Oldukça kapsamlı (576 sayfa) bu kitabı okumaya karar verebilmeniz için -sanırım- öncelikle yazarını size tanıtmam gerekiyor. Töz Yayınları’nda çıkan “Bilinen Dünyanın Sonu” isimli kitabın yazarı Nabi Kımran, 1965 yılında Altınoluk’ta doğdu. Edremit’te geçen lise yıllarının ardından, 1984’te üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde üç yıl tarih, iki yıl da felsefe okudu, üniversite yaşamını diplomasız tamamladı. Dönemin öğrenci hareketlerine aktif bir şekilde katıldı.
“İşçinin Yolu” dergisinin yazı işleri müdürlüğünü 1992 yılında üstlendi. Dergide çıkan yazılar nedeniyle yüzlerce yıl hapis istemiyle yargılandı. Yedi aylık dergicilik döneminden sonra yeraltına geçti. 1996’da yakalandı, beş yıl hapis yattı. 2001 yılında hapishaneden çıktı. Hakkındaki takibatlar nedeniyle tekrar yeraltına geçti. THKP-C ML/Halkın Yolu, TKİH ve MLKP çizgisinde 1986-2008 yılları arasında 22 yıl boyunca mücadele yürüttü.
Bu faaliyetlerinden dolayı 2011 yılında rejimin mahkemeleri tarafından “yasadışı örgüt yöneticiliğinden” ağır hapse mahkûm edildi. Pasaportsuz olarak Türkiye’den çıktı. 2012’den beri Berlin’de politik sürgün olarak yaşamakta. Firari Kahkahalar (anı-tanıklık) ve Mekânsız (roman) adlı kitapları Kalkedon Yayınları’ndan çıktı. “Ne geçmiş tükendi ne yarınlar” isimli kitabı ise İletişim Yayınları tarafından yayınlandı.
Türkiye Gerçeği, Umut Gazetesi, Avrupa Forum, Gazete Duvar ve Sendika Org’ta yazıları yayımlanan Nabi Kımran’ın bu kitabı şöyle tarif ediliyor: “Son on yılda yazılan yazıların “bilinen dünyanın sonunun” tutulan kayıtları olduğu söylenebilir. 2005 doğumlu bir gencin, on yaşından itibaren belleğinde birikmeye başlayan “dünyanın”, herhangi bir şeyin “sonu” olması mümkün değil elbette; o “bu dünyanın” içine doğdu, onun “normali” bugünkü manzaralar…
Fakat hayat-tarih de onun gördüklerinden ibaret değil. Öznellik parantezine sıkıştırırsak bizim kuşak, öncekiler ve az sonrakiler için İkiz Kulelerin yıkımı (ABD-2001), 2008 küresel mali krizi, dünyanın tüm coğrafyalarına yayılan sonuçsuz isyanlar bir geçiş süreciyse; Covid-19 pandemisi, Ukrayna savaşı ve bilhassa Gazze’de halen süren soykırımcı katliam “bildiğimiz dünyanın” tabutunu çiviledi.
Kapitalist uygarlığın has evlatları emperyalist saldırganlığın, işgal ve ilhak savaşlarının, faşizmin, gericiliğin karşısında yeryüzünün her yerinden özgürlük ve isyan haykırışları da yükseliyor. Henüz yönünü, yordamını netleştiremese de işçiler, emekçiler, “yeryüzünün lanetlileri” sancılar içinde boyunduruklarından kurtulmanın yollarını arıyor…”