Entegrasyon kelimesi genelde “bütünleşme(k)” ve “uyum” kavramlarıyla açıklanmaktadır. Kavramın tarihsel serüvenine baktığımızda bütünün parçalarını bir araya getirme, yenileme, restorasyon, yeniden başlama gibi referanslar etrafında şekillendiği görülüyor.
Barış sürecinin ilerlemesi ve başarıya ulaşmasında kilit kavram olan demokratik entegrasyon bir yönden tazyik altında bulunuyor. Bu tazyik, demokratik entegrasyonun asimilasyon demek olduğuna dair somut zemini olmayan ithamlardır. Oysa entegrasyon, asimilasyon değil, farklılıkların ortak rızasına dayanan ve hukuku belirlenmiş birlikteliktir. Asimilasyon entegrasyon ile değil, erime ile açıklanır ki, Kürtler özelinde artık varlık mücadelesinin kazanıldığı için bu, imkân dairesi dışındadır. Yani yıllara dayanan kolektif mücadeleyle kendi hakikatini kendi ellerine alan bir halk gerçeği ortaya çıktı.
O halde demokratik entegrasyonu kavramak denemesi adına onu üç düzlemde incelemek gerekir: Felsefi, ideolojik ve politik.
Felsefi düzlemde, bütünleşme anlamında demokratik entegrasyon tek bir kolektif bedenin veya tek bir varlığın değil; en az iki kolektif beden, varlık ve yaklaşımın olmasını ve bir araya gelme iradesini şart koşar. Sadece bununla da sınırlı kalmaz. En az iki kolektif varlığın bütünleşmesi için bir “fiile” ihtiyaç duyar. Bu fiilin entegrasyonu mümkün kılması beklenir. Demokratik entegrasyon asimilasyon değil, aksine farklılıkların birlikteliğini mümkün kılan zemindir. Entegrasyonu sağlanmış siyasal var oluş, bu farkları hukuki teminata alma ve gönüllülük temelinde geleceği inşa etme üzerinden gerçekleşir.
İdeolojik düzlemde demokratik entegrasyon hem entegre olan hem entegre olunan hem de entegrasyonu kuran ilişkilerin demokratikleşmesini öngörür. Entegrasyon kavramının önüne demokratik konmasının nedeni salt bir kavramsal arayış değil, bilakis entegrasyonun kolektif öznelerinin etkile(n)me kapasitelerinin, bütünleşme sonrası ortak paydaların ve kolektif varlıkların her birinde ortaya çıkacak dönüşümlerin demokratik eksende inşa edilmesidir. Yani entegrasyonun demokratik eksende yapılması, bütünleşme sonrası ortaya çıkacak ilişkiyi ve varlıkları da demokratik biçimlendirir. Dolayısıyla demokratik entegrasyon, barış inşa süreci ve barış sonrası siyasal düzeni-yapıları-ilişkileri demokratikleştirme çerçevesi sunarak yeni bir çatışma çözümü ufku açar. Yeni düzen kurulurken zalimine benzeyen, iktidarlaşan, merkezileşen veya zalimliği farklı biçimlerde sürdürmek isteyen, iktidarda ve merkezilikte ısrar eden iki tarz-ı siyasete karşı bariyerler oluşturur.
Politik düzlemde demokratik entegrasyon barış sürecinin inşasıyla birlikte tarihi Türk-Kürt ilişkilerinin eşit bir hukuk zemininde değerlendirilmesidir. Buradaki hukuk teknik anlamda yasallık değil, daha genel anlamda siyasal varlıkların egemenlik ilişkilerini içerir. Bu yönüyle demokratik entegrasyonu esas alarak inşa edilen barış, yeniden başlama kudretidir. Birliği, aynılığı üreten asimilasyonda değil, farklılıkları örgütleyerek bir arada yaşamı esas alan ortaklıklarda görür. Bu yönüyle, Kürtlerin asimilasyonu değil, cumhuriyete eşit siyasi özneler olarak katılımları demokratik entegrasyonun doğal sonucu olur. Demokratik entegrasyonu esas alan çözüm imkânı, Kürtlerin kendi varlıklarının demokratikleşme sürecine devam etmesinin yanı sıra Türkiye’nin demokratikleşmesini de garanti eder. Yani Kürtler demokratik bir ünite olarak cumhuriyete dahil olurken, cumhuriyet de demokratikleşerek yeni yüz yılını yaşar. Böylece sınıfsal, toplumsal, kültürel, inançsal farklılıkları garanti ederek aralarındaki gerilimi demokratik temelde çözme zeminleri de ortaya çıkarır.
Öte yandan yeni düzende Kürtlerin kendi aralarında demokratik bir yaşam sürmesi için zemini de oluşturur. Kürtlerin kimlik ve tanınma sorunları çözülünce sınıfsal, kültürel vb. sorunları çözülmüş olmayacağı için böylesi bir demokratik zemin bu sorunların çözümüne de imkân sağlar. Yani demokratik entegrasyon sadece bütünü demokratikleştirmez, parçanın da demokrasiden sapmasını engeller.
Türk-Kürt ilişkilerinin demokratik temelde güncellenmesini sağlayacak entegrasyon için jeo-politik fırsatlar kadar tarihsel, toplumsal, kültürel ortaklıklar da var. Dolayısıyla iki halk arasında doku uyuşmazlığı yok. Bu uyum potansiyeli demokratik entegrasyonla zemin bulur ve bütüncül hukuk ile gerçekleşir. Bu uyumu demokratik entegrasyonla taçlandırmak için pozitif barış aşamasına geçilmesi gerekiyor. Pozitif barış silahların susması anlamına gelen negatif barış aşamasından farklı gereklilikler taşıyor. Pozitif barış adil, demokratik bir siyasal düzen için eşitlik temelinde düzenlemelerin yapılmasıdır. Kürt meselesinin şiddet bağlamında değil, hak ve özgürlükler bağlamında düşünülmesi, konuşulması, pratikle karşılanmasıdır.
Demokratik entegrasyonun farklılıkları esas alarak demokratik birliktelikler üretme potansiyelini açığa çıkarmak ve bütüncül hukuk güvence oluşturmak için pozitif barış aşamasına geçiş gereklidir ve barış sürecinin başarısı için zorunlu istikamettir.