Dönüştürücü gücün, özgürlüğü hedefleyen politik perspektifte saklı olduğunu düşünerek devrimden söz etmeyi sürdüreceğim ısrarla. Yaşadığımız tahakküm sistemini değiştirme kararlılığınızdan, kararlılığımızdan emin olarak.
Yaşarken öğrendiklerimiz, tanıklıklarımız, praksise süzülürken diğer yandan sorgulamayı güçlendirir, daha çok araştırmaya, okumaya, dinlemeye, anlamaya öğrenmeye sürükler bizleri. Sanırım katılırsınız bana. Süreci sorgulamanın, irdelemenin, yaşananların neden ve sonuçları arasında bağ kurarak ardında yatan siyaseti görürüz. Bu gerçekliğin deneyimlerle birleşerek politikleşeceğinden, toplumsallaşacağından güçleneceğini düşünerek, dönüşüm sürecinin oluşmasında örgütlenmenin olmazsa olmazına not düşerek.
Bugün yazıda bugünden politikleşmenin izleğine düşenleri not etmek istedim. Birkaç gün önce – bizim İsmail – dönüştürdüğü uğraklarla hepimizi bir kez daha düşündürttü sanırım.
İsmail Beşikçi; 27 Eylül’de Amed’den hepimize bir kez daha dokundu, düşüncelerini, hayatımıza dokunduğu anları yeniden hatırlatarak. İsmail Hoca 9. Amed Belgesel Film Festivali’nde, etkinlik sırasında beyin kanaması geçirdi.
İsmail Beşikçi sadece sosyolog değil Kürt halkının özgürleşmesi, birlikte eşit ve özgür yaşamanın politik sürecinin örülmesi için çaba sarf eden bir filozof. Ve çok daha fazlası. Onu tanıdığımda, birlikte barınma hakkı üzerinden halk çalışmaları yaparken tanıklık ettim; yazılarından, aktarılanlardan da fazlası olduğuna. Kapitalizmin sermaye projelerinden biri idi mahallerin bütününe el koyarak, kenti dönüştürme, yaşayanlarından kopartma projeleri. O günlerde başlamıştı; yoğunluklu olarak Ankara, İzmir ve İstanbul’un yoksul mahallerinden başlayan, sonrasında Sur’a Cizre’ye kadar uzanan kent mekanlarının inşaat şirketlerine teslim edildiği sistemin siyasi, ekonomi politik stratejileri. Kent üzerinden kendini yeniden üretme, tahakküm kurma halkların yaşamını yok etme kararları verilen yerlerde HDK ekoloji komisyonu olarak mahalle mahalle halkla toplantılar yapıyorduk. Bu çalışmanın duraklarından biri idi İsmail Beşikçi Hoca ile buluştuğumuz, İstanbul’da yoğun olarak başlatılan kentsel dönüşüm istilasına karşı Okmeydanın’dan başlayarak yaptığımız kahve toplantıları. Evlerine barklarına, mahallerine el konulmaya çalışılanlar, saldırının ekonomi politik nedenini, çözümün politik mücadelede saklı olduğunu nefessiz dinledi İsmail hocadan.
Her uğrakta öğrenmeyi sürdürüyoruz. Deneyimlerden öğrenerek edinilen, politik olarak dönüşen toplumsal pratiklerin enerjisi ve kararlığının kalıcı olduğuna işaret ediyordu. Ne egemen sistem silebilir etkisini ne zaman. Biriktirdiklerini de. Bir yandan mücadele güçlenerek örülürken politikleşme, dönüştürme, değiştirmeye akar. Bu sürecin tarihinin bugünden başlamadığını en iyi politik mücadelenin içinden geçenler bilir. Deneyimlerle örülen, politikleşen tüm direnişlerde açığa çıkan buluşmalar güven verir, sürecin akışı farklıdır artık. Birikenler kolektif hafızaya, pratiklere eklemlenir. Mücadele dönüştürücü gücüne evrilir. Ödenen bedeller, verilen emekler bu akışın enerjinin kaynağıdır şüphesiz.
Geçtiğimiz haftalarda Barış ve Demokratik Toplum sürecine ekoloji örgütleri ortaklaşarak sözünü ekledi. Doğayla Barış. Deklarasyonun Ankara’da ekoloji ve meslek örgütleri tarafından açıklanmasının ardından daha önce toprağımızı vermiyoruz perspektifi ile Ankara’da buluşan, madenlere yaşam alanlarını teslim etmeyeceklerini söyleyen ekoloji örgütleri, yaşam savunucuları 28 Eylül de Muğla’da buluştu.
Zeytinliklerin çığlığı mitingin gücü idi, Zehra ananın sarıldığı ağacın gücü ile düzenlendi miting. İki güçlü enerji -zeytin ağacı ve bilge - miting alanının üstünde bir hayalet gibi dolaştı sessizce. Miting Muğla’da suyu, ormanı, kıyıları, kumulları, denizi, havayı, toprağı, geçimlik yaşamı korumak için verilen mücadelelerin buluşmasıydı. Mücadeleye, birlikteliğe yıllardır verilen emek mitingi heyecanlandıracak boyuta ulaştırdı. Mücadelenin ortaklaşan gücü bilgenin enerjisine, zeytinin çığlığına eklemlendi. O buluşma ne ilk ne son olacak. Mücadelemiz; egemen sistemin tahakkümü sonlanıncaya, sistemi dönüştürünceye, yaşam, yaşam alanları özgürleşinceye dek sürecek biliriz.
5 Ekim’de Samandağ’da Samandağ’da Kurtdere’si köyünün direnişine destek verecek ekoloji örgütleri bugüne değin yaşam alanlarına el koyanların çığlığını duymayanların, yaşadıkları zulmü görmeyenlerin dikkati Samandağ’da yaşamın yok oluşuna çevrilecek bir buluşma oldu. Haftalardır Samandağı Kurtderesi köylülerinin narenciye ağaçları, şirketin iş makinaları ile kökleniyor. Daha önce depremin hemen ardından TOKİ’ye devredilen, 2 Ağustos 2024 de Hatay’ın Defne ilçesi Ballıöz Mahallesi’nde, 10 Şubat 2025’de Hatay’ın Dikmece Mahallesi’nde zeytinliklerin sökülüşünü engellemeye çalışan köylülerin şirketi koruyan güvenlik güçleri tarafından yerlerde sürüklenip gözaltına alınışını duymayanlara karşı bu buluşma. Görmeyen ve önemsemeyenlere ulaşır belki bu buluşma. Bu topraklarda sürdürülen yaşam mücadelesi tüm coğrafyaya yayılır, duyumsanır biliriz. Her direniş, verilen her mücadele özgürlüğe giden yolculuğa eklemlenir biliriz, damıtılarak birikir yaşamın içinde.