• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
17 Kasım 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hasan Kılıç

Meclis, komisyon ve ölçü

15 Ağustos 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Hasan Kılıç, Yazarlar
Neler oluyor?

Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kurularak görevine başladı. Komisyon bugüne kadar, biri kapalı olmak üzere üç toplantı gerçekleştirdi. Komisyon toplantılarının ikisinin tutanakları ve komisyonla ilgili yapılan sayısız açıklama hem komisyona dair genel kabullere ilişkin ipuçları veriyor hem de komisyona siyasi partilerin yaklaşımlarını gösteriyor.

Öncelikle bu komisyonun Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlayacağına ve Türkiye’yi demokratik bir düzene götüreceğine dair az da olsa bir beklenti hali oluşmaya başladığını ifade etmek gerek. Herhalde yaz aylarında paydos moduna geçen burjuva siyasetindeki gündem eksikliği, komisyonu biraz daha öne çıkardı ve ona bu tür anlamlar yüklenmesine neden oldu. Herkes, gözü komisyona çevrili siyaset yapıyor. Bu da beklentiyi arttırıyor. Oysa bu komisyona iki yüz yıllık bir Kürt meselesini, benzer bir geçmişe sahip demokrasi sorununu çözme misyonu yüklenmemeli, yüklenemez. Bu komisyon bu sorunların çözümünü hedefleyen Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne mütevazi bir katkı sağlayabilir. Dolayısıyla komisyona bakışın “ölçülü” olması hem komisyonun işlerini yerine getirirken bir hayal kırıklığıyla karşılaşılmamasını hem de komisyonun üstlenemeyeceği kadar yükle yığılıp kalmamasını sağlayabilir. Bunu sağlamak ve komisyonu tarihte hak ettiği yere oturtmak, siyasi partilerin ve Meclis başkanının görevi olduğu kadar medyanın ve kanaat teknikerlerinin de görevidir.

Ölçünün ötesi: Olmazın felsefesi

Komisyonun ilk toplantılarına ait tutanaklar incelendiğinde, özellikle CHP’nin bazı sözcülerinin komisyonu bir tür “19 Mart Komisyonu”na çevirmeye çalıştıkları görülüyor. Yani bu komisyon üzerinden İmamoğlu olayının hesabı görülmek amaçlanıyor. Komisyon tartışmaları “milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” kavram setinden çıkarılarak güncel siyasi meselelerin tutsağı haline getirilmek isteniyor. Kuşkusuz bu, bir siyaset tarzıdır. Elbette hayatın her anında ve siyasetin her mecrasında İmamoğlu’nun durumu tartışılabilir. Fakat bu sadece bir siyaset tarzının tercih edilmesidir ve İmamoğlu’na kar mı, zarar mı getirdiği tartışmalıdır. Komisyonun varlığını, Ortadoğu’daki dönüşüm ve Türkiye’ye yansımaları ile bu bağlamda çözüm arayışları üzerinden düşünerek İmamoğlu’nu buradan bir kurgunun içerisine yerleştirmek, 19 Mart olayında amaçlanan sonuçları daha kolay verebilir.

Öte yandan CHP’nin komisyona yönelik tutumunun “olmazın felsefesi”ni yapmakla başladığını ifade etmek zor olmasa gerek. Nitekim üçüncü toplantıda açıkladıkları çözüm maddelerinin ilk birkaçının “olmaz, olamaz” fiilleri ile bitmesi bile yaklaşımlarındaki önceliklerini açıklaması adına önemli bir göstergedir. Komisyonun önünde yapılması gereken onlarca iş varken, yapılmaması gerekenleri sıralayarak başlamak en iyimser yorumla kötü bir siyasi iletişim stratejisidir. 

Ölçünün ötesi: Politik hata

Görüldüğü üzere, komisyona yönelik kavrayış düzeyini siyasi ajandaları gerçekleştirme, sürecin onarmak istediği yaralara pansuman yapmakla yetinme, adını farklı koyarak bir “pazarlık masası” işlevi yükleme gibi bağlamlar üzerinden belirlemek büyük politik eksikliktir.

Fakat daha da önemlisi, komisyonun hangi tarihsel konjonktür, güç ilişkileri, gereklilikler üzerinden kurulduğunun ve neden-sonuç ilişkilerinin neler olduğunun es geçilerek politika üretilmeye çalışılmasıdır. Ki bu yalnızca politik bir eksiklik değil, ciddi bir politik hatadır.

Bu gerçeklikten kopuk “komisyon” tahayyülünün bir örneğini üçüncü toplantı tutanaklarında görüyoruz. Komisyon üyesi TİP milletvekilinin üçüncü toplantıda konuyu evirip çevirip getirdiği yer çözümsüzlüğü çağıran politik kasıt değilse (bile) çözüm ufkuna sahip olmayan politik hatadır. Şöyle ki bu vekil “tekrar altını çiziyorum yani sadece belli bir grubu, kişiyi, kurumu düzenlemeyi içeren bir teklif bu Komisyonun varlık gerekçesini de ortadan kaldırır diye düşünüyorum, bunu belirtmenin bir şart olduğunu da söylüyorum” ifadelerini kullanarak komisyon gündemine ve çalışmalarına öznesiz-yüklemsiz ama tefekkür edince kimi ve neyi kastettiği anlaşılan gerçeklerden kopuk bir sınır çizmeye çalışıyor. Bu komisyonun her aşama ve çalışmasında komisyonun kurulmasını sağlayan tarihsel-siyasal gerçekliği unutmamak gerekir. Böylesi bir unutuş kusursuz politik hataları ardı sıra getirir. Oysa en iyisi, komisyonun varlığını ve gelecek dönemki çalışmalarını, tarihsel-siyasal gerçekliğe bağlı olacak politik bir çözümlemenin içerisinde düşünmektir.

Nihayetinde bu komisyon ülkenin tüm demokrasi, özgürlükler ve hukuk sorunlarını çözebilecek kudrete, potansiyele ve misyona sahip değildir. Böyleymiş gibi göstermek veya davranmak ya politikasızlıktır ya da politik bozuculuk için zemin hazırlamaya çalışmaktır. Dolayısıyla komisyonun Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni geliştirecek, halka ve sürece nefes aldıracak şekilde misyonunu yerine getirmesi zaten tarihi bir görevin gerçekleştirilmesi demek olacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

15 Ağustos’tan Komünal Enternasyonal’e

Sonraki Haber

Stratejik mi, taktiksel mi?

Sonraki Haber
Türkiye’nin sırtındaki hançer: Tekçilik ve merkezileşme   

Stratejik mi, taktiksel mi?

SON HABERLER

Av. Selin: Kadın kütüğünün erkeğin hanesine yazılması hukuka aykırı

Av. Selin: Kadın kütüğünün erkeğin hanesine yazılması hukuka aykırı

Yazar: Heval Elçi
17 Kasım 2025

Rojava Film Festivali: Öcalan’ın felsefesiyle sinema yapmayı tartıştık

Rojava Film Festivali: Öcalan’ın felsefesiyle sinema yapmayı tartıştık

Yazar: Heval Elçi
17 Kasım 2025

ABD Pasifik’te yine bir tekneyi vurdu: 3 kişi öldü

ABD Pasifik’te yine bir tekneyi vurdu: 3 kişi öldü

Yazar: Bedri Adanır
17 Kasım 2025

Wan Baro Başkanı: Bu süreçte savcılara da görev düşüyor

Wan Baro Başkanı: Bu süreçte savcılara da görev düşüyor

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
17 Kasım 2025

Kadına yönelik şiddetle mücadele: Tek yönlü değil, çok yönlü bir politik mücadeledir

Kadına yönelik şiddetle mücadele: Tek yönlü değil, çok yönlü bir politik mücadeledir

Yazar: Heval Elçi
17 Kasım 2025

Lübnan’da çocukluk bir hak değil, hayatta kalma mücadelesi

Lübnan’da çocukluk bir hak değil, hayatta kalma mücadelesi

Yazar: Bedri Adanır
17 Kasım 2025

AB’de dijital sansür ve takip yasası tartışma yarattı

AB’de dijital sansür ve takip yasası tartışma yarattı

Yazar: Bedri Adanır
17 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır