• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
17 Eylül 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

İnsan veda edemedikleriyle yaşar

17 Eylül 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Manşet, Savunmanın Sözü
İnsan veda edemedikleriyle yaşar

Bugün barış sürecinin yeşertilmeye çalışıldığı bir ortamda geçmişle yüzleşmeden gerçek bir barış inşa edilebilir mi? İnsanlıkla arasına mesafe koymadan bireylerin, halkların inancı gereği veda etme ve yas tutma hakkının önüne engel koymadan hareket etmek iktidarların yükümlülüğüdür

Çağla Leyla Kaya* \ Savunmanın Sözü

İnsanların, halkların veda edemedikleri yakınlarının, sevdiklerinin izini sürmelerinde muhatapsız kalması, iktidar tarafından engellenmesi varlığının yok sayılmasının en yakıcı halidir belki de. İnsan formunun, topluluklar olarak yaşamaya başladığından beri kültürel olarak sevdiklerini gömmesi; ölenlerin yaşamına, çevresiyle kurduğu bağa duyduğu saygıyı gösterir. Günümüzden 60-70 bin yıl öncesine tarihlendirilen, Şanidar Mağarası’nda bulunan bir Neanderthal iskeleti sevdikleri tarafından gömülmüş ve hatta bu mezarda çiçek polenlerine rastlanmıştır. Çiçeklerin o mezara nasıl taşındığı bilinmese de; bu buluntu günümüz insanında, ölü gömme ritüeli sırasında çiçeklerle veda edilmiş olma ihtimalini akla getirmektedir. İnsan olmanın çevresindekilerle kurduğu bağ gereği, ölü gömüldükten sonra onun yaşamına duyulan saygı ve sevgi gereği, çiçeklerle veda etme hali akla ilk gelen olmuştur. Bunun gibi birçok örneği vererek veda etmenin aslında tarihsel bir bağlantısı olduğu için bir hak olduğunu anlatmak değil niyetim. Ancak insan olmanın getirisi olarak bir ritüele engel olmaya çalışmak insanlıktan eksiltmektedir ve egemen olan, bunu bir cezalandırma yöntemi olarak seçmiştir kendisine.

Mesela Antigone’nin hikayesinde; Antigone, Polyneikes’i dini inancı ve ritüeli gereği tören eşliğinde gömmek ister. Ancak iktidar olan Kreon buna izin vermemektedir. Antigone, İsmene’den yardım ister ama İsmene Kreon karşısında çaresiz olduklarından devletin yasalarına karşı çıkamamaktadırlar. Antigone ise, her ne pahasına olursa olsun kardeşinin ölüsüne saygı duyduğu için ve dahası kardeşi olduğu için bunun zorunlu bir görev olduğunu düşünmektedir. Sonunda cezalandırılsa da kardeşine karşı son görevini yerine getirmiş ve onu gerektiği gibi gömmüştür. Kreon’un katı kurallarına karşı -günümüzde bunu yazılı kanun olarak düşünebiliriz- Antigone ne olursa olsun ahlaki kurallara göre hareket etmiş; inandığı değerler uğruna ve cezalandırma pahasına iktidara karşı çıkmıştır. Belki de iktidarlar var olduğundan beri bu hep böyle olmuştur. Günümüzde de Taybet ananın sokak ortasında yatan cansız bedenine, çocuklarının inancı gereği ritüelini gerçekleştirmesine izin verilmediği döneme şahitlik ettik, tıpkı Antigone hikayesindeki gibi.

Yine bu karşı çıkışın başka bir örneğini Cumartesi anneleri/insanlarının mücadelelerinde görüyoruz. Cumartesi anneleri/insanları sevdiklerinin, çocuklarının mezarını aramaktadır. Veda edilememiş olanlara karşı son görevler yerine getirilmek istenmiştir. Bu mücadeleye ısrarla devam edenler, kendi anlam ve inanç dünyasında yapması gerekenin, ahlaki olanın bu olduğuna inanmıştır. Mesela çağın en büyük felaketlerinden birinin yaşandığı ve resmi verilere göre 53.000 kişiden fazla insanın can verdiği bir dönemde sevdiklerine veda edemeyenlerin ülkesindeyiz. Deprem yönetmeliğine göre inşa edilmesi gereken binalar denetlenmemiş ve yaşanan yıkımın üzerine hayatını kaybedenlerin kişisel verileri kullanılarak kimlikleri de ellerinden alınmıştır. Bütün bu kayıpların hesabını soramadığımız, sevdiklerimize veda edemediğimiz bir yana dursun, gerektiği gibi yasını da tutamadığımız bir gerçeklikteyiz. Oysa en başta ne demiştik, insanın topluluk olarak yaşamasının gereği olarak veda edebilmek bir haktır.

Devletli yapılardan önce dahi, ölü gömme geleneğinin veyahut başka bir veda modelinin insanın yaşam tarzı olduğunu yapılan araştırmalardan biliyoruz. Ancak egemen sistem, açıkça insan olmanın getirdiklerine karşı çıkarak inançlara -güvenlik gerekçesiyle- müdahale edebilmektedir. Örneğin, Maraş katliamı, Sivas katliamı, 6-7 Eylül pogromunda yaşananların travması halen sürmektedir. Buna karşılık kimse acısının varlığını tanıyan bir muhatap bulamamış ve bu nedenle yasını gerektiği şekilde tutamamıştır. İktidarların sürekli müdahalesiyle veda etme ve yas tutma hakkı sistematik olarak elimizden alınmıştır.

Egemenler, halkların varlığını da yokluğunu da inkar etme politikasına bin yıllardır başvurmuştur. Veda edememiş olmanın birçok haliyle ilgili akla birçok yaşanan olay gelebilir elbette. Mesela Dargeçit belgeseli, 1995 yılında yaşananları yüzümüze bir tokat gibi vurmaktadır. Belgeseldeki her kesit başka bir işkenceyi gün yüzüne çıkarmaktadır. Seyhan Doğan (13) ve kardeşi Hazni Doğan (11) birlikte henüz çocuk yaşlarındayken gözaltına alınmış ve işkence görmüştür. Kardeşi Hazni Doğan bırakılmıştır. Seyhan Doğan’ın annesi, oğlunun en son işkence edilmiş bedenini görmüştür. Annenin çocuğuna dair aklında kalan son görüntü budur. Yargılama belli bir aşamaya geldikten sonra abisinin bedeninin bırakıldığı kuyu tespit edilerek açılmıştır. Yıllar sonra Seyhan Doğan ile ilk temasa geçen onu en son gören kardeşi Hazni Doğan olmuştur. 20 yıldan fazla süren mücadele sonrasında, ailesi Seyhan Doğan ile nihayet vedalaşabilecektir. Uzun süren yargı mücadelesi sonucunda Seyhan Doğan’ın cenazesine kavuşan aile, bunu kendilerine yaşatanlara yargı önünde hesabını soramamıştır. Dosyada 7 kere heyet değişmiş ve bir türlü sonuca gelinememiştir. Yargı süreci boyunca gelişen, değişen siyasi atmosfer, dosyanın akıbetini kimi zaman olumlu veya olumsuz olarak etkilemiştir. Bütün dünyanın gözleri önünde yaşananların yargı önünde kabul edilmesi için çabalayıp duran aileler ve avukatları ısrarla davaya devam etmiştir. Yargılama cezasızlıkla sonuçlanmıştır. Sonunda anlaşılmıştır ki, muhatap bulamamaktan dolayı arada mesafe oluşmuştur. Ne yazık ki, bu ne ilk ne de sondur. Şimdi Seyhan Doğan’dan geriye bir küçük fotoğraf kalmıştır. Ailesi bu fotoğraftan tesadüfen bir akrabaları sayesinde haberdar olmuştur. Seyhan Doğan’ın varlığının ispatıdır, der babası…

Bugün barış sürecinin yeşertilmeye çalışıldığı bir ortamda geçmişle yüzleşmeden zorla kaybedilenler bulunup ailelerine teslim edilmeden, ailelerin kanayan yarası kabuk bağlamadan gerçek bir barış inşa edilebilir mi? Hakikatin ortaya çıkarılması başta iktidarın görevidir. İnsanlıkla arasına mesafe koymadan bireylerin, halkların inancı gereği veda etme ve yas tutma hakkının önüne engel koymadan hareket etmek iktidarların yükümlülüğüdür.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Sonraki Haber

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Sonraki Haber
Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

SON HABERLER

‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

‘Her şartta kırmızı çizgiyi savunacağız’

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
17 Eylül 2025

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Kürt siyaseti nereye gidiyor?

Yazar: Aziz Oruç
17 Eylül 2025

İnsan veda edemedikleriyle yaşar

İnsan veda edemedikleriyle yaşar

Yazar: Özge Kar
17 Eylül 2025

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
17 Eylül 2025

Kast sistemleri, Kürdistan toplumu ve özgürlük mücadelesi

Kast sistemleri, Kürdistan toplumu ve özgürlük mücadelesi

Yazar: Heval Elçi
17 Eylül 2025

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
17 Eylül 2025

İmralı’dan çıkmanın zamanıdır

İmralı’dan çıkmanın zamanıdır

Yazar: Heval Elçi
17 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır