Ailesi Türkiye’nin SİHA saldırısında yaşamını yitiren gazeteci Cihan Bilgin’i anlattı:
Cihan barışı görmeden şehit düştü. Onun ve on binlerin özlemi olan barış olsun diye her gün dua ediyorum. Barış için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Cihan’ın kalemi yerde kalmamalı, barışa dair umudu yarım kalmamalı. Bir mezarı olsun, başına bir ağaç dikeyim
Gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 19 Aralık 2024’te gerçekleştirdiği SİHA saldırısında katledildi. Anne ve babası Cihan Bilgin’i Yeni Özgür Politika’ya anlattı.
Cihan’ın annesi Katibe Bilgin, Cihan’ın, yanında olsaydı kendisine “Anne, neden kendi dilinle konuşmuyorsun?” diyerek sitem edeceğini söyledi ve düşünceyle konuşmasına Kürtçe devam etti:
“Cihan da Kürtçeyi çok güzel konuşurdu. Kendini bu konuda çok geliştirdi. Ben de şimdi onu, kendi dilimizle anlatmak istiyorum. Benim kızım iyi biriydi, sevgi doluydu. Hangi güzel kelime onu anlatır bilmiyorum. Cihan, benim küçüğüm, güzelim, canımın bir parçasıydı. Cihan evimizin neşesiydi, sesiydi. Onu anlatmak zor ama herkes Cihan’ı, onun hikayesini bilsin, tanısın, unutmasın istiyorum. Kelimelere, cümlelere sığdıramadığım Cihan’ı herkes duysun istiyorum.”
‘Halkının sesi olmak için canını verdi’
Cihan’ın sadece kendisinin değil, halkının da kızı ve sesi olduğunu vurgulayan Katibe Bilgin, sözlerini şöyle sürdürürdü:
“Zulme boyun eğmeyerek, halkının sesi olmak için canını verdi. Onun ardından her anım, onun özlemiyle geçiyor. Her an, her nefeste, kalbimin her atışı Cihan’la birlikte atıyor.”
‘Beyaz tülbent takacağına söz ver’
Cihan’ın gitmeden kendisine bir söz verdirmek istediğini belirten anne Bilgin, o anları şöyle anlattı:
“Bir gün bana, ‘Anne, eğer ben bir gün şehit düşersem başına barışı simgeleyen bembeyaz tülbentini takacağına söz ver’ dedi. O an çok kızdım. ‘Sen ne söylüyorsun’ dedim. Gitmek istediğini biliyordum, kızmamın sebebi oydu.”
‘Barış da Cihan da gelsin’
Rojava’ya gittikten kısa bir süre sonra Cihan’da haber almaya başladıklarını belirten anne Bilgin, kızının kendilerini sık sık aradığını söyledi. “Cihan, Rojava’yı çok seviyordu” diyen anne Bilgin, telefon görüşmelerinde kızının sık sık oradaki halktan, kadınlardan ve yaşananlardan bahsettiğini anlattı. “Cihan’ım, sen ne zaman geleceksin?” diye sorduğunda, Cihan’ın her seferinde “Yadê, merak etme, az kaldı. Rojava özgürleşince, ülkeye barış gelince söz, ben de gelirim” dediğini söyleyen Bilgin, “Ben de hep, barış da Cihan da gelsin diye dua ediyordum” dedi.
‘Bu vahşeti anlatmam gerekiyor’
DAİŞ saldırılarının yoğunlaştığı dönemlerde ise bazen aylarca haber alamadıklarını belirten anne, Cihan’ın gazeteciliğe olan tutkusunu şöyle anlattı:
“Cihan gazeteciliği çok seviyordu. Kimi zaman, ‘Kızım kendine dikkat et, sen gitme’ dediğimde bana, ‘Yadê, Reqa’da, Tebqa’da, Minbic’te DAİŞ’in vahşetini gördüm. Kadınların yaşadıklarını birebir yaşadım. Benim bunu anlatmam, onların sesi olmam gerek’ diyordu.”
Aileye polis baskısı
Cihan, Rojava’ya gittikten sonra evlerine sık sık polislerin geldiğini anlatan Katibe Bilgin, kızları hakkında sürekli soru sorulduğunu belirtti:
“Eşim de defalarca emniyete çağrıldı. Babasına hep ‘Cihan nerede?’ diye soruyorlardı. Eşim de her seferinde ‘Nerede olduğunu bilmiyorum’ diyordu. Bir seferinde polisler, eşime Cihan’ın Rojava’daki fotoğraflarını gösterip, ‘Bu senin kızın değil mi’ diye sormuşlar. Eşim de ‘Evet, kızım’ demiş. Bunun üzerine, ‘Git kızını getir’ demişler. Yıllarca bu tür baskılara maruz kaldık.”
Cihan Tişrîn’de, anne ekran karşısında
Son zamanlarda Cihan’la telefonla görüşemediklerini belirten anne Bilgin, kızını günler sonra televizyonda, saldırıların yoğunlaştığı Tişrîn Barajı’nda gördüğünü söyledi. “Cihan’ı görebilmek için elim yüreğimde televizyona bakıyordum” diyen anne Bilgin, “Sivillere saldırılar yapılıyor, katliamlar yaşanıyordu. Cihan’a bir şey olmasın diye sürekli dua ediyordum. Her an yüreğim ağzımdaydı” sözleriyle yaşadığı endişeyi dile getirdi.
Anne Bilgin, herkesin korkup gerçekleri gizlediği bir ortamda Cihan’ın kararlılıkla çalıştığını vurgulayarak, “Barajın üstünde yürüyüp yaşananları anlatırken kendi kendime, ‘Kızım, sen korkmuyor musun’ diyordum. Sonra da, ‘Cihan korkmaz ki… Cihan, DAİŞ’in vahşetinden korkmadı, yine haber yaptı, yaşananları anlattı’ diye kendimi teselli ediyordum” dedi.
‘Ev sessizliğe büründü’
Cihan’ın yaşamını yitirdiği günü anlatırken, Katibe Bilgin şu ifadeleri kullandı:
“Oğlum hastaydı, İstanbul’a gitmiştik. Akşam saatlerinde ablam, akrabalar geldi. Ben misafirliğe geldiklerini sandım. Kürtçede ‘Xwediyê miriyan kor e’ derler, yani ‘ölüm sahibini kör eder’, işte o hali yaşadım. Ev birden kalabalıklaştı. ‘Misafir var’ diye kalkıp çay yapacaktım ama herkes önüme geçip, ‘Hayır, yapma, istemiyoruz’ dedi. Ardından ev sessizliğe büründü. Sonra biri, kim olduğunu bile hatırlamıyorum, ‘Cihan şehit düştü’ dedi.”
‘Cenazesini değil, elbiselerini verdiler’
Anne Bilgin, kızının cenazesine bile ulaşamamanın acısını ise şöyle anlattı:
“Ne zulümmüş ki Cihan’ımı katletmeleri yetmezmiş gibi, cenazesini de vermediler. ‘Sağken sarılamadım, bari ölüsüne sarılayım’ deyip durdum. Yıllarca saçlarını taramadım, kokusunu içime çekemedim. Son bir kez görmeyi istedim, onu da yapamadım. Günlerce gitmediğimiz yer kalmadı. Sonunda kapıya kadar gittik ama yine de cenazemizi vermediler. Cihan’ı ve Nazım’ı Qamişlo’da yan yana toprağa verdiler. Bir anne için bu hem zulüm hem ölümdür”. Anneye yalnızca Cihan’ın birkaç kişisel eşyası teslim edilmiş: “Bana sadece elbiselerini verdiler. Kokladım, sarıldım, ağladım. Ama elbiselerin içi boştu. Cihan yoktu. Aylar geçti, hâlâ gelmedi. Barış diyorlar… Bizimle barışacaklarsa önce Cihan’ımı versinler. Bir mezarı olsun. Cihan’ın da vasiyetiydi ‘Bir gün şehit düşersem, beni halkların mozaiği olan Midyat’a gömün’ demişti.”
‘Cihan barışı görmeden şehit düştü’
Anne Bilgin, Cihan’ın kendisine “Anne, barış olacak. Ben de gelip Midyat’ta seninle birlikte gezeceğim” dediğini hatırlatarak, “Cihan barışı görmeden şehit düştü. Onun ve on binlerin özlemi olan barış olsun diye her gün dua ediyorum. Ben Cihan’ın, Murat’ın annesiyim. Barış için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Cihan’ın kalemi yerde kalmamalı, barışa dair umudu yarım kalmamalı. Bir mezarı olsun, başına bir ağaç dikeyim. Bana aldığı xeftanı giyip, ona hikâyeler anlatmak, ağıt yakmak istiyorum. Yıllardır içime dert olan her şeyi anlatayım. ‘Cihan’ım, sen çok istedin ama göremedin; bak, barış geldi’ diyeyim. Bahar gelsin, çiçekler açılsın… Gidip, Cihan’a baharı, tüm güzellikleri müjdeleyeyim istiyorum” dedi.
Hakikatin peşindeydi
Cihan Bilgin’in babası Mehmet Nesim Bilgin ise kızının kişiliğini şu sözlerle anlattı:
“Cihan cana yakın, güler yüzlü biriydi. Ama en önemli özelliği, yurtseverliğiydi. Halkına ve davasına bağlıydı. Evde de dışarıda da paylaşmayı çok severdi. Cihan bir dünyaydı ve bu dünyaya sığmayacak kadar çok şey yaşadı.”
Cihan’ın gazetecilik anlayışını ve mücadelesine de değinen Bilgin, onun hakikate bağlılığını şöyle anlattı:
“Gazeteciliği çok seviyordu. Hakikat mücadelesini hayatının merkezine koymuştu. DAİŞ’in saldırıları arttığında, kadınları ve çocukları katlettiklerinde çok etkilendi. Kobanê’ye gitti, yaşananları gördü ve asla kabul etmedi. Nerede bir haber, bir kadın, çocuk ya da ezilen varsa Cihan oraya giderdi. Reqa’da da Tişrîn’de de yaşananları anlattı. Cihan’ın farkı, korkusuz olması değildi. Onun asıl özelliği hakikate olan inancıydı. O hep hakikatin peşindeydi; zulmün, işkencenin ve zalimin karşısındaydı. Ona, ‘Kendine dikkat et, sana bir şey olmasın,’ dediğimizde hep gülerek ama bizi de kırmadan, ‘Baba, bu yaşananları biri gidip yazmalı. Ben yazmasam vicdanım kabul etmez. Rojava özgürleşecek, o gün gelene kadar ne gerekiyorsa yapacağım. Barış gelecek, yarınlar Kürt halkı için güzel olacak’ derdi hep.”
‘Kalemi yerde kalmasın’
Mezarsızlık acısının sürdüğünü söyleyen Bilgin, tek isteğinin kızına kavuşmak olduğunu dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“Ben ölmeden Cihan’ın cenazesine kavuşmak istiyorum. Onu doğduğu topraklara, Midyat’a getirmek istiyoruz. Cihan, Nazım ve on binlerce şehit için barış istiyoruz. Ölümün olmadığı yarınlar istiyoruz.”
Mehmet Nesim Bilgin, son olarak hem Kürt halkına hem de gazetecilere bir çağrıda bulundu:
“Cihan çok sevdiği gazetecilik için canını verdi. Şimdi halkımız da gazeteci arkadaşları da onu, onun fedakarlığını ve heyecanını unutmamalı. Kalemini, kamerasını, fotoğraf makinesini yerde bırakmamalı.”
Türkiye SİHA’sıyla katledildi
Cihan Bilgin, 27 Ekim 1995’te Mardin’in Midyat ilçesinde, yedi kardeşin beşincisi olarak dünyaya geldi. 1990’lı yıllarda Bilgin ailesi de birçok Kürt ailesi gibi devlet baskısına maruz kaldı. Cihan, bu baskılarla daha çocuk yaşta tanıştı. Eğitimini Midyat’ta tamamladıktan sonra Diyarbakır Dicle Üniversitesi Adalet Bölümü’nü kazandı. Gazetecilik yolculuğu ise 2014 yılında başladı. Amed’de Azadîya Welat ve Özgür Gündem gazetelerinde dağıtımcılık yaparak mesleğe adım attı. Aralık 2017’de Kobanê’ye geçerek Hawar Haber Ajansı’nda (ANHA) muhabirliğe başladı. 19 Aralık 2024’te SİHA saldırısıyla katledilene dek, Kuzey ve Doğu Suriye’de savaş, çatışma ve direnişleri sahada takip etti; halkın yaşadıklarını belgeleyerek dünyaya duyurdu.
HABER MERKEZİ