Tütün tarlalarında sabahın erken saatlerinden itibaren ağır koşullar altında çalışan kadınlar, düşük yevmiye, erkek tahakkümü ve yoksullukla mücadele ediyor. Amed’in Karaz köylerinde, yara bantlı parmakları, yırtık eldivenleri ve suskun bakışlarıyla direnen kadınlar, yaşamın her alanında eril zihniyete karşı var olma savaşı veriyor
Kadınlar, yaşamları boyunca eril zihniyetin dayattığı rollerle yaşamın her alanında mücadele ediyor. Evde çocuklarının ‘annesi’, evli ya da zorla evlendirildiği erkeğin ‘namusu’, dışarıda çalıştığı işyerinin ise ‘kölesi’ olarak hayatlarını baskı altında sürdürüyorlar. Kendi kimliklerini aradıklarında ise erkek şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu zorlu hayatı yaşayanlardan bazıları da tarlada çalışan kadınlar.
Biz de yönümüzü Amed’in Karaz (Kocaköy) ilçesine bağlı köylerde tütün tarlasında çalışan kadınlara çeviriyoruz.
Devlet ve erkek aklının baskıladığı ifade özgürlüğü
Kadınların tütünü çile yaptıkları yere gidiyoruz. Elimizde kameralarımızı gören kadınlar ani bir şekilde yüzlerini kapatmaya başlıyor. Yanına vardığımız kadınlarla ilk olarak tanışıyoruz, biraz sohbet ediyoruz ve az önce yüzlerini neden kapattığını ve neden tedirgin olduğunu sorduğumuzda, ‘Eşim görürse çok kötü olur’, ‘ben görünmesem daha iyi çünkü ben memur olacağım’ cevaplarını alıyoruz. Kadınların bu tedirginliğiyle aslında kadınların ifade özgürlüğünün hem devlet ayağıyla hem de erkek aklıyla nasıl baskılandığını net bir şekilde görüyoruz.
Yara bantlı parmaklar, yırtık eldivenler
Kadınlarla, nihayet işleri hakkında konuşmaya başlıyoruz. İlk etapta kadınların ellerinin sıcaktan ya da büyük olasılıkla tarlada uzun süre çalışmalarından dolayı yara bandıyla sarılı oluşu dikkatimizi çekiyor. Bazı kadınların da yine aynı sebeplerle kullandıkları eldivenleri yırtılmış ve kullanılamaz hale gelmiş durumda. Kadınların yüzlerinden ter damlaları akarken, biraz sonra çavuşu gelir de kızar diye çile işlemine hızlı bir şekilde devam ediyor. Kadınların yüzlerinde yorgunluğun yanı sıra bir isyan ifadesi de beliriveriyor.
Koşulların zorluğu
Kadınlar bize gün boyunca neler yaptıklarını anlatmaya başlıyor. Günlük rutin çalışmaların anlatılmaya başlanmasıyla birlikte derin bir ‘ah’ çekiliyor. Kadınlar tütün tarlasına Amed’in Farqin (Silvan) ilçesinden geliyor. Onları buraya getiren servisin sabah 04.00’da aldığını söyleyen kadınlar sabah saat 05.00’da tütün toplamaya başlıyor. Kadınlar tarlada saat 09.00’a kadar tütün toplamaya devam ediyor ve daha sonra bir yerde oturup topladıkları tütünleri bu defa çile yöntemi ile kurutulması için serilmeye hazır hale getiriyor. Kadınlar saat 14.00’da paydos ediyor. Ancak kadınlar sadece tütün toplayarak yorulmuyor aynı zamanda çavuşlarının ya da orada çalışan erkeklerin psikolojik şiddetine maruz bırakılıyor. Burada, bir bardak su içerken bile erkeklerin gözlerine bakarak sanki onay almaya çalışılıyor.
Erkek çavuşun baskısıyla çalışan kadınlar
Bir kadına yaklaşıyoruz ve ‘İşiniz çok emek istiyor, karşılığını alabiliyor musunuz? Günlük yevmiyeniz ne kadar?’ diye sorduğumuzda devreye eril zihniyetin tahakkümü giriyor. Kadın, bu soruya cevap verip vermeme arasında gidip geliyor ve bize, ‘Ben bilmiyorum çavuşumuza sorun, ondan habersiz konuşamam’ diyor. Biz kadınla sohbet ederken, çalışma halinde olan kadının yanına gelen çavuş sesini yükselterek, ‘Hadi hadi daha çabuk yap şu işi’ diye azarlıyor. Zaten çalışma halinde olan kadın tedirgin oluyor ve daha hızlı efor sarf etmeye çalışıyor.
‘Çalışmazsak geçinmemiz mümkün değil’
Kadınla konuşmamızı sonlandırdıktan sonra kendini bize Delila Taş diye tanıtan kadınla sohbet etmeye başlıyoruz. Delila Taş, bize işinin ne kadar zor olduğunu ve neden böyle bir işte çalışmak zorunda olduğunu anlatmaya başlıyor. Delila Taş, günlük rutinini şu ifadelerle paylaşıyor: ‘Sabah saat 05.00’te yola çıkıyoruz. Arabalara binip başkaları için çalışmaya geliyoruz. Saat 09.00’kadar tütünleri topluyoruz sonrasında gelip çile yapıyoruz. Dört çocuğum var ve eşimin sağlık problemleri var. Çocuklarıma kendim bakıyorum, evimi kendim geçindiriyorum. Buradan çıktıktan sonra çocukların bakımı ve ev işleri için ayrıca çalışıyorum. Tütün işini beş yıldır yapıyorum. Çalışmazsak geçinmemiz mümkün değil. Genç kadınların da ihtiyacı oluyor ve buraya çalışmaya geliyorlar. Ben de kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorum.’
‘Yaşamımız bu zorluklarla sürüyor’
Son olarak Ayşe Kaya ile yanımıza geliyor ve ‘Ben de ne kadar zor koşullarda çalıştığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum’ diyor.
Kazandıkları paranın az olduğunu anlatmaya başlayan Ayşe Kaya, kadınların eril zihniyete karşı yaşamın her alanında özsavunmasını gerçekleştirmeleri gerektiğini şu sözlerle vurguladı:
“Kadının özgürlüğü yalnızca bedende değil zihniyette de olmalıdır. Kadın özgür olmazsa dünya da özgür olamaz. Kadınlar birbirine daha çok sahip çıkıyor. Kadınlar kendilerini yönetebilmelidir. Sabah 05.00’ten, 14.00’a kadar çalışıyoruz burada. Yine de yetmiyor kazancımız. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Bir yemek istesek alamıyoruz, her şey çok pahalı. Buradan çıktığımızda hemen eve gidip üstümüzü değiştirip bir de evde iş yapıyoruz. Yaşamımız bu zorluklarla sürüyor. Kadınlar bir araya gelmeli ve toparlanmalıdır. İradelerini ortaya koymaları gerekir.”
Tarım emekçisi kadınların sadece bir gününü gözlemleyebildik. Ancak buradaki zorlu çalışma koşulları, hissettiğimizden çok daha fazlası olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlar, işlerini bitirdikten sonra yorgun bir şekilde akşam evde yapacakları yemeği yapmaya giderken, biz de yanlarından vedalaşarak ayrılıyoruz.
Haber: Gülistan Gülmüş \ JINNEWS