1 Eylül 2025 itibariyle, 62 bin 484 tutuklu, 356 bin 710 hükümlü ve 464 bin 771 kişi adli kontrol ile denetimli serbestlik olmak üzere toplamda 883 bin 965 kişi devletin gözetimi ve tecridi altındadır. Türkiye’nin nüfusunun 86 milyon civarında olduğunu hatırlarsak çıkan sonuç şudur:
Türkiye’de her 100 kişiden biri içeride ya da ‘dışarıda’ mahpustur!..
Hüseyin Aykol
Belki aranızda halen bilmeyenleriniz olabilir diye açıklayalım: Her yıl 20 Temmuz’dan 31 Ağustos’a kadar tüm yargıç, savcı ve adliye memurları tatil yapar. Haziran ayında yayınlanan kararnamelerle görev yeri değiştirilen savcı ve yargıçlar, evlerini taşır-taşıtır. Mecburen atılmış duruşma günü yoksa, devam etmekte olan davaların duruşmaları görülmez.
Sadece suçüstünde yakalanmış hırsızlık ya da cinayet zanlıları, nöbetçi savcıların ve hakimlerin önüne getirilir. Sonra da her yıl 1 Eylül günü devlet üst kademesinin katıldığı Adli yılın açılış töreni yapılır. Yargının sorunları misafirlere anlatılır.
Söz konusu Adli tatilin sürdüğü 40 gün boyunca benim gibi, Yargıtay’da dosyaları olanlar, -kendileri pek tatil yapamasalar da- sakin günler geçirirler. Öyle ya, dosyanın bakılıp, karara bağlanması ve bu yüzden cezaevine gönderilmesi söz konusu olmayacaktır:)
Ancak bu yıl böyle olmadı her nedense. Belki de dosyalarının nasılsa işlem görmeyeceğini düşünüp, rahatça ortalıkta dolaşan zanlı ya da hükümlüler, büyükşehirlerde sık sık yapılan GBT kontrollerinde yakalanıp, hapse atılmışlar.
Bir ayda 7 bini aşkın tutuklama
Düşünün hele, sadece İstanbul’da geçen ay 5 bin 201 şüphelinin yanı sıra hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan 2 bin 578 hükümlü yakalandığı belirtiliyor. Emniyet ekipleri, ‘kasten öldürme’, ‘silahla yağma’, ‘cinsel saldırı’, ‘hırsızlık’, ‘dolandırıcılık’, ‘ruhsatsız silah bulundurma’ suçlarından aranan 2 bin 578 hükümlüyü yakalamış.
Anadolu Ajansı’nın söz konusu haberine göre, ayrıca aranma kaydı olan 5 bin 201 şüpheli de polis ekiplerince yakalanmış. Böylece, toplamda yakalanan 7 bin 779 kişi, işlemlerinin yapılması için ilgili bölgelerdeki polis merkezlerine teslim edilmiş.
Böylesi bir habere maruz kalan pek çok kişi, söz konusu rakamların afaki ya da çok fazla olduğunu düşünebilir. Ancak öyle değil! Neden mi? Bu konuda, sizlere iki kanıt sunacağım.
Adalet Bakanlığı’nın her ay başında açıkladığı rakamlara göre; 1 Ağustos 2025 itibariyle Türkiye’deki 304 bin 964 kapasiteli 402 cezaevinde 57 bin 503’ü tutuklu, 356 bin 277’si hükümlü olmak üzere toplamda 413 bin 780 kişi bulunuyordu. (Yani 100 binden fazla insan yerlerde ya da dönüşümlü yatıyor)
Bu rakamlar, 1 Eylül 2025 itibariyle şöyle yükseldi: 62 bin tutuklu, 356 bin 710 hükümlü olmak üzere toplamda 419 bin 194 kişi cezaevlerinde bulunuyor. Demek ki, son ay içinde tahliye olanları da düşünce, 7 bin değilse de cezaevlerindeki nüfus, Adli tatil boyunca 6 bin kişi artmış.
İkinci kanıtım ise şöyle ve sanırım daha vahim bir durum: Geçen ay, vergi rekortmenlerinin listesi açıklandı. Bu yıl, ilk 100’e giren vergi mükelleflerinden 79’u isminin açıklanmasını istemedi. Neden?
Şu ya da bu şekilde zenginleşen kişilere, birileri gelip, “Bu parayı sana tek başına yedirmezler. Bu nedenle, seni bundan sonra biz koruyacağız! Bunun da bir bedeli olacak” mı diyorlar acaba? Böyle tehditler karşısında başvurulan emniyet birimleri de bu kimselere güç yetiremiyor mu?
‘Daltonlar’ çetesi diye anılan çok ciddi organize ekipleri falan burada saymama gerek yok. Onları geçtik; aklına esen, kendini bu konuda uygun gören herkes bu yönde adımlar atıyor galiba. Geçen günlerde servis edilen şu haber, sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı:
“İstanbul Beyoğlu’nda bir restorana baskın yaparak haraç istediği iddiasıyla gözaltına alınan ünlü oyuncu U. B. adliyeye sevk edildi. Hakkında yurtdışı yasağı getirilen oyuncu, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.”
Her yüz kişiden biri ‘mahpus’
Bırakın geçen ve önceki yıllara ait rakamları, bu yılın başından itibaren cezaevlerindeki nüfus, her ay 5-6 bin civarında artarak 419 binlere kadar yükseldi. Ancak bu rakamın asıl gerçek boyutunu da hatırlatmakta yarar var:
Türkiye’deki adli sistem, yargılamak istediği insanların hepsini cezaevine atmıyor ya da sonuna dek cezaevinde tutmuyor. Öncelikle polisin gözaltına alıp, savcı ve yargıç karşısına getirdiği kişiler hakkındaki iddialar zayıf görülürse, adli kontrolle serbest bırakılıp, ilk duruşma gününe kadar yurtdışı yasağı ve imza verme gibi yaptırımlar altına alınıyor.
İddialar savcı ve elbette yargıçlara göre çok ciddiyse, tutuklanıyor. Duruşmaları tutuklu olarak yapılıyor. En sonunda da verilen ceza, iki yılın altındaysa, mahpus açık cezaevi üzerinden denetimli serbestlikle tahliye ediliyor ama cezası yurtdışı yasağı ve imza vermek gibi yaptırımlarla sürüyor.
İşte bu nedenle; 1 Eylül 2025 itibariyle, 62 bin 484 tutuklu, 356 bin 710 hükümlü ve 464 bin 771 kişi adli kontrol ile denetimli serbestlik olmak üzere toplamda 883 bin 965 kişi devletin gözetimi ve tecridi altındadır. Türkiye’nin nüfusunun 86 milyon civarında olduğunu hatırlarsak çıkan sonuç şudur:
Türkiye’de her 100 kişiden biri içeride ya da ‘dışarıda’ mahpustur!..