• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
22 Eylül 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Ayetteki gemi

22 Eylül 2025 Pazartesi - 11:06
Kategori: Forum, Güncel, Manşet
Ayetteki gemi

Ayetten bir kadın düşmüştü sokağa. Yok, hayır. Galiba hayattaki gemiden düşmüştü kadın. Geminin Cudi’ye oturmadan geri dönüp kadını almasını bekledim gece boyu. Ama dönmedi. Ahşap gemi ilk ışıkta kendisini gösterdiğinde gemi hala dönmemişti

İsmail Tanboğa

Ölgün bir ışık soğuk sisleri kendine doğru çekiyordu. Gözlerim olgun ışığın kaynağını bulmak için sokağın görünen yerlerini yokluyor, soğuk sisin inceldiği yerde sokak lambasını görüyordum. Lambanın dış kapısı kırılmıştı. Kırılan yerden ışık daha keskin görünüyordu. Kırılan kapı değil, ışıktı sanki. Kırılan yerden buğu yayılıyordu. Sokağa kırık vuran ışık olmak istiyordum, bu sessiz ve soğuk sisli sokakta. Kırılan ışığın yere inen yolunu takip ediyordum, yol yere indikçe bulanıklaşıyordu. Işığın izlediği yol, inişleri doğuruyordu; ne dalgalı ne de parçacık halinde ilerliyordu ışık. Buğulu ve korkuluydu. Sokağın soğuk parke taşlarına inerken ilk kez ışığın vuracağı yeri görmekten kayboluyordum. Gözlerimi kapıyorum açmamak üzere, kapattığım gözlerimden ışığın aynı soğuklukta yol aldığını görüyordum. Işığın yerle buluştuğu noktada cansız bir insan bedeni yatıyordu.

İdeolojisi gözlerinden okunmuyordu, bedenin cinsiyeti de. Yoksa uyuyor muydu? Gözlerimdeki korku seçiliyordu. Kıpırtısız duran gövdenin baş tarafındaki ışıktan süzülen beyaz parçacıklar yayılıyordu. Soğuk hava ışıktan süzülen beyaz parçacıkları yutuyordu. Gövdede bir hareket olur diye gözlerimi ayırmıyorum ondan.

Yan yatmış gövdede hiçbir hareket yoktu. Sokağın her iki tarafındaki evlerden de yaşama dair ne varsa uyuyordu. Evler, direkler, taşlar, bulutlar, ağaçlar buz kesilmişçesine uyuyordu. Bazı sokaklara karanlık inmezdi. Karanlıktan önce bir örtü oluşur bu sokakların üstünde, karanlık örtüyü zorlasa da inmek için sokaklara inmeyi beceremezdi bir türlü. Tanıdığım sokakların üstünü bilmediğim ve tanımlayamadığım bazı güçlerin ruhları örtüyordu. Karanlık bu ruhları ince bir perde gibi delip geçemiyordu. Sahip oldukları gövdeleri bırakıp gidecek güçleri olmasa da sahip oldukları sokakları terk etmeyecek güçleri hâlâ duruyordu. Yaşayanların değil ölenlerin hayata ikramda bulunduğu sokaklarda, bunlar sokağı aydınlatan tek bir ışık ve bu ışığın vurduğu tek bir gövde duruyordu önümde. Belki de benim gibi karanlığa gömülmüş ve tek bir ışığa kilitlenmiş başka gözler de vardı. Karanlık bu gözleri görmeme engel oluyordu. Gözlerim görünmeyen gözlerin olduğunu kanıtlıyordu. Işık ve cansız gövde, karanlık ve ışık varsa ben de varım diyecek gücü, cesareti kendimde yaratamıyordum; belki de bulunduğum karanlık bodrumun nemli ve soğuk havasının cesareti öldüren bir tarafı vardı. Ve ben yutulan cesaretle yok oluyordum, korkuyordum. Gözlerim, var olduğuna tutunarak sabahı getirmek istemekte, ışık ve cansız gövde göz kapaklarıma asılarak karanlığa gömüyordu bedenimi. Kaçamıyordum ışığın tutunduğu beyaz tülbentli gövdeden. Bazı kasabalara yaşamdan önce yalnızlık, erkeklikten önce kadınlık düşer. Işık önce yalnızlığa, sonra kadınlığa vurur. Yer ve gök soğuktu. Bulutlar kurtlu gecede birikerek sabahı delmiş gibiydi. Zorlu ve ölümcül bir gecedeyim. Ardında bırakmış, şaşkın bir şekilde göğe asılı kalmış ay, sanki birinin onu uyandırmasını bekliyordu. Ayın bu şaşkın haline yol veriyordu bulutlar. Bazen de iç içe geçiyordu. Ay bulutlardan kurtulunca Cudi’ye düşer gibi duruyordu. Silopi‘nin en yoksul sokağına dönüyor yüzünü, sonra kırık sokak lambasının altında yatan cansız gövdeye döküyor içini. Utanmış yüzden, kararmış içten daha belirgin baktım, geliyor tülbenti. Oysa kar sanmıştım, buğulu ışığın vurduğu kartopu sanmıştım yalnız üşüyen tülbenti, kar.

Beyaz tülbentin tanıklığından kendi gözlerime yani soğuk Silopi sabahında yoldaş arıyordum. Ay silikleşip görünmez olunca yalnızca kadın kalmıştı sokakta. Korkulu gözlerime kadının cansız gövdesi yoldaş oluyordu. Kadın ölürken bile yoldaş olmaktan vazgeçmiyor. Yoldaş tülbent yoldaşım Taybet Ana oluyordu. Yoldaşım uyuyor, ayakları Cudi’ye bakan çıkışa bakıyordu.

Gözlerini kaybetmeden karanlık bodrumun başka bir penceresine yöneliyorum. Buradan bulutları görebiliyordum. Bir limana demir atmış gibi Cudi’ye tutulmuştu bulutlar. Bir dahaki güne kadar orada kalacaklarmış gibi. Sanki yarın kar bırakacaklarmış gibi soğuk bir bulut kümesiydi bunlar. Sararmış yapraklar havada dolaşıyordu. Yükselen yapraklar bir süre kasabanın üstünde kayboluyordu. Yaprakların döken ağaçların çoğu çıplak kalmıştı. Bu sokaklarda tek giyinik bendim. Bir meşenin tutunabileceği en uzak noktaya henüz kar düşmüştü. Düşen karın soğuk rüzgârı küçük bodrum penceresinden yüzümü yakıyordu. Yüzüm yanınca tüy dökmüş bir hayvan gibi ağaçların da üşüdüğünü fark ediyorum. Gece daha bir soğuk olmuştu. Bu yoksul sokak kimsesiz karanlık soğuğu çekilmez kılıyordu. En çok da yalnızlığın soğuğu insanı vuruyordu Botan’da.

Gövdemdeki her tüyün üşüyüşünü ayrı ayrı yaşarken, herhangi bir doğal canlıya dönüştüğümü sanmıştım. Tek sıkıntım çıplak gövdesine sararmış yapraklarını biriktiren direnen meşe olmuştu. Bir de beyaz tülbentli cansız beden.

Bazı gecelerin sabahı zor getirdiği gibi, bazı sabahlar erkenden teslim oluyor geceye.

Silopi‘de sabahın ardından gölge erken iniyor Cudi‘nin yamaçlarına. Yıldızlar bir bir var olmanın karanlığında kaybolup giderken, korkulacak bir şeyin olmadığını düşünüyorum.

Gece doğum yapıyor, ben tanık oluyorum, hepsi bu

Evet hepsi bu, bir anda bir ayet inançlı düşüveriyor.

Ey yeryüzü yut suyunu, ey gök tut suyunu, denildi. Su çekildi iş bitirildi gemide. Cudi diye oturdu ve zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun denildi.

Bir ayet inançlı tarafıma düşerken, sabahın soğuk ve can okşayıcı rüzgârında yitirdiğimi fark etmiştim. Yorgun, melankolik hüzün bulutları sırtında taşıyan gözlerinden yere döken umutsuz bir aşk firarisi olduğumu ayetteki sular çekilince öğreniyorum. Sular değil kanım çekilmişti sanki. Böylesi sabahlar Botan’da çok uzun sürer, hatta hiç bitmez. Uyku biter, bu bitmez, karanlık biter, bu bitmez.

Sayılan gecenin ömrü kısa olurmuş diyordu bir Silopili kadın. Bundan olsa gerek Botan‘da yıldızlar hiç sayılmaz. Çünkü sayılmayacak kadar çok yıldız tutulurdu Botan’ın gökyüzüne. Geceler de uzun olurdu. Hani sayılan diş döküldüğü gibi sayılan yıldızlar da ölüyordu Silopi’de.

Anneler çocuklarını sıkı sıkı tembihliyordu, sakın yıldızları bir de dişlerinizi saydırmayın. Botan‘da çocuklar yıldız bekçisi oluyordu.

Dün gece birileri yıldızları saymış olmalı çünkü oldukça soğuk ve kısaydı gece. Ah kendini yıldızlara ömür diye katan gece, ah  ruhuna firari bir ömrün yüceliğini katan beyaz tülbent ve ah hiç bitmeyecekmiş gibi uzun kalan dilsiz tutsaklık.

Günün ilk ışıkları oldukça parlaktı. Bir kristal gibi parlaklığı suyun berraklığı gözlerimi alıyordu. Gecenin tüm soğukluğu ışığa dönüşmüş, sabahı aydınlatıyordu sanki.

Gece ne kadar soğuk tutsa sabah bir o kadar aydınlıktı. Taşlar, ağaçlar, sular, aydınlığın soğuğuna aldırış etmeden geceyi geride bırakmanın coşkusuyla parlıyordu. Aynı coğrafyada, aynı çayda iki ayrı dünyanın yaratıldığının söylüyordu ışık.

Ayetten bir kadın düşmüştü sokağa. Yok, hayır. Galiba hayattaki gemiden düşmüştü kadın. Geminin Cudi’ye oturmadan geri dönüp kadını almasını bekledim gece boyu. Ama dönmedi. Ahşap gemi ilk ışıkta kendisini gösterdiğinde gemi hala dönmemişti.

Tam altıncı geceydi. Yıldızların sayılmadığı gecede kadın geminin geri dönüp kendisini almasını bekliyordu. Gözlerim karanlık bodrumda beklemekten yorulmuştu. Kadın kırık lambanın altında donup kalmıştı beklemekten. Yedinci sabahta ilk ışığın hayat için her şey olmadığını öğreniyorum. İlk ışık ilk toprağı, ilk yosunu, ilk böceği, ilk otu, ilk kadını, ilk erkeği ve ilk dudağı ısıtmıyordu. Hayatın uyanamayacağını öğreniyorum soğuk ve karanlık bodrumda. İlk yaprak uçuşmaya başladı. Topraktan ayrılmayarak yükseldi yükseldi, sonra sararmış haliyle sessizliğin derinlikli yolunu tuttu. Kadın kırık lambanın altında hala gemiyi bekliyordu. Gemi ise ayetti. Ben kaldığım bodrumu değiştiriyorum, kadın kırık sokak lambasını. Ve tanrı yedinci günde dinlemeyip kadına bir çukur kazıyor. Sonra geminin oturduğu yerden alevler yükseliyor…

Kadın annem oluyor.

*Diyarbakır 2 Nolu T Tipi Cezaevi

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Eren Keskin: Ödüller Gurbetelli’nin gazetecilik geleneğinin de devamı

Sonraki Haber

Kürtçe ve Farsça kurslarına ilgi: Çok dilli belediyeciliği benimsiyoruz

Sonraki Haber
Kürtçe ve Farsça kurslarına ilgi: Çok dilli belediyeciliği benimsiyoruz

Kürtçe ve Farsça kurslarına ilgi: Çok dilli belediyeciliği benimsiyoruz

SON HABERLER

Gazeteci Öznur Değer’i tehdit eden kişiye dava

Gazeteci Öznur Değer’i tehdit eden kişiye dava

Yazar: Heval Elçi
22 Eylül 2025

TEV-DEM: Tebqa’daki katliam gerçekleştiren sorumluları ortaya çıkarın

TEV-DEM: Tebqa’daki katliam gerçekleştiren sorumluları ortaya çıkarın

Yazar: Heval Elçi
22 Eylül 2025

Suriye’de istikrar söylemleri yerini katliamlara bıraktı

Suriye’de istikrar söylemleri yerini katliamlara bıraktı

Yazar: Bedri Adanır
22 Eylül 2025

TJA: Afganistanlı kadınlarla dayanışmak tarihsel sorumluluğumuz

TJA: Afganistanlı kadınlarla dayanışmak tarihsel sorumluluğumuz

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
22 Eylül 2025

Ekonomiye güven Eylül’de geriledi

Ekonomiye güven Eylül’de geriledi

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
22 Eylül 2025

Meksika’da gaz tankeri patlamasında ölü sayısı 29’a çıktı

Meksika’da gaz tankeri patlamasında ölü sayısı 29’a çıktı

Yazar: Bedri Adanır
22 Eylül 2025

Tarihi keşif: Altı metrelik lamassu bulundu

Tarihi keşif: Altı metrelik lamassu bulundu

Yazar: Bedri Adanır
22 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır