• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Eylül 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

İsrail’in Doha saldırısı ve bölgesel etkileri

27 Eylül 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
İsrail’in Doha saldırısı ve bölgesel etkileri

Doha saldırısının en belirgin sonucu, ABD’nin Körfez’de güvenlik garantörlüğü algısının çöküşüdür. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin (KÜİK/GCC) bütün üyelerine verilmiş bir mesaj olduğu açık

Kemal Taylan Abatan

9 Eylül 2025 tarihinde İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’ya düzenlediği saldırı, yalnızca Hamas’ın ateşkes müzakere heyetini hedef almakla kalmadı. Saldırı aynı zamanda Körfez ülkelerinin dışa bağımlı güvenlik stratejilerinin güvenilirliğini sorgulattı. Körfez’deki en büyük Amerikan askeri üssüne ev sahipliği yapan ve ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olarak kabul edilen Katar’ın başkentinin hedef alınması, Washington’ın güvenlik garantilerini sorgulama açtı. Uluslararası basında yer alan çok sayıda analiz, bu saldırıyı hem ABD–Körfez ilişkilerinde bir dönüm noktası hem de İsrail’in bölgesel stratejisinin yeni bir aşaması olarak yorumladı.

Körfez’in ABD’ye güveni sorgulandı

Doha saldırısının en belirgin sonucu, ABD’nin Körfez’de güvenlik garantörlüğü algısının çöküşüdür. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin (KÜİK/GCC) bütün üyelerine verilmiş bir mesaj olduğu açık. Washington’ın saldırıya sessiz kalması ya da müdahil olmaması Körfez’de derin bir güvensizlik doğurdu.

Arap analistler, saldırının ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğinin geldiği noktayı gösterdiğini, Washington’ın müttefiklerinin güvenliği pahasına Tel Aviv’in taleplerini öncelediğini yüksek sesle ifade ettiler. Bu bağlamda, ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında bulunan bir başkentin vurulabilmesi, Körfez’de Amerikan güvencelerinin pazarlık edilebilir ve kırılgan olduğuna dair kanaati güçlendirdi.

Bu kırılmanın ardında, Washington’ın son on yılda izlediği zikzaklı politikaların biriktiği görülüyor. Obama döneminde Arap Baharı sürecinde verilen kararsız mesajlar, Suriye’de “kırmızı çizgi”nin uygulanmaması ve İran’la nükleer anlaşma Körfez başkentlerinde derin rahatsızlık yaratmıştı.

Trump döneminde Katar’a yönelik ambargonun başlangıçta desteklenmesi ve Suudi Aramco saldırısına tepkisizlik, Biden yönetiminde Afganistan’dan çekilme ve Yemen bombardımanı sırasında Körfez’in yalnız bırakılması, Washington’ın güvenilirliğini zayıflatan diğer gelişmelerdi. Doha saldırısı ise bu sürecin doruk noktası.

ABD’nin milyonlarca dolar değerindeki hava savunma sistemlerine sahip Katar’ı korumakta başarısız olması, Körfez’de Amerikan garantilerinin boş bir sözden ibaret olduğu algısını pekiştirdi.

İsrail’in yeni ‘üçüncü çember’ stratejisi

İsrail açısından saldırı, yalnızca Hamas liderlerini hedef almak değil, aynı zamanda yeni bir askeri doktrinin pratiğe geçirilmesiydi. İsrail Hava Kuvvetleri’nin menzilini genişletmeye yönelik “üçüncü çember” stratejisi, Doha saldırısıyla sahada somut bir biçimde ortaya kondu. İran, Yemen ve Afrika Boynuzu’na kadar uzanan geniş bir operasyon alanını kapsayan bu doktrin, İsrail’in artık yalnızca sınırlarının çevresindeki tehditlere değil, Körfez’deki aktörlere karşı da doğrudan müdahale kapasitesine sahip olduğunu göstermektedir.

ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın “Üçüncü Körfez Savaşı” ifadesiyle açıkladığı bu durum, saldırının sadece bir taktik hamle değil, bölgesel güvenlik hesaplarını kökten değiştiren stratejik bir dönemeç olduğuna işaret ediyor.

İsrail’in uygulamaya koyduğu “üçüncü çember” stratejisi, Körfez ülkelerinin güvenlik algısının İran merkezli tehditten İsrail merkezli tehdide kayabileceğini gösteriyor. Körfez monarşileri uzun süredir İran’ı en önemli tehdit olarak konumlandırmış, Batı ve İsrail ile yakınlaşmayı bu gerekçeyle meşrulaştırmıştı.

Ancak Doha saldırısı, olgusal tehdidin artık İsrail olduğunu görünür kıldı. Bu değişim, Körfez kamuoyunda derin hayal kırıklıkları yarattı, monarşilerin meşruiyet zeminlerini kayganlaştırdı. Körfez’in genç prenslerinin vizyon projelerine yönelik toplumsal desteğin azalması ve iç istikrarın sarsılması ihtimali, saldırının dolaylı sonuçlarından biri olarak değerlendiriliyor.

Katar’ın arabuluculuk rolü sarsıldı

Diplomasi düzeyinde en ağır darbe Katar’a yöneldi. Doha’nın son yirmi yılda geliştirdiği arabuluculuk rolü bu saldırıyla büyük ölçüde tahrip oldu. Katar, hem Hamas hem İsrail ile hem ABD hem İran ile aynı anda konuşabilen nadir bir aktör olarak güvenilirlik kazanmıştı. Ancak Doha’daki müzakere heyetinin hedef alınması, “arabulucuların güvenliğinin garanti altında olduğu” yönündeki zımni uluslararası güvenilirliği ortadan kaldırdı.

Bu durum, yalnızca Katar’ın değil, Umman gibi küçük devlet diplomasisine yatırım yapan aktörlerin de konumunu zayıflattı. Doha saldırısıyla Netanyahu yönetiminin arabuluculuk kanallarını bilinçli şekilde sabote ettiği aşikar. Bu yaklaşım, hem Hamas’ı müzakere masasından uzaklaştırmayı hem de Körfez ülkelerine gözdağı vermeyi amaçlıyor.

Böylelikle İsrail, yalnızca Hamas’ı değil, arabuluculuk yapan devletleri de hedef alarak diplomasiyi “ateş altında” yürütülmesi gereken bir alana dönüştürdü. Böylece müzakereler, hem Gazze’de hem de Doha’da bombaların gölgesinde şekillenen kırılgan süreçlere indirgendi. Bu durum, uluslararası diplomasinin işlevselliğini sorgulatan bir tablo ortaya çıkardı.

Diğer Körfez’in tepkileri ise dayanışma açıklamalarının ötesine geçemedi. Ancak Körfez ülkelerinin ABD ile güvenlik odaklı ciddi müzakerelere yönelmek zorunda kalacağı tartışılıyor. Körfez’in ABD’ye güveninin sarsılıyor ve İsrail’in artık doğrudan bir tehdit olarak algılandığını görülüyor.

Bu yeni durumda, Körfez ülkelerinin Çin ve Rusya ile daha derin güvenlik işbirlikleri geliştirme ihtimali var. Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde Pakistan ile bir savunma paktına imza attı. Bu hamlenin, Çin’in planı olduğu seziliyor.

Çin’in Suudi Arabistan ile İran arasında yürüttüğü arabuluculuk deneyimi, Körfez’de güvenlik alternatifleri için yeni bir referans noktası. Ayrıca bu hamle, Hindistan’ın Ortadoğu’da bilhassa İsrail-Yunanistan-Kıbrıs ile ilişkilerini geliştirmesine karşılık dengeleyici bir faktör. Pakistan ile ilişkilerini de düşününce, masanın bir tarafında Türkiye’nin bulunması olası.

Saldırı İbrahim Anlaşmalarını etkileyecek mi?

İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile Körfez ülkeleri arasında, bölgesel çelişkileri çözme adına kurgulandı. Anlaşmaların ekonomi başlıklarından askeri alana yayılması planlanıyordu. İbrahim Anlaşmalarının temel motivasyonu İran’ın Ortadoğu’daki hegemonik varlığıydı. İsrail ile Körfez ülkelerini İran tehdidi birleştiriyordu. İsrail ve Körfez ülkeleri arasında uzlaşı sağlandıktan sonra ABD bölgeden çekilecek ve esas tehdit olarak gördüğü Çin’e karşı Pasifik Cephesi’ne yönelecekti. Ancak 7 Ekim bu planları sekteye uğrattı.

Doha saldırısının İbrahim Anlaşmalarının çöküşüne sebep olacağı görüşü hakim olsa da saldırının anlaşmalar üzerindeki etkisi tartışmalı. Arap analistler, bu saldırının Suudi Arabistan’ın anlaşmaya katılımını zorlaştıracağını savunurken, saldırı sonrasında Arap-İsrail normalleşmesi cazibesini yitirse de tamamen ortadan kalkacağı bir durum gerçekleşmeyebilir. Ancak açık olan şu ki, İsrail’in bir Arap başkentini bombalaması, Körfez ülkeleri için normalleşmenin risklerini görünür kıldı.

İsrail’in Doha saldırısı, Ortadoğu’da çok katmanlı bir kırılmaya işaret ediyor:

Birincisi, ABD’nin Körfez’de güvenlik garantörü rolü sarsıldı, Washington’ın, İsrail’e karşı müttefiklerinin dahi egemenliğini koruyamadığı ya da korumak istemediği algısı güçlendi.

İkincisi, İsrail’in “üçüncü çember” stratejisi, bölgeyi bütünüyle bir savaş sahasına dönüştürme niyetini ortaya koydu. Bu strateji, Körfez ülkelerinin İran merkezli tehdit algısını değişime zorlamıştır.

Üçüncüsü, Katar’ın arabuluculuk kapasitesi ağır yara aldı. Katar, ABD’nin Irak’a müdahale ederek bölgeye yerleşmesinin ardından, son 20 yıldır, ABD çıkarlarıyla uyumlu ancak rekabetçi bir yerden arabuluculuk rolünü pekiştiriyor. Teritoryal olarak küçük yüz ölçümüne sahip Katar diplomasi kapasitesini geliştirmeye öncelik verdi.

Katar, sermaye birikimi sayesinde, aynı zamanda Türkiye’nin sert gücünü ve siyaseten Müslüman Kardeşler’in desteğini arkasına alarak, Ortadoğu’daki İslamcı grupları destekledi. Ayrıca Katar, ABD’nin bölgedeki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yaptı. ABD ile ilişkilerini stratejik bir düzeyde ilerletirken, İran’la diplomasi yürütebilme kapasitesini gösterdi. Bu durum, 2017’de Körfez ülkelerinin Katar ile olan diplomatik ilişkilerini kesmesine yol açsa da, imdada Türkiye yetişti. Ancak Katar’ın ipte yürüyen cambaz hali, önce İran’ın 12 Gün Savaşı sırasında ABD’nin El Udeid Üssü’ne saldırması, ardından ise İsrail’in Doha saldırısıyla önemli ölçütte sarsıldı.

Dördüncüsü, Körfez kamuoyunda Batı’ya güvenin zayıflaması, Körfez monarşilerinin süregelen Batı yanlısı tutumlarının tartışmaya açılmasına sebep oldu. Bu durum, Suudi Arabistan-Pakistan arasındaki savunma paktı örneğindeki gibi, Körfez ülkelerinin Çin ve Rusya gibi aktörlerle daha yakın ilişkiler geliştirme ihtimalini güçlendirebilir.

Doha saldırısı, Körfez’in Washington’dan stratejik olarak uzaklaşmasını hızlandırabilir. İsrail artık Körfez’de güvenlik sağlayıcı değil, güvenliği tehdit eden bir aktör olarak algılanıyor. ABD ise İsrail’in bu tutumuna sınırsız kredi açmış durumda. Ancak İsrail kamuoyunda Netanyahu’nun saldırısının kısa vadeli taktiksel kazançlar getirecek olsa da, uzun vadede İsrail’in uluslararası alandaki izolasyonunu derinleştireceği görüşü tartışılıyor.

Doha saldırısı, sonuçları itibarıyla yalnızca Katar’ın değil, tüm Ortadoğu’nun güvenlik düzeninde yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Batı güvencelerine dayalı düzen artık kırılgan. Yerine, parçalı, çok aktörlü ve büyük güç rekabetine daha açık bir yapı şekilleniyor. Bu yeni düzende, Körfez ülkelerinin stratejik tercihleri hem bölgenin güvenlik geleceğini hem de küresel güç dengelerinin yönünü belirleyecek.

Kaynakça: 

[1] “How would Arab states respond to Israel’s West Bank annexation?”, https://www.newarab.com/analysis/how-would-arab-states-respond-israels-west-bank-annexation

[1] “US, Israel and the attack on Qatar”, https://www.arabnews.com/node/2615211

[1] “Unraveling the mess between Israel, Hamas, the US, and Qatar”, https://www.jpost.com/opinion/article-867321

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Süreç ve HDK davasında adalet arayışı

SON HABERLER

İsrail’in Doha saldırısı ve bölgesel etkileri

İsrail’in Doha saldırısı ve bölgesel etkileri

Yazar: Heval Elçi
27 Eylül 2025

Süreç ve HDK davasında adalet arayışı

Süreç ve HDK davasında adalet arayışı

Yazar: Heval Elçi
27 Eylül 2025

Ortak olmak istemediğimiz suç işte buydu!

CHP’de değişimin dünü ve bugünü…

Yazar: Aziz Oruç
27 Eylül 2025

Türbülans

Türbülans

Yazar: Heval Elçi
27 Eylül 2025

Ortadoğu’da zihniyet devrimi; oryantalizmi aşmak

Ortadoğu’da zihniyet devrimi; oryantalizmi aşmak

Yazar: Heval Elçi
27 Eylül 2025

Karadeniz sahil yolundan bugüne: Planlı ekolojik felaketler

Karadeniz sahil yolundan bugüne: Planlı ekolojik felaketler

Yazar: Aziz Oruç
27 Eylül 2025

Hozan Hemîdo anıldı

Hozan Hemîdo anıldı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
26 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır