Şara liderliğindeki Geçici Hükümet’in ‘Yeni Suriye Ordusu’ olarak tanımladığı yapı, klasik anlamda bir ordudan oldukça uzak. Farklı silahlı grupların yalnızca isim değişikliğiyle ordu çatısı altında bulunması birçok resmi raporda da vurgulanıyor
Doğan Cihan
27 Kasım’da HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) lideri Ebu Muhammed el-Colani öncülüğünde, uluslararası güçlerin dolaylı desteğiyle Esad-BAAS rejimine karşı başlatılan geniş çaplı operasyon, İdlib’den Halep’e, oradan da Şam’a uzanan bir rejim karşıtı dalgaya dönüştü. Bu gelişmeyle birlikte Suriye’de dengeler altüst oldu ve daha önce konuşulmayan yeni gündemler hızla tartışılmaya başlandı.
HTŞ lideri Ahmed el-Şara, 8 Aralık 2024’te Şam’daki yönetimi devralarak Cumhurbaşkanlığını ilan etti ve böylece Suriye’de yeni bir dönem resmen başlamış oldu. Bu yeni dönemde, ülkenin geleceğine dair birçok konu yeniden ele alınıyor. En temel tartışma ise hem yerel aktörler hem de uluslararası güçlerin üzerinde durduğu şu soruya odaklanıyor: Suriye Ordusu ne olacak?
Bu soruya geçmeden önce, Suriye Ordusu’nun kriz öncesindeki yapısını hatırlamakta fayda var.
Kriz öncesi yapı (2011’e Kadar)
2011’de patlayan kriz öncesinde düzenli Suriye Ordusu’nun büyüklüğü 300 bin ila 320 bin asker arasında tahmin ediliyordu. Zorunlu askerlik dahil edildiğinde bu sayı 500 bin ila 600 bine kadar çıkıyordu. Bu rakama iç güvenlik ve istihbarat birimleri de dahildi.
Bu bağlamda, ordunun temel yapısı şu birliklerden oluşuyordu:
- 1. , 3. ve Mahir Esad komutasındaki 4. Zırhlı Tümen
- 5., 7., 9., 10., 17. Mekanize Tümenler
- Zırhlı Tümen
- Rejime bağlı özel kuvvetler: 14. ve 15. Tugaylar (Cumhuriyet Muhafızları – El-Harith El-Cumhuri)
Bu askeri unsurlar, Türkiye sınırındaki muhalif kontrolündeki bölgeler ve yalnızca protokol noktaları ile devlet kurumlarının bulunduğu Kuzey ve Doğu Suriye hariç, ülke genelinde konuşlanmıştı.
2011: Dağılma ve yapılanma
2010-2011 yılları arasında, Suriye toplumunda giderek yükselen demokratik reform taleplerine Esad liderliğindeki Baas rejiminin kayıtsız kalması, ülkeyi iç isyanlara sürükledi. Bu toplumsal hareketler kısa sürede geniş çaplı çatışmalara dönüşerek Suriye’yi yaklaşık 15 yıldır süren bir iç savaş sürecine soktu.
Savaşın derinleşmesiyle birlikte Suriye Silahlı Kuvvetleri de ciddi şekilde etkilendi. Ordu, hem yapısal bütünlüğünü hem de toplumsal meşruiyetini büyük ölçüde yitirdi; bazı birlikler rejim yanlısı milis güçlere dönüşürken, diğer unsurlar çözülerek farklı silahlı gruplara katıldı. Bu süreç, Suriye Ordusu’nun geleneksel rolünü ve kurumsal kimliğini köklü biçimde değiştirdi.
2011-2012 yıllarında ordudan büyük çaplı firarlar yaşandı. Bu firariler daha sonra “Özgür Suriye Ordusu”nu kurdu. Buna karşın rejim, orduyu güvenilmez unsurlardan arındırmaya yöneldi. En büyük güveni Mahir Esad’ın komutasındaki 4. Tümen, Cumhuriyet Muhafızları ve istihbarat birimlerine verdi. Böylece rejim destekli Ulusal Savunma Kuvvetleri ve Halk Komiteleri gibi milis yapılar oluşturuldu:
Ayrıca aynı süreçte, dış destekler devreye girdi. Hizbullah (Lübnan), İran, Irak ve Afganistan’dan gelen Şii milislerin yanında Rusya ve İran’ın doğrudan askeri ve teknik desteği de rejime destek oldu.
Karma bir güç
2015 sonrası ise Suriye Ordusu artık merkezi bir yapı olmaktan çıktı. Yerel milisler, yabancı savaşçılar ve rejime bağlı kalan düzenli birliklerden oluşan karma bir güç haline geldi. Rejimin devrilmesinden önce bile ordunun aktif savaşçı sayısı 100.000 civarına düşmüştü; bazı kaynaklara göre bu sayı daha da fazlaydı.
Esad-Baas rejimine bağlı Suriye Ordusu, 27 Kasım’da Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğünde başlatılan operasyonlara kadar gücünden ödün vermeyen, dağılması ihtimali dahi düşünülmeyen bir yapı olarak varlığını sürdürüyordu. Ancak Esad’ın Şam’dan ayrıldığına dair söylentilerin toplumda hızla yayılması, bu algıyı kökten değiştirdi. Söz konusu haberlerin ardından Suriye Ordusu’nun varlığı adeta görünmez hâle geldi. Deyim yerindeyse, yüz binlerce asker ve komutan bir anda ortadan kayboldu. Uluslararası ajanslar, on binlerce askerin Irak, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkelere geçtiğini bildirdi.
Esad’ın iç savaş sürecinde yeniden yapılandırdığı ve rejim savunusu için seferber ettiği ordu, onun ülkeyi terk ettiği iddiasıyla birlikte çözülme sürecine girdi. Bu gelişme, Suriye’nin fiilen ordusuz kaldığı bir dönemin başlangıcını simgeliyordu. Devletin askeri kapasitesi, merkezi otoritenin zayıflamasıyla birlikte tamamen erozyona uğradı.
Şara ve HTŞ ile Suriye Ordusu
Yeni dönemde Suriye Ordusu’nun geleceği belirsizliğini koruyor. HTŞ’nin iktidarı devralmasıyla birlikte, eski rejime bağlı askeri yapının nasıl bir dönüşüm geçireceği, tasfiye mi edileceği yoksa yeni bir ulusal orduya mı evrileceği soruları gündemin merkezinde yer alıyor. Uluslararası aktörler bu konuda çekincelerini dile getirirken, yerel güçler de kendi güvenlik mimarilerini yeniden şekillendirme arayışında.
Şara, Saraya’ya oturur oturmaz bir dizi kararname yayımlayarak yeni yönetim sürecini başlattı. İlk olarak Savunma Bakanı’nı atadı, ardından orduda görev alacak askeri komutanların terfilerini ilan etti. Bu süreçte HTŞ’nin askeri kanadı, Suriye Ordusu’nun geleneksel rütbe ve hiyerarşisiyle donatılarak resmen yeniden yapılandırıldı. HTŞ, bu dönüşümle birlikte “Yeni Suriye Ordusu” kimliğine bürünmeye başladı. Eski rejim ordusunun boşluğunu dolduran bu yapı, hem sembolik hem de operasyonel düzeyde devletin askeri gücü olarak konumlandırıldı. Bu gelişme, Suriye’deki güç dengelerinin radikal biçimde değiştiği yeni bir dönemin habercisi oldu. HTŞ askeri operasyonlardan sorumlu Murhaf Ebu Kasra, Savunma Bakanı, yine HTŞ’li Ali Nureddin el Nasan Genelkurmay Başkanlığı’na atandı.
HTŞ ordunun merkezinde
Şara’nın HTŞ ile başlattığı Yeni Suriye Ordusu yapılanmasına, Türkiye’nin hem baskısı hem de teşvikiyle Suriye Milli Ordusu (SMO) grupları da dâhil edilmeye başlandı. Türkiye’nin yönlendirmesiyle SMO’ya bağlı birçok grup, HTŞ’nin yanında konumlandırılarak yeni ordunun bir parçası hâline getirildi. Bu orduya etiketlenme sürecinde SMO grup liderleri, Yeni Suriye Ordusu bünyesinde üst düzey askeri rütbelere terfi ettirildi. Böylece HTŞ’nin öncülüğünde şekillenen askeri yapı, SMO ve diğer radikal, selefi ve cihadist grupların katılımıyla daha geniş ve karmaşık bir form kazandı.
Yeni Suriye Ordusu, bu birleşik yapısıyla hem sahadaki askeri kontrolü pekiştirmeyi hem de siyasi meşruiyet kazanmayı hedefleyen bir güç mimarisi olarak ortaya çıktı. Ancak bu model, hem bölgesel dengeler hem de uluslararası aktörler açısından ciddi tartışmalara yol açabilecek nitelikte bir dönüşümü temsil ediyor. Öncelikle, Şara tarafından Yeni Suriye Ordusu’na atanan isimlerin geçmişleri kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtı. Atanan komutanların birçoğunun, 15 yılı aşkın süredir devam eden Suriye iç savaşında insanlığa karşı suçlarla ilişkilendirildiği, bazıları hakkında uluslararası tutuklama kararları bulunduğu ve başlarına ödül konduğu ortaya çıktı.
Yeni ordunun üst düzey kadrosunda yer alan bazı isimler, uluslararası yaptırım listelerinde yer almakta; kimileri sokak ortasında infaz gerçekleştirdiği görüntülerle tanınmakta; bazıları ise geçmişte DAİŞ, El Nusra ve El Kaide gibi örgütlerde aktif rol almış, yağma ve talan faaliyetleriyle anılmaktadır.
Öte yandan, SMO bünyesinden orduya dahil edilen grup liderlerinin de özellikle Efrin, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi bölgelerde Kürt ve Arap sivillere yönelik hak ihlalleriyle gündeme geldiği bilinmektedir. Bu isimler, uluslararası medya ve insan hakları kuruluşlarının raporlarında sıkça yer almakta ve ciddi suçlamalarla karşı karşıya bulunmaktadır.
Yeni Suriye Ordusu’nun bu şekilde yapılandırılması, hem meşruiyet hem de güvenlik açısından büyük soru işaretleri doğurmakta; bölgesel istikrarı tehdit eden bir askeri yapılanma olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır.
Yeni Suriye Ordusu’nun yapısı
Şara, Türkiye’nin gizli ve örtülü askeri danışmanlığı eşliğinde Yeni Suriye Ordusu’nu inşa etme çabalarını sürdürmektedir. Bu süreçte HTŞ’yi merkeze alan bir model benimseyen Şara, Suriye’de faaliyet gösteren tüm silahlı gruplara kendilerini feshederek yeni orduya biat etmeleri yönünde emirler yayımladı. Bu emirlerin kapsamına Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) dâhil olup olmadığı sorusu kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Konuya ilişkin açıklama yapan Savunma Bakanı Ebu Kasra, DSG’nin bu çağrıya dâhil olmadığını, ayrı bir mesele olarak ele alınması gerektiğini ifade etmiştir.
Esad döneminde ordu, rejimin bekasını korumak amacıyla yapılandırılmıştı. Şara rejimi ise mevcut silahlı grupları bir araya getirerek kendi varlığını sürdürecek bir askeri yapı oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak bu yapı, klasik anlamda bir “ordu”dan ziyade, farklı grupların Yeni Suriye Ordusu adı altında yeniden etiketlenmesinden ibaret görünmektedir.
Her grup, belirli bir coğrafi bölgeyi kontrol eden bir “tümen” olarak tanımlanmakta; ancak operasyonel bağımsızlıklarını koruyarak kendi ideolojik ve taktik yaklaşımlarını sürdürmektedir. Örneğin, Ahrar el-Şarkiye lideri Hatim Ebu Şakra -ki kendisi Kürt siyasetçi Hevrin Xelef’in infazıyla anılmakta ve ABD yaptırım listesinde yer almaktadır- Şara tarafından Deyrizor, Rakka ve Haseke bölgelerinden sorumlu 86. Tümen Komutanı olarak atanmıştır.
Bu atama, Yeni Suriye Ordusu’nun yapısal karakterini açıkça ortaya koymaktadır: her grup, belirli bir bölgeyi kontrol eden askeri birim olarak tanımlanmakta; ancak grup kimliği, ideolojisi ve uygulamaları büyük ölçüde korunmaktadır. Sonuç olarak, “ordu” kavramı burada daha çok siyasi ve sembolik bir çerçeve sunmakta; fiili olarak ise bölgesel güç paylaşımı esasına dayalı, gevşek ve parçalı bir askeri yapı söz konusudur.
DSG ve Yeni Suriye Ordusu
“Yeni Suriye Ordusu”nun nasıl bir yapı olduğu sorusuna ne Şara ne de uluslararası aktörler henüz net bir yanıt verebilmiş değil. Şara, kendisine biat eden selefi, radikal ve cihadist grupları ordu çatısı altında etiketleyerek Suriye’nin farklı bölgelerinde alan açtı. Bu askeri modelin nereye evrileceği konusunda ciddi bir belirsizlik hâkim; değerlendirme yapmaktan ise hem yerel hem uluslararası çevreler kaçınıyor.
Bu noktada, hem dengeleyici bir güç hem de siyasi çözümün anahtarı olarak görülmesi beklenen yapı Demokratik Suriye Güçleri (DSG) oluyor. DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Ahmed el-Şara arasında 10 Mart’ta imzalanan sekiz maddelik mutabakatın dördüncü maddesi, DSG’nin Yeni Suriye Ordusu’na nasıl entegre edileceğine dair bazı ipuçları veriyor.
4. Madde: Entegrasyonun Çerçevesi
“Suriye’nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumlar Suriye devletine entegre edilecek. Sınır kapıları, havaalanları, petrol ve doğalgaz sahaları da yeni yönetimin kontrolüne geçecek.”
Bu madde, DSG’nin kurumsal yapısının merkezi yönetime bağlanmasını öngörse de, DSG’nin bu sürece nasıl ve hangi koşullarda dahil olacağı hâlâ tartışmalı. Şara her ne kadar ülkenin kontrolünü elinde tuttuğunu ve devletin yeniden inşa sürecini yönettiğini iddia etse de, Suriye genelinde hâlâ derin bir belirsizlik hüküm sürüyor.
İki Temel Güç: DSG ve Şam
Suriye’de mevcut durumda iki temel siyasi-askeri güç bulunuyor: Suriye Geçici Hükümeti ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG). Bu nedenle DSG’nin hem hükümet hem de ordu yapısı içinde nasıl konumlanacağı, müzakere ve tartışma konusu olmaya devam ediyor. Yaklaşan Paris görüşmeleri ile bu konunun uluslararası düzeyde masaya yatırılması bekleniyor. Şara, DSG’nin de diğer gruplar gibi Yeni Suriye Ordusu’na katılacağını varsaymıştı. Ancak bu beklenti gerçekleşmedi. Esasında, bu stratejinin arkasında Türkiye’nin Şara üzerindeki etkisiyle şekillenen bir hesap olduğu herkesçe bilinen bir gerçek.
Sonuç: Ordu mu, gruplar mı?
Şara liderliğindeki Geçici Hükümet’in “Yeni Suriye Ordusu” olarak tanımladığı yapı, klasik anlamda bir ordudan oldukça uzak. Farklı silahlı grupların yalnızca isim değişikliğiyle ordu çatısı altında faaliyet göstermesi, birçok resmi raporda da vurgulanıyor.
DSG ise bu sürece farklı bir perspektiften yaklaşıyor. Öncelikli olarak, yeni bir anayasanın hazırlanması, tüm halkların haklarının güvence altına alınması ve Suriye halklarını koruma temelinde yeni bir ordunun inşa edilmesi gerektiğini savunuyor. DSG’nin bu vizyon doğrultusunda, anayasal hakları garanti altına alınarak Suriye Ordusu bünyesinde yer almayı müzakere edeceği platform ise Paris görüşmeleri olacak. Bu görüşmelerden çıkacak sonuçlar, Suriye’nin gelecekteki askeri ve siyasi mimarisini belirlemede kritik rol oynayacak. Hep birlikte izleyip göreceğiz.
Yeni Suriye Ordusu adı altındaki gruplar
1- İdlib Merkezli ve Şam’a giden gruplar:
- HTŞ
- El Fetih El Mümin Operasyon Odası
- Ulusal Özgürleştirme Cephesi
- Ahrar’uş Şam
- Ceyşu’n-Nasr
- Ceyş el Ahrar
- Feylak el Şam
- Ceyşül İzze
2- Suriye Milli Ordusu
- Birinci Kolordu
- İkinci Tümen – Ceyş el Nukba