KJAR üyesi Zilan Vejîn ile kadını ve kadın hareketini konuştuk:
Erkek zihniyetine, erkek şiddetine, baskılarına karşı bilinç düzeyi oluşturmamız gerekiyor. İran gibi bir yerde en büyük gücümüz özsavunmadır. Özsavunma örgütlülüğümüz bilinç ve eğitimdir. Ve kendine, birbirine güvenmek, bir araya gelmektir
Nezahat Doğan
Röportajımızın ilk bölümünde dağda bir kadın gerillanın, Zilan’ın öyküsünü, yaşamını, konuşmuştuk. Söyleşimizin devamında ise kadın gerilla olmanın anlamını ve kadın özgürlük mücadelesini konuştuk.
Dağların dili var. Dağların tutkusu var. Dağların direnişi var. Dağların inancı var. Aynı zamanda o dağlarda özgürlük ateşi var. Bu ateşin ışığında dağın sesi, dağın direnişi, mücadelesi kadının dokunuşuyla örgütlenerek daha güçlü sağlanıyor… çünkü kadın gerçek bir irade.
Yıllardır, yüzyıllardır Kürt halkının dil, kimlik ve varlığını inkar etmeyi merkezine alan ulus devlet anlayışına ve eril sisteme karşı mücadele hattı, “kadın özgürleşmedikçe toplum özgürleşemez” diyen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önderliğinde ve ‘Jin Jiyan Azadî’yi şiar edinen kadın özgürlük mücadelesiyle yükseldi.
Tarih cesur adımların, cesur liderlerin yaptıklarıyla yeniden yazılır. Ama sadece bu yetmez. Cesaret her alanda, her yerde, adım adım yürür, büyür, ortaklaşır, derinleşir ve herkesin tarihin akışında bir izi kalır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan her mücadele yönteminin ve söyleminin önüne kadınları koyuyor. Kadın rönesansını işaret ediyor, “kadına yaklaşmayı bilmeyen sosyalist olamaz” diyor. Eril devlet anlayışına ve sisteme karşı “erkeklerin erkekliğinin öldürülmesi gerek” diyerek kadın özgürlük mücadelesini yüceltiyor.
Bir kadın gerilla gözünde kadın özgürlük hareketi ne anlam ifade ediyor? Dört parça Kürdistan da Ortadoğu da ve dağda kadınlar nasıl örgütleniyor? Ne tür çalışmalar gerçekleşiyor? Birbirleriyle ilişkileri neler? Eksikler, hedefler neler? Rojhilat Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) üyesi Zilan Vejin ile kadını ve kadın hareketini konuştuk.
- Kürt Halk Önderi Öcalan ‘bir Kürt aklı yaratmaya çalıştım’ derken aynı zamanda ‘Kürt sorunundan daha çok bir kadın sorunu var,’ çözümlemesini yapıyor. Bir zihniyet değişiminin olması gerektiğini vurguluyor. Beş metrekare bir yerde sürekli yenilenen, dünyayı değiştirmeye yönelik bir fikriyatı ve felsefeyi ortaya koyuyor. Nasıl bir akıl var orada?
Kürtler olarak, Kürt kadını olarak en büyük şansımız Önder Apo’ya sahip olmak. Önderlik sadece bize değil, dünyaya da ışık saçıyor. Bu gerçekten bir rönesans… Kadınların rönesansı, Ortadoğu’nun rönesansı, halkların demokratik rönesansı, toplumun demokratik rönesansı oldu. Son olarak Demokratik Toplum inşası için sunduğu manifesto gerçekten çok büyüleyiciydi. Öncelikle değişim tek başına değil, dönüşümle birlikte olmalı. Ve bunu da zihniyette gerçekleştirmemiz gerekiyor. Çünkü erkek zihniyeti var hala ve değişim mutlak gerekiyor.
- Hala erkeklik ölmemiş galiba?
Galiba değil, ölmemiş! Önderlik bize bunu öğretti; “siz özgün örgütlenip öyle o düzeye geleceksiniz,” diye. Mesela şimdi manifestoda “Siyasi alan nedir? Ekonomi alanı nedir?” konusunu açıyor. Bu özgün sisteme artık gerek yok demek değil. Öndelik ‘sizin özelde yoğunlaşma odalarınız, komünler olmalı’ dedi. Değişim ve dönüşüm de bizim özgün sitemimizle, kadın zihniyetiyle, demokratik zihniyetle olur. Mesela Rojhilat’ta tüm Rojhilatlı kadınlarla, tüm İranlı kadınlarla biz daha da özgün örgütleneceğiz. Biz bunu öyle okuyoruz, öyle de örgütlememiz gerekiyor kendimizi.
- Zihniyet değişimi, her alanda aynı zamanda bilinçsel bir değişim ve gelişim mi olmalı? Hani ahlaki, politik, sosyal, ekonomik çöküşün, kadına şiddetin, eril her türlü çürümüşlüğün ve bilinçsizliğin bugün getirdiği yerde ‘Sosyalizmde ısrar insanlıkta ısrardır,’ diyerek bir bütünsel yenilenmeyi mi ifade ediyor? Bu aynı zamanda herkesin önünde bir ödev mi?
Ödev elbette… Biz şimdi sınavdayız! Manifestoyla birlikte Rojhilatlı kadınlar olarak felsefi, tarihsel, mitolojik anlamda kendimizi daha da bilinçlendirmek, geliştirmek için oturup tartışıyoruz. Çünkü Önderlik tarihi-olayları yeniden değerlendiriyor ve yorumluyor.
- Ezberleri de bozuyor denebilir mi?
Evet. Ezberleri bozuyor. Mesela ben hep Zerdüştçüyüm diyordum. Sünni mezhepten geldik ama ben kendimi hep öyle hissettim. Hep Zerdüşt inancından geliyoruz diyordum. Kendimi öyle ikna etmiştim. Çünkü Urmiye’den bir Zerdüşt çıkışı var. Önderlik o ezberleri de bozdu. Şimdi tarihi okuyup, daha da eskiye, neolitikten daha önceye, 30 bin önceki yıllara gidiyor. Yani daha çok bilinçlenmek de gerekiyor. Mesela sosyalizm bir bilinçtir.
- Nasıl bir bilinç?
Mütevazı olmaktır, gönüllü olmaktır, paylaşımdır, komünal olmaktır, aynı seviyede olmaktır, demokratik sistemi oluşturmaktır. İnsan bilinçli olunca çok mütevazıdır, çok rahattır. Mesela Önderliği görüyorsunuz. Devlete olsun, yoldaşlarıyla olsun hitabetiyle herkese karşı nasıl rahat değil mi? O bilinç, sınırları bozmuş, kırmış. Çok rahat ve özgür düşünüyor. Tarihi bilmek-geçmişi bilmek; bugünü nasıl yaşayacağını sana öğretiyor. Önderlik “Geçmiş bugündür, bugün geçmiştir. Tarih bugündür. Tarihini anlayamayan bugünü çözemez ve anlamlandıramaz,” dedi. Önderlik yıllar önce bu çözümlemeyi yaptı. “Birey değil toplum, an değil tarih,” dedi. “Toplum özgürleşirse birey de özgürleşir,” dedi. Bu bilinçle biz Rojhilatlı kadınlar şimdi sınavdayız, tartışıyoruz. Demokratik komünleri örgütlemek, bu koşullarda, bu rejime karşı zordur. Ama o zorun içinden Önderlik bizi çıkarıp bugün bu aşamaya getirdi.
- Abdullah Öcalan çok net olarak her mücadele ve söyleminin önüne kadınları koyuyor. Kadın rönesansına vurgu yapıyor. ‘Bir kadına yaklaşmayı bilmeyen sosyalist olamaz,’ diyor ve ‘kendi varlığımı kadınların özgürlüğü için adadım,’ sözüyle kadın özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Tüm bu ve diğer sözleri ile net olarak ortaya koyduğu kadın rönesansına yönelik perspektifi kadınlara ne hissettiriyor?
Biz tartışıyoruz, hani dedim ya ödevimiz var. Ödev önemlidir gerçekten. Canla başla onu yapıyoruz. İhtiyacımız olduğu için yapıyoruz. Önderliğin bu kadar emeğine karşı da bunu yapmamız gerek. Kendimizi bilinçlendirme ve geliştirme konusunda felsefi tartışmalar yürütüyoruz. En çok da örgütlülüğümüzü tartışıyoruz. İdeolojik anlamda felsefemiz var. Kürt kadınları olarak büyük bir bilinç gelişti ve şimdi bizim her yerde örgütlü olmamız gerekiyor. Çünkü bizim Kürt kadını özgürlüğü mücadelemiz Arap, Fars, Türk ve tüm Ortadoğu’daki kadınlar için de özgürlük mücadelesidir. Çünkü kadın özgürlüğü gerçekleşirse tüm sorunlar da çözülür. Önderliğin bu düzeye getirdiği bilinç düzeyi ve felsefe, yine sosyalist olmak, demokratik olmak en büyük değerlerdir. O değerleri yaşama yansıtmak kadınların birliğiyle mümkün. Biz Rojhilat kadınları olarak Rojavalı kadınlarla buluşuyoruz, Kuzey kadınlarıyla buluşuyoruz. Güney kadınlarıyla birçok yerde buluşuyoruz ve tartışıyoruz. Birlikte çalıştaylar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız büyük akademi çalışmalarıdır. Birçok projenin planlama geliştirme ve pratikleştirme tartışmalarını yürütüyoruz. Rojhilat olarak biz bize değiliz. İdamlara karşı TJA çok çalışma yürüttü ve eylemler yaptı. Ama ideolojik örgütlülüğümüzü daha çok geliştirip örgütlememiz gerekiyor.
- Dünyada ve Avrupa’da kadın örgütlenmesi konusunda yapılan konferanslarda Kürt kadınları referans alınıyor. Kuzey ve güney arasında nasıl farklar ve ortaklaşmalar var? Nerede eksiklikler görüyorsunuz?
Takip ettiğimiz kadarıyla Kuzey kadın çalışmaları çok etkileyici ve çok gelişkin. Oradaki imkanlar, zemin ile koşullar mücadele ve örgütlenmeyi yaygınlaştırmak için fırsat sunuyor. Aynı zamanda Önderlik Sahası’dır. İran rejiminin baskıları kadar baskı yok ama zihniyet aynı. Kuzey’deki her gelişim Rojhilat’ı ve Rojava’yı etkiliyor. Ama o fırsatlar ve zemin çok değerlendirilmiyor.
- Nasıl oluyor, günü birlik mi?
Biraz daha dar, kapalı ve o etki gücü yeteri kadar kullanılamıyor. Farkında olmak ayrı bir şey. İnsan kendi farkında olabilir, o da felsefi bilinç istiyor. Hem bir kişi hem bir parça olarak da farkında olmakla birlikte mücadeleyi büyütmek, yaygınlaştırmak, paylaşmak, buluşmak Kuzey açısından eksik kalıyor. Ortadoğu kadınlarıyla, Kürdistan kadınlarıyla buluşmayı sağlamakta eksik kalınıyor. İran kadını ile Avrupa’da başka bir yerde buluş, tartış bir araya gel. Ama bu pek yok. TJA şüphesiz var, yetersizlikleri de.
- Kürt sorunundan daha temel bir sorun mu kadın sorunu? Farklı kesimlerle bir araya gelmek ve onu güçlendiren zemini oluşturmak ne kadar önemli?
Kadın mücadelesine her yerde ve daha çok ihtiyaç var. Şimdi bir süreç gelişiyor. Kürt sorunu çözülürse yasalar gelişirse, Türkiye zemininde İran Kürtleri nasıl bir mücadele zemininde olacaklar? İranlı Kürt kadınları nasıl bir mücadele yöntemini izleyip yürütecekler? Biz bunları tartışıyoruz. Kürt kadınlarının mücadelesi daha maratonlu olacak. Bizi bekleyen görevler var. Bizi izleyen, bizi bekleyen kadınlar var. Kürt mücadelesi birçok kadına umut yarattı. O umudu örgütlülüğe kavuşturmak da bizim görevimiz. Her yerde, dağlarda da yıllarca o umutla, o hedefler ve bilinçle yaşadık. Zorluğu çok. Dağlarda özsavunmamız olmasaydı biz nasıl yaşayacaktık? Bizim özsavunmamız örgütlülüğümüzdür, bilinç düzeyimizdir. Onları geliştirmemiz gerekiyor.
- Erkek sistemlere, devlet şiddetine karşı nasıl bir bilinç oluşmalı?
Devlet devlettir. Tamam demokratik entegrasyon gelişir ama gelişse de biz kadınlar olarak özsavunmamızı güçlendirmeliyiz. Biz kendimizi nasıl savunacağız? Erkek zihniyetine, erkek şiddetine, baskılarına karşı bilinç düzeyi oluşturmamız gerekiyor. İran gibi bir yerde en büyük gücümüz özsavunmadır. Özsavunma örgütlülüğümüz bilinç ve eğitimdir. Ve kendine, birbirine güvenmek, bir araya gelmektir. Şimdiki ulus devlet sistemi ve kapitalist modernite içerisindeki yaşam kadına hep şiddeti ve baskıyı; ölümü ve öldürülmeyi getirdi. O yüzden bize hep güçlü özsavunma gerekiyor ki o da bilinçtir, demokratikleşmedir, komünal yaşamdır. Komünü geliştirmektir. Bir araya gelir bir saat tartışırız. Önderlik “Bir komün yaratın. Bir sorunu çözmek için o komünlerde birbirinizi dinleyin,” dedi. Yıllardır dağlarda öyle yaşadık, yaşayacağız da. Daha dağlar bize lazım, biz dağlara lazımız. Birbirimize alıştık, yaşayacağız da…
- Şimdi gelişen yeni ve farklı bir aşama var. Dağlarda kendi komünlerinizi oluşturarak demokratikleşme yolunda adım mı atılacak? Bir gün dağdan iner misiniz?
Bizim tüm tercihlerimiz amacımıza bağlıdır. Bu amaca ulaşmamıza bağlıdır. Mücadelemiz kadın özgürlüğü için, Kürt sorununun çözülmesi için, tüm demokratik sistemlerde yer almak içindir. Siyasette yer almak içindir. Tabii buralar manevi yerlerimizdir. Dağlarımız bizim varlığımızdır. Kürt tarihi dağlarda kendini buldu. Kürt kadını da öyle. Önder Apo’nun mücadelesiyle dağlar artık Kürt kadını öncülüğünde var oldu. Bunu söylerken zorluk çekiyoruz. Kendimi burada tanıdım, var ettim, bilinçlendirdim, geliştirdim. Bu günlere bu dağlarla geldim. Yıllardır hiçbir şehre inip bir çalışma yürütmedim. Benim gibi olan binlerce kadın var bu dağlarda. Her şeyde amaca bağlıyız. Amacımız büyük olduğu için de amacımızı bu yaşama koyduk. Bireysel hiçbir amacımız yok, bireysel hiçbir tercihimiz yok. Biz bu yola fikirsel, ruhsal, bedensel olarak girdik. Devam da edeceğiz her yerde. Nasıl olursa, nerede olursa orada da oluruz.
- Zilan Vejin’in derdi ne?
Bu rejime baş eğmedik. Özgür iradeyle, özgür düşünceyle, özgür ruhla yaşayacağız. Darağacına da gidersek yine bu kararlılık ve bağlılıkla gideriz. Önderliğe bağlılıkla gideriz. Biz İran rejimiyle mücadele ediyoruz. En ağır cezası da idamdır. Biz her şeyi göze almışız, alırız da. Derdimiz de gerçekten özgürlüktür. Demokratik bir ortam ve sistemde yaşamaktır. Sonuna kadar da daha güzel ve özgür zamanları bulup kavuşacağımız an için mücadele edeceğiz.
BİTTİ