‘Kan bedeli’ geleneği nedeniyle kadınlar ve çocuklar aileler arasında ‘takas’ ediliyor. Bu gelenek İran ve Rojhilat’ın bazı bölgelerinde hala sürüyor
İran ve Rojhilat’ta “kan bedeli” geleneği hala sürdürülüyor. Bu gelenekle kadın ve çocuklar aileler arasında takas ediliyor. Kadınlar bu duruma itiraz edemiyor, dökülen kanın bedeli olarak pazarlık konusu yapılıyor.
Bu pazarlık çoğu zaman failin ailesinden bir kadının, diğer aileden biriyle zorla evlendirilmesi için yapılır. Kadınlar, yalnızca kimliklerinden ötürü başkalarının işlediği suçların bedelini ödemek zorunda bırakılır.
Ya intihara sürüklendiler ya da katledildiler
Önce kız kardeşi, sonra kendisi; erkek kardeşlerinin işlediği bir cinayetin bedeli olarak, haftalar süren kavga ve pazarlıkların sonunda nasıl evlendiriliyor. Önce kardeşi mağdur ailenin oğluna ‘veriliyor’, ancak bir ay dayanabiliyor; intihar ediyor. Kavgalar yeniden başlayınca bu kez Fûziye M. mağdur aileye veriliyor:
“11 yaşındaydım, başıma gelecekleri bilmiyordum. Evlendikten sonra her gün şiddet gördüm. O zaman anladım neden kız kardeşim intihar etmişti. Ama ben katlandım, çünkü 6 yaşında küçük bir kız kardeşim daha vardı. Eğer ben de intihar etseydim, onu vereceklerdi. 50 yıla yakın zaman geçti ama hâlâ babamı affedemiyorum. Bizi neden kurban etti? Sırf kardeşim hapisten kurtulsun diye, bizi niçin sattı?”
Bir erkeğin işlediği cinayet karşılığında ‘takas’ edilerek evlendirilen kadınların çoğu ya intihar ediyor ya da katlediliyor. ‘Kan bedeli’ ya da ‘fasile’ denilen bu süreçte tüm karar vericiler ve uygulayıcılar erkekler oluyor.
‘Gelenek’ hala yaşıyor
Gelenekleri araştıran Meryem Moradî, geçmişte olduğu gibi bugün de iki güç arasındaki diplomatik ilişkilerde kız çocukları hediye ya da barışın garantisi olarak verildiğini ifade ederek, en kötüsünün kabileler arasındaki çatışmalarda kız çocuklarının ‘bedel’ olarak verilmesi olduğuna vurgu yapıyor:
“En kadın düşmanı gelenek, kabileler arası çatışmalar için kızların ‘bedel’ olarak verilmesidir. Çünkü bu durumda kız, adeta diri diri kurban edilir.”
Kadınlar tescile karşı kampanya başlattı
Son yıllarda Fars, Luristan, Çaharmahal-Bahtiyari, Huzistan gibi eyaletlerde bu gelenek “maddi olmayan kültürel miras” olarak kaydettirilmek isteniyor. Kadın düşmanı bu geleneğin bir “barış ve uzlaşma ritüeli” olduğu savunuluyor. Şuş kentinin eski başsavcısı Sadegh Caferî Çegnî, kan bedelinin ‘onarıcı adalet’ örneği olarak tescil edilmesi için çok çaba sarf etmişti. Oysa “onarıcı adalet” mağdur ve failin gönüllü katılımıyla olur; bu gelenekte ise kız çocuklarına söz hakkı tanınmıyor.
Kadınlar Şuş’ta bu girişime karşı çıkarak “Ben kan bedeli olmayacağım” kampanyasını başlattı. Bunun sonucunda süreç şimdilik durduruldu, fakat yeniden gündeme getirilebileceği ifade ediliyor.
Tescilin tehlikesi: Yasal uygulamaya dönüşebilir
Kadın hakları aktivisti Pervin S. “Eğer bu gelenek resmî olarak kaydedilirse, sadece kültürel miras değil, ileride yasal bir uygulamaya dönüşebilir. Erkekler bu gücü kullanarak onu kutsallaştırabilir. Bu da gelecekte pek çok kız çocuğunu zorbalığa maruz bırakabilir” dedi.
Haber: Nesim Ahmedî / NÛJINHA