entegrasyonun temelini oluşturur. Her ne kadar farklı betimlemeler yapılsa da entegrasyon kavramının özünde birleşme ve bütünleşme olgusunun yer aldığı bilinmektedir. Özellikle çokça eleştirilen entegrasyon kavramının demokratik bir formda yeniden tasarlanması, üzerinde daha çok çalışılması gereken bir husustur. Demokratik entegrasyon sürecinin esası, hukuki ve siyasi alanlara dayanır. Entegrasyonun başka bir tanımı, “Devletin demokratik toplum için, demokratik toplumun devlet için risk oluşturmadığı hukuki ve siyasi istikrar hali” şeklinde yapılabilir.”
“Meclis bünyesinde komisyonun kurulması, uzun süredir Türkiye’nin çözüm ve normalleşme arayışları açısından önemli bir ihtiyaçtı” diyen Temel, “Kurulmuş olması umut verici. Ancak komisyonun yapısı ve görev alanına ilişkin bazı temel taleplerimizin henüz tam karşılandığını söyleyemeyiz. Komisyonun çoğulcu ve demokratik temsiliyeti esas alması çok önemli. Sadece devletin belli mekanizmalarını değil, toplumsal aktörlerin, sivil toplumun ve özellikle Kürtlerin iradesini temsil eden yapıların görüş ve katkılarının sürece dâhil edilmesi de hayatidir. Az önce de ifade ettim; Abdullah Öcalan Önderliği; bu ülkenin en önemli toplumsal ve siyasal aktörlerinden biridir. Dolayısıyla bu tür bir süreçte, Öcalan’ın fikri ve politik katkısı olmadan kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle, hem kendisiyle hem de toplumsal muhataplarla doğrudan temas kurulmasını önemsiyoruz” diye konuştu.
Suriye’deki Kürt meselesine yaklaşım
“Sayın Abdullah Öcalan’ın Suriye’deki Kürt meselesine yaklaşımı, ilkesel olarak bölgesel barış ve demokratik çözüm paradigmasıyla uyumludur” diyen Temel, Suriye’deki kalıcı çözüm yalnızca Kürtler için değil, tüm halklar açısından da demokratik dönüşüm ile mümkün olduğunu beliertek şu ifadeleri kullandı: “Kürtlerin ordu ve diğer devlet kurumlarında kendi öz kimlikleriyle tamamen eşit yurttaşlar olarak temsil edildiği bir Suriye, Öcalan’ın tercih ettiği çözüm modelidir. Böyle bir durumda, Kürtlerin özgür iradeleriyle bütünlüklü bir Suriye yönetimi içinde yer alması gerektiğini savunmaktadır. Ama eğer rejimin tekçi ve antidemokratik yapısı devam ederse, yani tek uluslu, merkeziyetçi ve otoriter karakterine bağlı olarak Kürt halkının tarihsel olarak inkâr edilmesi ve demokratik taleplerin bastırılması sürerse Kürtlerin kendi siyasal iradeleriyle hareket etmeleri ve mevcut durumu daha da geliştirmeleri kaçınılmazdır.”
HABER MERKEZİ