• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Eylül 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Veysi Sarısözen

Komünleşmenin büyük önemi

18 Eylül 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Veysi Sarısözen, Yazarlar
Tam zamanında yapılan uyarı

AKP’nin uzun vadeli stratejik plan yapma imkânı yok. Ekonomik krizin ne zaman aşılacağını bilmiyor. Üçüncü Dünya Savaşı’nın nasıl bir seyir alacağını kestiremiyor. Seçimi nasıl kazanabileceğini ise tahmin bile edemiyor. O nedenle onun taktik planı “zaman kazanmak.” Eğer iç ve dış gelişmelerde önünü görebilirse, ona göre bir stratejik plan yapmak.

O nedenle TBMM Komisyonunu hem kurdu hem de bu komisyonu zaman kazanma taktiğinin aracına dönüştürdü. Komisyonun çalışma “zamanını” da zaman kazanma taktiği gereği Aralık sonundan şubat sonuna uzattı. Eğer kendisi masayı devirmezse, daha da öte uzatmasına şaşırmamak gerekir.

Böylece Dem Parti’yle CHP arasında, zaten yapılması Erdoğan açısından da zorunlu olan erken seçimin, en azından şubat ayından önce bir tarihte yapılması için bir anlaşmayı da imkânsız kıldı. Komisyonda müzakereler sürdükçe Dem Partinin bu müzakereleri kesecek bir erken seçim taktiğini benimsemesi düşünülemez. “Zaman kazanma” taktiğinin en önemli hedefi, Erdoğan’ın kaybedeceği açık olan seçimleri mümkün olduğu kadar uzak bir zamana ertelemek. Bu mümkün olmayacaksa, “seçimli otokrasiden açık diktatörlüğe” geçişin şartlarını yaratmak için zaman kazanmak.

Bu amaçla Komisyonun kurulmasıyla eş zamanlı olarak CHP’ye karşı darbe sürecini başlattı. Bu taktik gerçekten şapka çıkartılacak bir taktikti. Eğer CHP’ye karşı darbe çözüm süreci öncesinde, Başkan Apo’ya karşı tecrit devam ederken, Medya Savunma alanlarındaki savaş HPG’nin yeni savaş taktikleriyle TSK’yı zorlarken, Dem Partiye karşı kayyum saldırıları, tutuklamalar tırmanırken, bunlara karşı Kürt halkı ülke içinde ve dünya ölçüsünde ayaktayken başlatılsaydı, “kent uzlaşısıyla” başlayan CHP-Dem Parti seçim ittifakı “sokak ittifakına” bir anda dönüşebilirdi. AKP Komisyon’da Dem Partiyle müzakereden çok Dem Partiyi oyalayarak “bloke etmeyi” esas aldı. Aynı zamanda CHP’yi Komisyondan ayrılmaya, CHP içindeki aşırı ulusalcılarla birlikte zorladı. Muhalefetin kendisine karşı söz planında değil, eylemli olarak birleşmesini önledi.

Bu taktiğin en önemli sonucu, ekonomik krizin yükü altında mahvolan kitlelerin tüm muhalif partiler tarafından desteklenen topyekûn mücadelesinin yerini CHP’nin darbeye karşı mitinglerinin alması oldu. Bu da şapka çıkartılacak bir AKP vari taktikti. Çünkü ekonomik krize karşı başlayacak ve tıpkı CHP mitingleri gibi alanları doldurup taşıracak bir protesto hareketini reformlarla durdurma imkânı bugünkü Türkiye’de yoktur. Buna karşılık CHP’ye karşı başlatılan darbeyi, CHP’ye yeteri kadar zarar verdirdikten sonra tek bir “talimatla” durdurmak mümkündür. Yargı Erdoğan’ın elindedir, “dur” dediğinde duracaktır.
Erdoğan’ın taktik planı başladığı anda durdurulması mümkün olmayan gelişmelerin önünü tıkamak, denendikten sonra uzlaşma imkânı olan kavgaları körüklemektir.

Kitlelerin “işsizliğe, sömürüye, hatta açlığa” karşı eyleme geçmesi bir kere tavan yaptığında nasıl önlenemezse, TBMM Komisyonunda müzakereler demokratikleşme yönünde ilk adımlarını attığı zaman, bu süreç de önlenemez. Ülkede demokratikleşme yolunda atılan her adım tek adam rejimini yıkıma götürür. Buna karşılık bu adımları atmak yerine savaşa ve çözümsüzlüğe devam etmek de iktidarı bir iki yıl ayakta tutsa da devleti az sonra kaosa sürükler. AKP için çözüm sürecini oyalamak, devlet içinse en azından barışı gerçekleştirmek birbiriyle çelişen iki “beka sorunudur.”

Karşımıza çıkan önemli bir sorun da bu oyalama süreci boyunca Kürt halk kitlelerinin adım adım mücadele içinde örgütlenme sürecini zora sokmasıdır. Burada kitle mücadelesinin basit bir formülünü hatırlamak icap eder. Bu formülün birinci şartı tüm sorunlar zincirini sürükleyecek ana halka olarak aktüel hedefi doğru saptamaktır. PKK bu ana halkayı doğru olarak saptamıştır: “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm.” Formülün ikinci şıkkı bu hedefe ulaşmak için “kime karşı” sorusuna doğru cevap vermektir. Bu soru da doğru cevaplanmıştır: “Kim Kürt halkının ulusal çıkarlarına düşman ise ona karşı.” Bu cevap hem ülke içi hem de uluslararası güçlerle ilgilidir. Formülün üçüncü şartı ise “hedefe ulaşmak için “kimle birlikte” sorusudur. Bu sorunun cevabı da açıktır: “Kim Kürt halkının ulusal çıkarlarına evet diyorsa onlarla birlikte.” Hedef stratejiktir, “kime karşı, kimle birlikte” sorusunun cevabı taktik meseledir.
Bu formül kitleleri mücadeleye, eylem içinde örgütlenmeye sevk eder.

Ancak bugün bir “ara dönemdeyiz.” Kitleler için hedef değişmemiştir. Her yerde, her toplantıda Kürt halkı bu hedefe, somut olarak “barış ve demokratik toplum” ve bu amaçla “Öcalan’a özgürlük” hedefine sahip çıkmaktadır.
Ne var ki “ara dönemin” kaçınılmaz bir sonucu olarak bu hedefe “kime karşı, kimle birlikte” sorularının cevabı verilememektedir. Müzakere Türk devletiyle ve parlamentonun yüzde doksan beşiyle sürdürülmektedir. Bu müzakere sürecinde kimin olumlu, kimin olumsuz tutum alacağını bugünden belirlemek, aslında tahmin edilse bile, müzakerenin mantığı bakımından doğru olmayacaktır. Şimdi yapılabilecek, büyük bir çoğunluğu “barış ve demokratik toplum” hedefine ikna etmek, bu amaçla alanlarda bu hedefi savunmaktır.

Böyledir ama, “ara dönemin” getirdiği hedefi kime karşı kiminle birlikte sorusunu cevapsız bırakmak kitleleri maksimum mobilize etmenin önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

Bir bakıma kitleleri eylemsizliğe sürükleyebilecek olan bu geçici durumda “barış ve demokratik toplum” hedefini savunmanın yanında, bu hedefi beklemeden hayata geçirmenin yollarını göstermek gerekir.
Başkan Apo tepede müzakerelere var güçle asılırken, tabanda yapılacak olanları da göstermiştir. Var olan yurtseverlerin yönetimindeki devletin merkezi yapısına bağlı Belediyeleri, her yerde, her vesileyle kurulacak komünlerle, yerelde halk egemenliğinin ve halkçı düzenin organlarına dönüştürmek “ara dönemde” başlatılacak ve demokratikleşmenin sağlandığı ölçüde tüm Kürdistan’a, oradan tüm Türkiye’ye ve nihayet tüm Ortadoğu’ya yayılacak bir görev olarak saptanmıştır.

Başkan Apo baş müzakerecidir. DEM Parti müzakerede onun temsilcisidir. Halk bu müzakerede onların savunucusudur. Ama bu kadarı yeterli değildir. Şimdi her örgütlü ve bilinçli devrimci, bulunduğu sokakta, köyde, mahallede kolları sıvamalı, farklı bileşimlerle, farklı temalar etrafında komünler kurmaya başlamalı, Belediyeleri yönetenler bu komünler beldeler, ilçeler ve şehirler çapında örgütlendiği ölçüde, belediyelerin “merkezi” söz ve karar yetkilerini komünlerle entegre olarak onlara devretmeye, onların sözlerini ve kararlarını devletle uyum içinde mevcut yasalar gereği resmi kararlara dönüştürmeye başlamalıdırlar.

AKP iktidarının oyalama taktiğinin en önemli amacı Kürt halkının mücadele düzeyini ve örgütlülüğünü beklemeye mahkum ederek sönümlendirmek ise, yapılacak iş, beklememek, komünleştirme sürecini inşa etmeye başlamaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Norm devlet’-‘Norm dışı devlet’ gerilimi ve yeni eşiğin anlamı

Sonraki Haber

Uysal: Cesaret barışın olmazsa olmazıdır

Sonraki Haber
Uysal: Cesaret barışın olmazsa olmazıdır

Uysal: Cesaret barışın olmazsa olmazıdır

SON HABERLER

Keskin Bayındır: Yüzyıl da sürse, haklar sağlanana kadar yürüyeceğiz

Keskin Bayındır: Yüzyıl da sürse, haklar sağlanana kadar yürüyeceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Eylül 2025

Hunergeha Welat’tan yeni klip: ‘Vê carê rast e’

Hunergeha Welat’tan yeni klip: ‘Vê carê rast e’

Yazar: Yeni Yaşam
18 Eylül 2025

Uysal: Cesaret barışın olmazsa olmazıdır

Uysal: Cesaret barışın olmazsa olmazıdır

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
18 Eylül 2025

Şiddet sarmalından çıkmak ve barış

Şiddet sarmalından çıkmak ve barış

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
18 Eylül 2025

Tam zamanında yapılan uyarı

Komünleşmenin büyük önemi

Yazar: Bedri Adanır
18 Eylül 2025

‘Norm devlet’-‘Norm dışı devlet’ gerilimi ve yeni eşiğin anlamı

Yazar: Aziz Oruç
18 Eylül 2025

Nerenin bekası?

Nerenin bekası?

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
18 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır