Sürece ilişkin konuşan Barış Anneleri, Kürtlerin birçok adım attığını belirterek, ‘Anneler olarak kurulan komisyona sesleniyoruz, vicdanlı olsunlar, makul ve eşitlikçi olsunlar’ çağrısı yaptı
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı tarihi çağrıların ardından başlatılan süreç, barışın sağlanması ve demokratik toplumun inşası konusunda yeni bir aşamaya geçilmesini sağladı. Bu süreçte Abdullah Öcalan’ın çağrıları, PKK’nin attığı tarihi adımlar, Kürt halkının onurlu ve kalıcı barışta ısrarcı olması, demokratik toplum inşasının sağlanmasına dair büyük bir umut ve inanç yaratırken, halkın gözü devletin atacağı adımlarda. Devletten somut bir adım bekleyen halkın önceliği ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve cezaevlerindeki siyasi tutsakların serbest bırakılması oldu.
Wan Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Abdullah Öcalan’ın başlattığı bu sürecin kutsal bir anlam taşıdığını dile getirerek devletin de somut bir adım atması gerektiğini söyledi.
Barış Annesi Besê Aydoğan, Kürtler tarafından barış için gerekli olan adımların atıldığını belirterek, devletin henüz somut bir adım atmadığını ifade etti. Besê Aydoğan, “Hepimizin yüreği yanmış, çocuklarımızın parçalarını dahi göremedik. Buna rağmen hâlâ ‘barış’ diyoruz. Polis, asker ve gerilla annelerine sesleniyorum; hepsi bize el versin. Bu ağır bir yüktür, beraber kaldıralım. Artık kan akmasın, çocuklarımız öldürülmesin, yeter. Gözümüz cezaevlerinde, cezaevlerinin kapıları açılsın. Artık bir adım atılsın ki biz de inanabilelim. Şu an inancımız yok. Kürtler bu kadar adım attı, neden Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı bir adım atmıyor? Bir gözümüz de onlarda. Komisyondan beklentimiz, barış sürecini hızlandırarak adım atması. Barış sürecine olan inancımız tazelenir. Bizi de mutlu edecek bir adım atılsın ki ‘Devlet de böyle bir adım attı’ diyebilelim” dedi.
‘Kürtler olarak üstümüze düşeni yaptık’
Başlayan sürecin kutsal bir süreç olduğunu vurgulayan Barış Annesi Hanife Koçak da PKK’nin ateşkes kararını ve silahların yakılmasını hatırlatarak, şunları ifade etti:
“Bu kadar şeye rağmen hâlâ Türk devleti tarafından bir adım atılmış değil. Zindanlarda tutsaklara uygulanan şiddet ve hakaret devam ediyor. Cezasını doldurmuş tutsaklar hâlâ serbest bırakılmıyor. Tekrar tekrar ceza vererek süresini uzatıyorlar. ‘Vicdanım var, adaletliyim, hukuku tanıyorum’ diyen bütün insanlara sesleniyorum; barış için bize el uzatsınlar. Artık bizim yapacağımız bir şey kalmadı. Kürtler olarak üstümüze düşeni yaptık. PKK silahları yaktı. Şehirlerde de vekillerimiz, temsilcilerimiz süreç için gerekenleri yerine getiriyorlar. Ama ne yazık ki Türkiye devleti, bakanları, partileri henüz tek bir adım atmadı. Her şeyin farkındayız. Başta kadınlar olmak üzere, vicdan sahibi bütün insanlar barışa el versinler. Anne annedir, yürek aynı yürek. Kimse ölmekten, öldürmekten yana değil. Her iki taraftan da kayıp verilmesini istemiyoruz. Polis, asker, gerilla annelerinin hiçbiri savaş istemiyor. Ben 24 senedir gözyaşı döküyorum. Diğer annelerin gözyaşı akmasın. Başka kimse ağlasın istemiyorum. Biz ağlayacağımız kadar ağladık. Henüz gözyaşı dökmemiş olanlar, onurlu bir yaşam sürsünler. Atılması gereken ilk ve en gerekli adım, cezaevlerinin kapılarının açılması ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün sağlanmasıdır.”
‘Abdullah Öcalan, bütün dünyaya çağrıda bulundu’
Abdullah Öcalan’ın barış sürecini başlatmasıyla kutsal bir adım attığını kaydeden Barış Annesi Kevê Işık ise, Abdullah Öcalan’ın bütün dünyaya çağrıda bulunduğunu vurguladı. Buna rağmen en büyük sorumluluğu Kürt halkının aldığını söyleyen Kevê Işık, “Geriye kalan herkes sağır ve dilsiz gibi davranıyor. Barış süreci için kimse ses çıkarmıyor. Bu kabul edilemez. Barış bütün insanlar için kutsaldır. Barıştan herkes fayda görür. Özgür bir ülkede, barış içinde yaşamayı kim istemez ki? Binlerce annenin gözü bu süreçte. Annelerin gözü hâlâ yollarda, yine o hasretle bıraktılar insanları. Vicdan sahibi bütün insanlara çağrımdır; barış için süreci sahiplensinler ve ayağa kalksınlar. Cezaevlerinin kapılarını açsınlar, anneler çocuklarına kavuşsun. Hasta, yaşlı ve çocuk tutsaklar var. Kimine 36 yıl, kimine ömür boyu ceza verilmiş. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Suçları nedir, ne yapmış bu insanlar? ‘Kürdüm’ demişler. Biri sadece ‘Ben varım ve Kürdüm’ dediği için onlarca yıl ceza alıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kabul edilmez. Bu insanlık değil, vicdansızlıktır. Gözümüz yollarda kaldı, inancımızı kırmasınlar” diye belirtti.
‘50 yıldır o silahlarla dünyayı savunuyorlardı’
PKK’nin gerçekleştirdiği silah yakma törenine değinen Kevê Işık, törenin kendisini çok duygulandırdığını ve Besê Hozat’ın duruşunun kadınlar üzerinde büyük bir etki yarattığını dile getirdi. Kevê Işık, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Sayın Abdullah Öcalan ‘Eğer tek mesele PKK ise ben bu yükü sırtlarım’ dedi. Bütün dünya gördü, geldiler ve silahlarını yaktılar. 50 yıldır o silahlarla dünyayı savunuyorlardı. Verdikleri emek kutsaldır. Dünyanın her yerinde, aşiretler arasında bile savaş olmuştur. Ama PKK’nin attığı adım, silah yakması, dünya tarihine geçti. Herkes bunun anlamının, ne kadar kutsal olduğunun farkına varmalı ve kıymet vermeli. O silahlar neden yakıldı, hiç mi düşünmüyorlar? Biraz da onlar düşünsün artık. Ellerini vicdanlarına koysunlar. Vicdanları sızlamıyor mu? Oluşturulacak komisyon için gözümüzü Meclis’e diktik. Anneler olarak kurulan komisyona sesleniyoruz; vicdanlı olsunlar, makul ve eşitlikçi olsunlar. Bütün insanların haklarını göz önünde bulundursunlar. Bütün insanları düşünsünler, ayrımcılık yapmasınlar. Cezaevleri için adım atsınlar. Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü sağlansın, kendi topraklarında halkıyla özgür yaşasın, kendisini özgürce ifade etsin. Bütün halkların haklarını savunsun. Sayın Abdullah Öcalan sadece Kürtlerin değil, bütün halkların haklarını savunuyor. Herkes üstüne düşeni yapsın, barış için bu yüke bir omuz versinler. Kürt halkının çocukları daha ne kadar cezaevlerinde kalacak, Kürt anneleri daha ne kadar ağlayacaklar? Kanı kanla temizleyemezsiniz.”
Haber: Nazlıcan Nujin Yıldız \ JINNEWS