Orman kesimine karşı çıkarken katledilen Reşit Kibar’ın davasının ikinci duruşması 26 Eylül’de görülecek. Kibar’ın ailesi ve yoldaşları herkesi davayı sahiplenmeye çağırdı
Duygu Kıt
Reşit Kibar, Artvin Cankurtaran’da yapılması planlanan ‘Konaklamalı Mesire Alanı Projesi’yle yapılacak ağaç kesimine karşı çıkan köylülere açılan ateş sonucu, 3 Eylül 2024 tarihinde yaşamını yitirmişti. Kibar’ın katledilmesinin ardından yürütülen soruşturmaya gizlilik kararı getirilmiş, bu durum tepkilere neden olmuştu. 26 Eylül 2025 Cuma günü saat 09.00’da Artvin Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ikinci duruşma öncesi Kibar’ın ailesi ve çevre savunucuları, katliamın tüm yönleriyle aydınlatılmasını, sorumluların adalet önünde hesap vermesini ve Kibar’ın katledildiği bölgenin “Reşit Kibar Yaşam Ormanı” ilan edilmesi talebinde bulundu. Biri tutuklu iki sanığın yargılandığı dava öncesi Kibar’ın kardeşi Şükrü Kibar, Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Kamil Ustabaş, dosya avukatı ve Halkevleri Hukuk Sekreteri Haktan Özkan gazetemize konuştu.
‘Tüm sorumlular yargılanmalı’
Reşit Kibar’ın kardeşi Şükrü Kibar, “Öncelikli talebimiz silah sahibi Fikret Merttürk’ün tutuklanmasıdır” ifadelerini kullandı. Kibar sadece Merttürk’ün değil şirket yetkililerinin ve projeyi imzalayanların da yargılanması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Olay günü oraya gelip hiçbir müdahalede bulunmayan jandarmalar nasıl yargılanıyorsa projedeki tüm sorumluların da yargılanması gerekiyor. Özellikle katilin ve işbirlikçisi olan Fikret Merttürk’ün şirket yetkililerinin, projeyi imzalayanların da bir şekilde ceza almaları gerekiyor. Dava sadece bir kişi üzerinden götürülmeye, cinayet davası olarak gösterilmeye çalışılıyor ama bu bir cinayet davası değil. Doğasına, yaşam alanına sahip çıkarken katledilen abim, arkadaşımız, dostumuz, köylümüz Reşit Kibar’ın davası”
‘Reşit Kibar Yaşam Ormanı’
“Reşit Kibar’ın öldürüldüğü bölgeye ‘Reşit Kibar Yaşam Ormanı’ adı verilmesi ve o bölgenin maden ruhsatının iptal edilmesi taleplerimizi sürdürüyoruz” diyen Kibar şöyle devam etti: “Reşit Kibar’ın katledildiği ormanın adının ‘Reşit Kibar Yaşam Ormanı’ olarak değiştirilmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunun bir an önce gerçekleşmesi en büyük taleplerimizden biridir. Çünkü biz orada bir can verdik, o can adıyla ağaç diktik. O ağaçların tekrar kesilmesi bizim için bir can daha kaybedilmiş olması demek olacak maalesef ki. 26 Eylül’de tüm yaşam savunucularını, toprağına, suyuna, köyüne, bağına, bahçesine sahip çıkan, değer veren herkesi bu davaya davet ediyoruz.”
‘Ortak mücadele şart’
Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi Kamil Ustabaş adalet için toplumsal tepkinin yükseltilmesi gerektiğini ifade ederek şunları dile getirdi: “İlk duruşmada o dönemin mahkeme başkanının mağdurlara karşı davranışı hatta doğrudan salonun içerisinden Reşit Kibar’ın yeğenini ve ablasını gözaltına aldırması mahkemenin nasıl bir seyir izleyeceğini açıkça ortaya koymuştu. İkinci duruşma için biz hem kentimizi hem Türkiye ekoloji örgütlerini de davaya sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ekoloji örgütlerini çağırmamızın bir diğer önemli nedeni maden kanununun meclisten geçmesiyle Türkiye’nin her tarafının artık bir tehdit altında olduğu gerçeği. Türkiye’nin her yerindeki bu tarz davalarda, topyekûn ortak mücadele ile gerçek sonuçların ortaya çıkacağına inanıyoruz.”
‘Hepimiz orada olacağız’
“Mahkeme heyeti bugüne kadar ve iddianamede de görüldüğü gibi bu cinayeti sıradan bir cinayet, sadece bir husumet cinayeti gibi mahkemede tartışmaya çalışıyor.” diyen Ustabaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Silahın sahibi Fikret Merttürk halen serbest, tutuklanmış değil. İddianamede de kendisine doğrudan bir suçlama yok. Biz bu silaha sahip çıkamadığını, aslında silahını serbest bıraktığını, belki de kullandırtmak için silahını o kadar açıkta tuttuğunu düşünüyoruz. Bu anlamda da Fikret Merttürk’ün tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz. Kibar’ın katledilmesi bir husumet sonucu gibi gösterilmeye çalışılsa da avukatlarımız da tersinden bir doğa saldırısı karşısında, kendi doğasına ve yaşam alanına sahip çıkanlara dönük kasten öldürme olduğunu dile getiriyor. Biz de toplumsal muhalefet olarak bu talebi öne çıkarıyoruz. Kitlesel olarak 26 Eylül’de mahkeme salonunda olacağız. Buradan bir adaletin çıkması, hukukun tarafsız işletilmesi beklentisi içerisindeyiz.”
‘Deliller henüz toplanmadı’
Dosya avukatı Haktan Özkan ise mahkeme sürecine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “26 Eylül tarihindeki celsede dosyadaki bir kısım daha önce tespit edilemeyen tanıklar dinlenecek. Sanıklar bu tanık beyanları anlatımına karşı bir savunmada bulunacak. Tanıkların anlatımından sonra bizim savunmalarımız olacak. Önceki duruşmada alınan bir dizi ara karar vardı. Birçoğunun hala gelmediğini görüyoruz. Dosyada tanık olarak dinletilmesi istenen bir kolluk personeli vardı. O personele ilişkin herhangi bir tespitin hala yapılamadığına dair bir bilgimiz var. Dolayısıyla dosyada henüz delillerin tamamı toparlanmadığı için herhangi bir mütalaa, karar, savcılık mütalaası söz konusu değil.”