• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Eylül 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Zeynel Kete

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu: Ontolojik bir dönüşümün eşiği

8 Ağustos 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Yazarlar, Zeynel Kete
Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Yüzyılı aşan inkâr ve imha siyasetlerinin ardından, Türkiye tarihinde ilk kez Kürt meselesinin çözümünü demokratik bir çerçeveye oturtan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kurulmuştur. Bu, yalnızca siyasal bir gelişme değil, aynı zamanda devlet-toplum ilişkilerinde paradigmatik bir kırılmayı temsil etmektedir. Çünkü bu komisyon, ulus-devletin “tekçi” ontolojisine karşı, çoklukla var olmanın ahlaki ve siyasi meşruiyetini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda komisyonun varlığı, klasik siyasal ontolojinin – yani egemenliğin tekelci tanımının sorgulanmasına ve yerine çoklu hakikat rejimlerinin, kimliklerin ve aidiyetlerin tanınmasına yönelik bir eylem biçimidir. Barış ve demokratik toplum manifestosunun özgürlük perspektifini esas aldığının ifadesidir.

Barış ve Demokratik Toplum Perspektifi: Ontolojik bir yeniden kuruluş

Sayın Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği barış ve demokratik toplum perspektifi, yalnızca pratik bir çözüm önerisi değil; aynı zamanda siyasetin varlık anlayışını, özneleşme biçimini ve birlikte yaşamanın felsefi zeminini yeniden kurmayı hedeflemektedir. 11 Temmuz’da silahların yakılması ve sonrasında kurulan bu komisyon, şiddetin yerini müzakereye, tek tipçiliğin yerini çoğulluk temelli toplumsal sözleşmeye bıraktığı yeni bir siyasal alanı işaret etmektedir. Bu, var oluşsal (ontolojik) olarak da barışın yalnızca bir “durum” değil, bir “ilişki biçimi” olduğunu; demokratik toplumun ise yalnızca bir sistem değil, etik bir birlikte yaşam pratiği olduğunu gösterir.

Konsensüs ve çoğulluk: yeni bir siyaset etiği

Komisyonun kendi ilkelerini belirlemesi ve muhalefet partileri arasında bir uzlaşı sağlanması, Türkiye siyasetinde nadir görülen bir çoğulcu yaklaşımı temsil etmektedir. Bu durum, etik siyaset kuramı açısından değerlendirildiğinde, çatışan farklılıkların bastırılmak yerine tanınması ve diyalog zemininde karşılaşması anlamına gelir. Türkiye’nin çok kültürlü, çok kimlikli yapısının kabulü, varlığın tekliğine değil, farklılıkların birlikte var olmasına dayanan bir ontolojik çoğulluk anlayışının ifadesidir. Bu anlayış, yalnızca siyasal pratikleri değil, aynı zamanda Cumhuriyet modernitesinin düşünsel sınırlarını da yeniden düşünmeye zorlamaktadır.

Sadece PKK’lilere yönelik yasal düzenlemelerle sınırlı bir çözüm, meseleyi teknikleştiren indirgemeci bir yaklaşımdır. Oysa asıl mesele, siyasal şiddetin tüm taraflarca ilga edilmesi ve Kürt meselesinin hak temelli, kapsayıcı bir anayasal çerçevede ele alınmasıdır. Bu yaklaşım, siyasal ontolojide “düşman” figürünün tasfiye edilmesini ve onun yerine “muhatap” kavramının geçmesini zorunlu kılar. Bu da barışı bir pazarlık değil, bir tanınma ilişkisi olarak görmeyi gerektirir. Hukuk, burada yalnızca kurallar bütünü değil; adaletin ve eşit yurttaşlığın varlık zeminidir.

Cumhuriyet modernitesinin krizi ve yeni bir eşik

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uygulanan tekçi modernite modeli, çok kimlikli bir toplumun siyasal ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Bugün gelinen nokta, klasik modernitenin krizidir. Bu kriz, aynı zamanda yeni bir siyasal ontolojiye geçiş imkânı sunmaktadır. Devletin ve toplumun yeniden tanımlanması, egemenliğin halk iradesine dayalı çok sesli bir zeminle yeniden inşasını zorunlu kılmaktadır. Burada mesele sadece bir reform değil, kurucu bir dönüşümdür. Bu dönüşüm, “ulus”un tek bir kimliğe değil, ortak bir ahlaki-politik var oluşa dayandığı fikriyle mümkündür.

İmralı ve doğrudan müzakere: Ontolojik krizi aşmak

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçmişte dile getirdiği “Öcalan Meclis’te konuşsun” yönündeki sözler, bugün daha da derinlikli biçimde değerlendirilmelidir. Eğer bu tür öneriler karşılık bulmazsa, komisyon üyelerinin İmralı’yla doğrudan görüşmesi, siyasal çözüm sürecine sahici bir zemin kazandırabilir. Görüşme, karşıtların çatışmasını değil; ontolojik bir barışın inşasını mümkün kılar.

Barış ve demokratik toplum perspektifinin karşılığını bulabilmesi için kapsayıcı bir hukuk anlayışının geliştirilmesi gerekir. Bu hukuk anlayışı, pozitivist normların ötesinde, farklı kimliklerin haklarını güvence altına alan ve varlığın çokluğunu tanıyan bir anayasal etik ile mümkün olabilir. Pozitif entegrasyon ise, bu çokluğu sadece “tolerans” üzerinden değil, hak eşitliği ve eşit temsil üzerinden düşünmeyi gerektirir. Bu yeni hukuk felsefesi, demokratik ulus fikrinin üzerine inşa edilebilir.

Komisyonun anlamı: Meclis, toplumsal mutabakatın ontolojik alanı

Komisyon üyeleri, halkın iradesini yansıtan TBMM’de seçilmiş temsilcilerdir. Bu komisyon, yalnızca bir teknik müzakere heyeti değil; aynı zamanda toplumsal var oluşun yeniden inşa edildiği ontolojik bir alandır. Burada Meclis, salt yasa yapıcı değil, ahlaki -politik bir sözleşmenin zemini olarak görülmelidir. Bu anlamda komisyon, halklar arasında ortak yaşamın dilini kuran ve barışı bir “toplumsal hakikat” olarak dile getiren bir çözüm masası işlevi görmelidir.

CHP ve siyasal etik: Bölme girişimleri karşısında tutum

Komisyon sürecine katılım nedeniyle CHP’nin bölünmesi yönünde yapılan girişimler, siyasal etik açısından meşruiyetsizdir. Aynı zihniyet dünyasını paylaşan kesimlerin, barışa yönelik adımları “ihanet” olarak kodlaması, çatışmacı siyasetin yeniden üretimidir. Bu anlayış toplum merkezli siyaset anlayışı değil iktidar merkezli elitizmi esas alan bir siyaset anlayışını ifade eder. Oysa CHP’nin bu sürece katkısı, sadece bir parti duruşu değil; tarihsel olarak “devlet aklının demokrasiye esnek hale gelmesi” sürecine müdahil olma sorumluluğudur. Bu sorumluluk, partiyi iç çatışmalardan kurtaracak ve Türkiye’nin demokratikleşmesine stratejik katkı sunacaktır.

Demokratik Türkiye, ancak demokratik zeminlerde örgütlenmiş bir toplumla mümkündür. Bu da demokratik siyasetin bir kültür, etik ve bir var oluş biçimi haline gelmesini gerektirir. Cumhuriyetin demokratikleşmesi, liberal şekilciliğin değil, halkçı, katılımcı ve çoğulcu siyaset biçimlerinin kurumsallaşmasıyla gerçekleşir. Kürt karşıtlığı üzerinden inşa edilen merkeziyetçi pratikler yerine, barışı varlık düzeyinde kuran bir siyaset, sadece Kürt sorununu değil, Türkiye’nin tüm demokrasi krizini aşmanın anahtarıdır

Türk-Kürt kardeşliğini sınırlandırarak dar bir mekâna sığdırmak ontolojik olarak sakıncalıdır.  Kardeşlik, köklü bir değişikliği esas almalı ve genel kapsayıcı olması gerekir. Kardeşlik ve barış söylemi Türkiye coğrafyasını aşmalı.  İran, Irak ve Suriye’yi de kapsamalı.  Kapsama alanı genişleyen barış ve kardeşlik siyaseti önümüzdeki yüzyılda kaos ve Krizi aşmanın kapısını aralayacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Reel sosyalist pratiklerin inşası

Sonraki Haber

Yeni Suriye Ordusu dedikleri nedir?

Sonraki Haber
Yeni Suriye Ordusu dedikleri nedir?

Yeni Suriye Ordusu dedikleri nedir?

SON HABERLER

Ortadoğu dönüşürken iktidar hâlâ 20. yüzyılda mı?

Demokratik entegrasyon ve pozitif barış

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
26 Eylül 2025

Besta’dan Akbelen’e ekolojik yaşam ahlakını örmek

Besta’dan Akbelen’e ekolojik yaşam ahlakını örmek

Yazar: Heval Elçi
26 Eylül 2025

Apocu devrimci yol

Apocu devrimci yol

Yazar: Heval Elçi
26 Eylül 2025

PKK, Serxwebûn ve Mazlum Doğan…

Bilinen Dünyanın Sonu

Yazar: Heval Elçi
26 Eylül 2025

Çin olmadı Eskişehir’i ABD’ye verelim

Çin olmadı Eskişehir’i ABD’ye verelim

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
26 Eylül 2025

Ortadoğu’da demokratik modernite çözümü

Ortadoğu’da demokratik modernite çözümü

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
26 Eylül 2025

Hassasiyet mi dediniz?

Hassasiyet mi dediniz?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
26 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır