• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Eylül 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

‘Dağ ve Dam’ edebiyatın yuvasıdır

10 Eylül 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
‘Dağ ve Dam’ edebiyatın yuvasıdır

Kürtler, Aleviler, eşkiyalar üzerine 40 kitap yazan Mehmet Bayrak gazetemize önemli açıklamalarda bulundu:

  • İnce Memed’in prototipi Eşkıya Alo’dur. Özellikle Kürt isyancılar, Kürt eşkıyalar var. Ki bunlar erdemli eşkıyalar olarak nitelendirilir. Erdemli başkaldırıcı. Halk hiçbir zaman, hırsız, çapulcu bilmem ne eşkıyaya türkü düzmez, ağıt yazmaz
  • Dağdaki ağır şartlarda bile, kadın ya da erkek gerillanın boş durmadığını, zihinsel üretimi, edebi üretimler yaptıklarını ortaya koymak istedim. Dağ şartlarında, ilkel şartlarda basıldığını kendim gördüm. Ateşkes süreciydi. 2015’ti
  • IŞİD Kobanê ve Rojava’ya yöneldi. Kürt kadın gerillaları başta olmak üzere IŞİD’in belini orada kırdılar. Bu insanlık adına da Kürt halkı adına da önemli bir hizmetti. Kadın gerillaların katkısını bilince çıkarmak amacıyla güneye gittim

Mehmet Ali Çelebi

Türkiye’de asimilasyon ve halklara karşı şiddetin üst perdelere taşındığı, Kürtler ve Aleviler hakkında konuşmanın yasak olduğu, Kürdofobi, Alevifobinin had safhada olduğu dönemlerde Kürdoloji çalışmaları yapan ve Alevilerin tarihine dair kitaplar yayınlayan Yazar Mehmet Bayrak, kısa süre önce Özge Yayınları etiketiyle “Dağ ve Dam Edebiyatı” kitabını yayınladı. Araştırmalarını sürdüren Mehmet Bayrak ile tarih yolculuğu yaptık. Ret, inkâr ve asimilasyon politikasının çıkardığı traji-komik bir yargısal olayı örnek veriyor. Türk ve Kürt halklarının kardeşliği incelemesi bir yerde yayınlanıyor, yargı beraat veriyor. Aynı inceleme kendi dergisinde yayınlanınca bir dava daha açılıyor ve tutuklanıyor. Bayrak, kişisel tarihine, Türkiye ve halklar tarihine dair sorularımız yanıtladı. Bayrak nice devrimci yazarın hapishane sürecini incelediğini vurgulayarak asırlardır uygulanan ‘7 T’nin (Te’dib, Tenkil, Taqtil, Techir, Temsil, Temdin, Tasfiye) sonuçlarını irdelediğini vurguladı. Bayrak, edebi çalışmalar konusunda en son insanlık düşmanı, baş belası diye nitelediği IŞİD’in belini kıran kadın gerillalarla görüştüğünü, dam edebiyatını incelediğini, ‘dağ ve dam’daki zihinsel üretiminin, edebiyatın görünür olmasını sağlamayı hedeflediğini söyledi.

  • Biz Mehmet Bayrak’ı 40 kitapla biliyoruz. Son kitabınız ‘Dağ ve Dam Edebiyatı’ndan başlamak istiyorum. Kitap ilk yargılamalarınızdan başlıyor. İlk kez bir ağıt yayınladığınız için ceza alıyorsunuz ve bu böyle devam ediyor. Kitap hangi birikimlerin ürünü?

Öncelikle şunu söyleyeyim ki daha 1973 yılı Yaşar Kemal’le ilk tanıştığımız dönemdi. Yaşar Kemal, bana özellikle sosyal isyancılık geleneği ve onun edebiyatıyla ilgili çalışma yapmamı önderdi. Zaten eşkıyalık konusu onun başlıca konularından birisi. Yaşar Kemal bu konulara uzak değil. Çünkü Van kökenli. Biliyorsunuz dedeleri Adana bölgesine, Kadirli’ye Hemite Köyü’ne gelip yerleşmişler. Yaşar Kemal’in amcası veya dayısı aynı zamanda yörenin ünlü sosyal isyancılarından biri olan Alo ile eşkıyalık arkadaşı. Bu nedenle Yaşar Abi ile görüştüğümüz tarihte kendisi bana sadece İç-Toroslar bölgesinden onlarca erdemli eşkıya, ‘sosyal eşkıya’ ismi verdi. Çok daha fazlasını da biliyordu. Kendisi halk derlemeleri, Türkü derlemeleri yapmış. Nitekim Adana Halkevi onun ilk kitabını yayınlıyor. Yaşar Abi’nin sözleri benim için itme görevi yaptı. Ben özellikle erdemli eşkıyalık, sosyal isyancılık geleneği için bir antoloji hazırladım.

  • Eric Hobsbawm’ın Sosyal İsyancılar kitabı da öneriliyor…

Evet, Yaşar Abi Eric Hobsbawm’ın kitabını da önerdi. O kitabı Türkçe’de Yaşar Abiler ilk yayınlamıştı. Sosyal İsyancılar adıyla yayınlandı ki doğru bir nitelendirmeydi. Eric Hobsbawm İngiliz İktisat Tarihi profesörü ve olayı en doğru değerlendirenlerden biri. Klasik resmi ideolojilerle değil bilimsel ölçülerle tarihsel, toplumsal gelişmeleri gözeterek değerlendiriyor. Ararat adıyla bir yayın faaliyeti de başlatmıştı Yaşar Abiler. Onun önerisi üzerine çalışmalarımı yoğunlaştırdım. Osmanlı’dan bu tarafa çıkan folklor, etnografya dergilerinin, kitaplarının nerdeyse tamamını gözden geçirdim. Aynı zamanda Köy Enstitüleri dergiler, aynı zamanda Halkevi dergilerini, aynı zamanda bağımsız halk bilimi dergilerinin tümünü gözden geçirerek derlemeler yaptım. Onunla da yetinmedim kendi bölgem İç-Toroslar başta olmak üzere babamı da yanıma alarak, yerine göre amcamı da yanıma alarak alan çalışmaları yaptım. Çünkü özellikle Kürt isyancılar, Kürt eşkıyalar var. Ki bunlar erdemli eşkıyalar olarak nitelendirilir. Erdemli başkaldırıcı. Halk hiçbir zaman, hırsız, çapulcu bilmem ne eşkıyaya türkü düzmez, ağıt yazmaz.

  • İnce Memed’in yaslandığı bölge de oralar…

Aynen öyle. İnce Memed’in prototipi Eşkıya Alo’dur. Yaşar Kemal ilk defa bana açıkladı belki bunu. Ayrıntılarıyla açıkladı. Çünkü çok yakından biliyordu. Hatta kendisi söylemişti, bizim bir projemiz vardı. Bir yaz birlikte gidelim o bölgeyi dolaşalım, alan çalışması yapalım, yerine göre derlemeler yapalım dedi. Ama maalesef gerçekleştiremedik. Ama benim için önemli bir ipucuydu bu. Çalışmalarımı onun için yoğunlaştırdım. Gerek yazılı kaynaklardan gerek sözlü kaynaklardan yararlandım. Kürtçe ağıtların, klamların yazıya geçirilmesi yasak olduğu için genellikle Türkçe ağıtlar kitaplara, dergilere geçmişti. Alan çalışması yaparak Kürtçe versiyonlarını da aldım. İnce Memed Dinar bölgesinden bir eşkıya. O bölge eşkıyaların barınmasına yeterince elverişli olmadığı için isyancılar genellikle Doğu Toroslar’a doğru kayardı. Yaşar Abi Dinar bölgesindeki bir eşkıyayı anlatıyordu İnce Memed adında. Romanları çıkmadan önce bir folklor dergisinde ilk hikâyelerini yazdı İnce Memed adıyla. Bana söylediği şu: İnce Memed’in prototipi Eşkıya Alo’dur. Alo gerçek anlamda bir sosyal isyancıdır. Ben onu romancı diliyle, kalemiyle bezedim, yoksa yaşam eşkıya Alo’nun yaşamıdır dedi. Nitekim Yaşar Abilerin, Ararat yayınlarının 1971’de yayınladıkları Çepel Dünya adında bir roman var. Bu romanı Eşkıya Alo’nun köyünde öğretmenlik yapmış Sivaslı Timur Karabulut adında bir öğretmen yazar. Alo’yu anlatıyor. Dünyaya mal olmuş İnce Memed roman dizisizinin İç-Toroslar’dan esin aldığını bilmemiz lazım. İç-Toroslar dediğimiz bölge Maraş merkez olmak üzere kısmen Semsür yani Adıyaman, kısmen Malatya, kısmen Sivas’ı, kısmen Kayseri’yi, kısmen Antep’i, kısmen Adana’yı içine alan bir bölgedir. Alevi, Kürt yoğunluklu bir bölgedir.

Ağırlıkla da eski Dulkadiroğulları Beyliği vardır. 1526 yılına kadar Osmanlı’ya bağlanmayan, bağlanmayı reddeden, yani Osmanlı’ya en son bağlanan Dulkadiroğulları. Nurhak Dağlarının, Engizeklerin, Binboğaların, Nemrut dağ silsilesi ve çevresinde örgütlenen aşiretler toplamıdır. En büyük Alevi, Kürt yerleşkelerinden biridir. Özelliği de Osmanlıya sürekli direniş gösteren ve tarihten bu yana Babai hareketi başta olmak üzere birçok hareketin döl yatağı olan ve yayılım alanı olan bir coğrafyadır İç-Toroslar.

  • Yeni dönemdeki dağ ve dam…

Gelelim yeni döneme. Türkoloji alanında benim en çok bilinen kitabım “Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri”dir. 1985’te çıktı. Dolayısıyla benim dağ ve dam edebiyatına bir ülfetim vardı. Nazım Hikmet’i nereye koyacağız? Nazım Hikmet 13 yılı cezaevlerinde geçmiş, cezaevlerinde birçok destan, şiir üretmiş büyük bir şair. Sabahattin Ali’yi nereye oturtacağız? Sabahattin Ali, Sinop zindanlarında yatarken yazdığı mahpushane şiirlerine eşkıya şiirleri diyoruz. Ahmed Arif’i nereye koyacağız? Enver Gökçe’yi nereye koyacağız? Sevgi Sosyal’ı nereye koyacağız? Yaşar Kemal’i nereye koyacağız? Bir gelenek, dağ ve dam edebiyatı… Dolayısıyla bunun eksik kalan bölümü eksik kalan halkası yakın dönem Kürt ulusal hareketi bünyesinde yaratılmış dağ ve dam edebiyatı ürünleriydi. Bu eksikti. Bu olmadan sanılır ki sadece Kürt gençliği, Kürt gerillası sadece silah kullandı, sadece silaha sarıldı. Son 30-40 yıllık süreçte Kürt ulusal hareketi, Kürt mücadelesi sürecini biliyoruz. Bizzat belgeleriyle ortaya koyuyorum. Birisi ‘Ateş-Kan-Barut Günlerinde Kürt Diplomasisi’ kitabımdır. Kürtler 100 yıldır demokratik barışçıl çözümü savunuyor. Ret ve inkâr politikası var. 1923’te Lozan’la Kürtlere yapılan ihaneti bir kenara bırakıyorum, 1925’te Şark Islahat Planı’yla öyle bir yeni düzen kuruldu ki, öyle bir ‘gizli’ plan uygulamaya kondu ki buna tepki koymamak zaten mümkün değildi. Buna rağmen Kürtler, sürgündeki Kürt aydınları 1926’dan itibaren her zaman demokratik çözümü savundurlar. Barışçıl çözümü savundular. En son da Öcalan’ın liderliğindeki bu hareketin ortaya çıkması sürecinde münhasıran 1993’teki ateşkes ve Şam Deklarasyonu önemli bir dönemeçtir. O zaman Cengiz Çandar’ın da devrede olması, Turgut Özal’ın bizzat bu konuya el atması, Celal Talabani, Cengiz Çandar’ı devreye koyması ve bu konudaki görüşmelerin akabinde Şam Deklarasyonu’nun yayınlanması ateşkesin ilan edilmesi önemli bir dönemeçti.
Kendimden yola çıkarak söyleyeyim bu ateşkes ilanı sürecinde yargılanmakta olduğun altı kitabın altısından beraat ettim. Çünkü siyasi hava alabildiğine yumuşamıştı. Fakat karanlık güçlerin el atmasıyla bu ateşkes sabote edilince tekrar siyasi hava bozuldu. Ve Milli Güvenlik Kurulu’nun bir gizli talimatıyla Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde beraat ettiğim davaların altısı da Yargıtay tarafından bozuldu aleyhime.


DGM de uydu ve 10.5 yıl ceza aldım. Ceza alınca zorunlu olarak yurt dışına çıktım. 6 yıl hiç gelemedim. Böyle bir süreçten geliyoruz. Tutsakların içerde boş durmadığını, zihinsel, edebi üretimler yaptıklarını ortaya koymak istedim.

  • Dağa ziyaretiniz de var. Dağ gezinizden, incelemelerinizden bahsedebilirsiniz…

Aynı zamanda dağdaki ağır şartlarda bile, kadın ya da erkek gerillanın boş durmadığını, zihinsel üretimi, edebi üretimler yaptıklarını ortaya koymak istedim. Dağ şartlarında, ilkel şartlarda basıldığını kendim gördüm. Ateşkes süreciydi. 2015’ti. Siyasi havanın yeniden yumuşadığı bir dönemdi. Kürt kadınıyla ilgili iki belli başlı kitabı ben yazmıştım. Birisi 2002’de yayınlanan ‘Geçmişten Günümüze Kürt Kadını’ idi. Birisi 2008’de yayınladığım ‘ Osmanlı’da Kürt Kadını – Jinên Kurd di Serdema Osmanî’ idi. Kendi alanında Türkçe-Kürtçe tekti. Sadece periyotlardan, kitaplardan yararlanarak kadın gerillaların hizmetinin, katkısının ortaya konamayacağını hissediyordum. Bu nedenle alan çalışması yapmak ihtiyacı duydum. O yumuşama sürecinde güneye gittim. Bizzat görüşmeler yaptım. Gitmeden önce insanlık düşmanı, baş belası IŞİD’in belini kıran Kürt gerillasıydı, münhasıran da kadın gerillalardı. Bunun ezasını, cefasını çekenler de kadınlardı.

  • Şengal’de, Kobanê’de…

Aynen öyle, IŞİD’in belini kıran kadın gerillalardı öncelikle… Bunu gözlemledim. Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’dur. Merkezi hükümetin bulunduğu bir yeri iki saat içinde ele geçirmişti.

  • Devasa Irak ordusu ve devasa KDP güçleri vardı…

Elbette. IŞİD onun üzerine Kobanê ve Rojava bölgesine yöneldi. Fakat orada büyük bir direnişle karşılaştı. Kürt kadın gerillaları başta olmak üzere IŞİD’in belini orada kırdılar. Bu insanlık adına da Kürt halkı adına da önemli bir hizmetti. Suriye cenahında, Rojava cenahında Kürtler belki ilk defa doğrudan kendileri için yabancı güçlere karşı mücadele verdiler ve başarılı oldular. Özellikle bu kadın gerillaların katkısını, hizmetini bilince çıkarmak amacıyla güneye gittim. Kadın gerilla önderlerini önceleyen röportajlarla yeni bir kitap oluşturdum ‘Kuşatmayı Yaran Kürt Kadını’ adıyla. Zihinsel üretimin, külliyatın, yani ‘dam ve dağ’da edebiyatının külliyatının hiç olmazsa bir toplu çetelesini tutalım diye yaklaşık bin beş yüz kitaplık bir kaynakça ekledik kitabın arkasına. Geçmişten bu yana yapılan çalışmaları içerdiği gibi, adını saymadığım nice devrimci yazarın hapishane sürecini işlemiştim. Kendim de iki defa hapis yattım çıkardığım dergiden dolayı. Bir tanesi Nazım Hikmet ve Türk-Kürt Halklarının Kardeşliği incelememdi. Bu incelemeyi 2000’e Doğru dergisinde imzasız olarak yayınladım. Dava konusu oldu, İstanbul’da beraat etti. Aynı makaleyi kendi dergimde ismimle yayınladım tutuklandım. Cezaevinde toplu dayak ve işkenceden geçirildim. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde. Hapishanede de işimi yürütmeye çalışıyordum. Sözgelimi Türkiye Birleşik Komünist Partisi liderleriyle, sözgelimi TİKB dava dosyasını yayınlayan emekli albay, hukukçu İbrahim Beyle, sözgelimi Mahmut Alınak gibi dostlarla, Filistin Kurtuluş Örgütü Temsilcisi Ebu Firas’la röportaj yapıyordum, yayınlıyordum. Bunların bir bölümünü dergi kesintiye uğradığı için yayınlayamadım. Cezaevi koşullarında hazırladıklarımı da burada değerlendirme imkânı buldum.

  • O dönem DGM’ler karşınıza çıkıyordu, bugün AKP-MHP döneminde Ağır Ceza Mahkemeleri var. Kıyaslama yaparsanız ne dersiniz?

Bugünkü tırnak içinde hukuk mekanizmasına akıl sır erdirmek mümkün değil. O dönem çelişkili şeyler de oluyordu. Beraat etmiş yaz kendi dergimde yayınlanınca tutuklanıyorum. CHP Genel Merkezine el koymuştu devlet, DGM ordaydı. Bir askeri savcı, yüzbaşı aşağıda ikinci kattan dördüncü kata bağırıyor yedek üyeye. ‘Muhittin bey’ dedi. Çıktı merdivenin başına ‘Buyur savcı bey’ dedi. ‘Muhittin iki kişiyi gönderiyorum, bunları tutukla’ diyor. (gülüyor) Böyle tutuklandık ben ve yazı işleri müdürü. Bu tür garip şeyler yaşanıyordu. Şimdi o kadar çok gariplikler yaşanıyor ki akıl-sır erdirmek mümkün değil.

Söyleyişin 2’nci bölümü yarın

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Öcalan’ın konumuna yanlış yaklaşım ve riskleri

Sonraki Haber

TPAO, yurttaşın özel mülküne çöktü

Sonraki Haber
TPAO, yurttaşın özel mülküne çöktü

TPAO, yurttaşın özel mülküne çöktü

SON HABERLER

Polonya ilk kez savaşa müdahil oldu: Rusya’ya ait İHA’lar düşürüldü

Polonya ilk kez savaşa müdahil oldu: Rusya’ya ait İHA’lar düşürüldü

Yazar: Bedri Adanır
10 Eylül 2025

YSK’den Gürsel Tekin kararı: Kongrede oy kullanamayacak

YSK’den Gürsel Tekin kararı: Kongrede oy kullanamayacak

Yazar: Aziz Oruç
10 Eylül 2025

Mustafa Karasu: Emine Erciyes’in özlemlerini gerçekleştireceğiz

Mustafa Karasu: Emine Erciyes’in özlemlerini gerçekleştireceğiz

Yazar: Aziz Oruç
10 Eylül 2025

Antalya belediyesine yeni operasyon: 20 kişi hakkında gözaltı kararı

Antalya belediyesine yeni operasyon: 20 kişi hakkında gözaltı kararı

Yazar: Aziz Oruç
10 Eylül 2025

Besta direnişi: Korucuların kestiği ağaçlar yerlerine bırakıldı

Besta direnişi: Korucuların kestiği ağaçlar yerlerine bırakıldı

Yazar: Heval Elçi
10 Eylül 2025

Şuursuz rejim

Şuursuz rejim

Yazar: Heval Elçi
10 Eylül 2025

12 Eylül’ün 45. yılında Kürt inkarı

12 Eylül’ün 45. yılında Kürt inkarı

Yazar: Heval Elçi
10 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır