DEM Amed Milletvekilli Cengiz Çandar, Sürecin belirleyici ve baş aktörü olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın komisyonda dinlenmesi ve ‘umut hakkı’nın uygulanması gerektiğini söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(DEM) Amed Milletvekilli Cengiz Çandar, 1 Ekim’de Meclis’in açılması ile komisyon sürecinin ve alınacak kararların hız kazanacağını ifade etti. Sürecin belirleyici ve baş aktörü olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın komisyonda dinlenmesi kadar doğal bir durumun olmadığına dikkat çeken Çandar, toplumda azalan güven durumuna da dikkat çekti. Önceki hafta Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı’yı da ziyaret eden Cengiz Çandar, bu süreçte atılması gereken adımlara yer vererek, “Umut hakkı gündeme gelmiyorsa ve halkın talepleri karşılanmıyorsa ortada bir tıkanıklık var demektir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(DEM) Amed Milletvekilli Cengiz Çandar, çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerinde sürecin en başından itibaren güçlü destek olduğunu, ancak güven eksikliğinin devam ettiğini söyledi. Çandar, Selahattin Demirtaş ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın süreci en hararetli şekilde destekleyen isimler olduğunu vurgulayarak, “Selahattin Demirtaş, Sayın Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının arkasında hemen saf tuttu. O bakımdan sürece ilişkin onların desteği anlamında ve sürecin yol alması bakımından sıkıntı yok” dedi.
‘Süreç güven noktasında çok hassas’
Cengiz Çandar, destek ile güven arasındaki farkın altını çizerek, “Bu, tıpkı bugünlerde sık konuşulan destek ile güven arasındaki farkın özellikle Selahattin Demirtaş’la konuşurken de fark ettiğim bir durumdu. Onda da yansıdığını gördüm” ifadelerini kullandı. Saha araştırmalarına dikkat çeken Çandar, “Türkiye’nin Kürt ortamında, Kürt nüfusu içinde, Kürt bölgelerinde destek yüzde 70’lerden 80’in üstüne çıkmış ve yol aldıkça daha da çıkabilir durumda. Güven dendiği zaman ise yüzde 40’larda bir sıkıntı var. Bu, devletin henüz Kürtlerin arzuladığı adımları atmamasından kaynaklı. Süreç bu noktada çok hassas. Şayet 2013–2015 döneminde olduğu gibi siyasi gündemle karışırsa, günlük siyasi gündemle karışırsa, çok özel bir itinayla yürütülmezse bir takım tıkanıklıklar olur, duraksamalar olur” dedi.
‘Toplumda güven ortamı oluşturulmalı’
Cengiz Çandar, güvenin sağlanması için atılması gereken adımları şu sözlerle dile getirdi:
“Bu güveni tesis edecek bir takım adımların atılması lazım. En kestirmeden kolaylıkla yapılabilecek olan da Demirtaş’ın ve Selçuk Mızraklı’nın serbest bırakılması. Niye? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var. Bu çok zor bir iş değil. Anayasa’nın 90’ncı maddesi gereği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak gerekiyor. Bu, AKP iktidarı tarafından yapılan değişiklikle getirildi. Dolayısıyla AKP iktidarı kendi yaptığı anayasa değişikliğini kendisi uygularsa mesele kalmaz. Çünkü AİHM kararı var zaten.”
Cengiz Çandar, bu durumun sürece zarar verdiğini belirterek, “Eğer böyle bir süreç varsa ve başta Kürt halkı olmak üzere bütün toplumda güven yaratılmak isteniyorsa, Selçuk Mızraklı’yı içeride tutmanın, AİHM kararına rağmen Demirtaş’ı hapiste tutmaya devam etmenin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla her ikisinin de acilen serbest bırakılması sürecin güvencesi bakımından ve halka güven duygusu aşılaması açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.
‘Süreç sayın Öcalan’ın çizdiği çerçeveye göre yürüdü’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rolüne de değinen Cengiz Çandar, “Sayın Öcalan bu sürecin başaktörü. Adeta onun çizdiği çerçeveye göre ve öngördüğü takvime göre yürüdü işler. 27 Şubat’ta yaptığı çağrıyla örgüt kendini feshetti. Ardından 5–7 Mayıs arasında yapılan kongreyle o çağrıya uyuldu. 11 Temmuz’da da Cesena mağaralarında silahlar yakılarak silahlı mücadeleye son verildiği simgelendi” dedi.
‘Sayın Öcalan’ın komisyonda dinlenmesi kadar doğal bir şey olamaz’
Sürecin başlangıcına değinen Cengiz Çandar, “22 Ekim’de Devlet Bahçeli, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a bir çağrıda bulundu:
‘Gel, örgütün feshini talep et, silahlı mücadeleye son verdirt, ondan sonra umut hakkı konusuna bakalım.’ Öcalan da 27 Şubat’ta bunu yerine getirdi. Örgüt de ona cevap verdi. Abdullah Öcalan sürekli olarak bu konunun Meclis çatısı altına taşınarak yasallaşmasını, bu amaçla bir komisyon kurulmasını öngördü. Bu da oldu. Temmuz sonlarında, ağustos ayında komisyon kuruldu, çalışmaya başladı. Dolayısıyla bütün bu sürecin zamanlamasını tayin etmiş olan kişinin komisyon tarafından dinlenmesinden daha doğal hiçbir şey olamaz.”
‘Sıra umut hakkına gelmeli’
‘Umut hakkı’ kavramına işaret eden Cengiz Çandar, “Bahçeli de bunu birlikte telaffuz etmişti. O zaman sıra umut hakkına geliyor. Bu konuda gelişmeler olması lazım. Bunlar olmuyorsa belli tıkanıklıklar var demektir” dedi.
‘Meclis’in açılması ile süreç hızlanmalı’
Çandar, Meclis’in 1 Ekim’de açılmasıyla sürecin hızlanmasını beklediğini belirterek, “11 Temmuz’daki silah bırakma yasal altyapıya oturtulmadıkça anlamını kaybeder. Çünkü silahı bıraktıktan sonra geri dönüş yasası çıkması lazım. Binlerce PKK gerillası ne olacak? Hapishanelerde bulunan binlerce kişi, diasporadaki binlerce kişi topluma ve siyaset hayatına kazandırılmalı. Bütün bunların olabilmesi için hızla yol alınması gerekiyor. Meclis açıldığında komisyon bu konuda yasa taslaklarını getirecek. Komisyon taslakları Meclis’e geldiğinde büyük bir oy çoğunluğuyla çıkar, uygulamaya başlar ve Türkiye’de barış iklimi oluşur” dedi.
’32 yıl sonra yeniden göreceğim’
Kürt sorununun çözümüne dair de konuşan Cengiz Çandar, “Ondan sonra da Kürt sorununun olmazsa olmaz unsurları, eşit vatandaşlık, yerel yönetimler, kayyımsızlık hali gündeme gelir” ifadelerini kullandı.
Son olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la görüşme ihtimaline değinen Cengiz Çandar, “Aldığım duyumlara göre İmralı’ya gitme ihtimalim var. Eğer böyle bir davet olursa inşallah gideceğim. Kendisine en son, ilk ateşkesin ilan edildiği gün, 16 Mart 1993’te Lübnan Beka vadisinde baş başa görüşmüştük. Aradan 32 sene geçti. Görüşmeyi özledik, iyi olur” dedi.
Kaynak: ANF