Kadına yönelik şiddeti ve katliamları araştırmak için Meclis’te kurulan komisyonun hazırladığı rapora şerh düşen DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, ‘Komisyon şiddetin kök nedenlerine inmiyor, erkeği meşrulaştırıyor’ dedi
Türkiye ve Kürdistan kentlerinde kadına yönelik şiddet ve katliamlar her geçen gün cezasızlık politikalarıyla derinleşiyor. Bu şiddet ve katliamları araştırmak amacıyla Meclis’te Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyonun kurulduğu aşamada kadına yönelik şiddet ve katliamları araştıracak bir komisyonun başkanlığına Hulki Cevizoğlu’nun getirilmesi, kadınlar tarafından komisyonun iktidarın kadın düşmanı politikaları ekseninde çalışmalar yürüteceğinin göstergesi olarak değerlendirilmişti. Komisyon çalışmaları kapsamında birçok akademisyen ve hukukçu aktarımlar yaparken, medyada kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran medya programcılarının dinlenilmesi büyük eleştiri topladı. Komisyon çalışmalarını tamamladı ve 912 sayfalık bir rapor hazırladı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) komisyonda yer alan milletvekilleri, komisyonun kadına yönelik şiddetin kök nedenlerine inmediği ve çözüm noktasında bir rapor sunmadığı için bu rapora şerh düştü.
Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu’nda yer alan DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, komisyon çalışmalarına ve yayımlanan rapora dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Şiddetin kök nedenlerine inilmedi’
Kadına yönelik şiddetin araştırılması için kök nedenlere inilmesi gerektiğini ifade eden Özgül Saki, kadına yönelik şiddete karşı, hukuki, toplumsal ve siyasal düzlemde yapılması gereken değişiklikler olduğunu ifade etti.
Kadın mücadelesi ve feminist mücadelenin biriktirdiği deneyime işaret eden Özgül Saki, “Alanda çok fazla dernekle çalışma var. Onların çözüm önerilerini burada tartışalım ve somut önerilere ilerleyelim istedik. Bu komisyon aslında AKP’nin aileci politikasıyla kadını güçsüzleştiren politikalarını meşrulaştırma zemini olarak kullanıldı. Bize sunulan raporlarda çıkartılması gereken önemli başlıkları göz önünde bulundurmadılar.”
Komisyona öneri olarak gündeme getirdikleri başlıkları belirten Özgül Saki, “6284’ün etkin uygulanmaması, etkin uygulamayan görevlilerin sorumlu kılınması ve cezai konu olması, İstanbul Sözleşmesi vurgumuzun çok önemli olması, ayrıca kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi meselesi. Çalışma yaşamındaki kadınların varlığının eşit bir şekilde temsili için yapılması gerekenleri, hukuksal mevzuatları uzun uzun anlattık” diye belirtti.
‘Erkeğe mazeret aradılar’
İktidarın “aile yılı” politikalarına değinen Özgül Saki, “İktidar ‘aile yılı’ ilan ettikten sonra kadınları tamamen aile içinde itaatkâr kadın profiliyle konumlandırarak medeni haklarına savaş açtı. Kadınlar zaten çok zor nafakalarını alabiliyorken, nafaka meselesine göz dikildi. Tam komisyon çalışma yürütürken kadınların nafaka hakları ellerinden alınmaya çalışılıyordu. Adı kadına yönelik şiddet olan bir komisyonda uzun süre nafaka ödeyen erkeklerin mağduriyeti konuşuldu. Vahşice katledilen kadınlar varken erkeklere psikolojik destek ve onları dinleme talepleri vardı. Bu komisyondaki ağırlıklı iktidar eğilimi aslında kadına yönelik şiddetin politik bir mesele olduğunun üzerini örtbas etmek ve kişisel tutumlarla şiddet oluyormuş gibi erkeğe mazeret arayan bir perspektifle yaklaşmaktı” diye kaydetti.
‘Kazanımlarımız için mücadele edeceğiz’
Komisyonun çalışmalarını bitirip raporunu sonlandırdığının bilgisini veren Özgül Saki, “Koruma kararları asla etkin uygulanmıyor. Koruma kararı almış kadınlar katlediliyor. Bu bakışın değişmesi ve kanunların etkin uygulanması gerekiyor” diye belirtti.
Kadına yönelik şiddete karşı “erkek yargı” düzeninin değişmesi gerektiğine işaret eden Özgül Saki, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla bütün politikalarda her alanda ciddi düzenlemelere ihtiyaç var. Kadınların bağımsız olarak kendi talepleri doğrultusunda örgütlenmesi ve önleyici politikalar açısından baskı mekanizmaları oluşturması çok önemli. Mücadeleyi güçlendirmekten başka şansımız yok. Bir kere ‘Aile Bakanlığı’ değil, ‘Kadın Bakanlığı’ olmalı. Kadının ismi her yerden silindi; kadın olan her yere ‘aile’ ismi getirildi. Bu, kadını aile içinde tanımlayan ve patriyarkayı güçlendiren bir anlayış. Patriyarkayı güçlendiren bütün mekanizmaların ortadan kaldırılması için mücadele ediyoruz. Kadınlar kazanımları için mücadele etti; yeni kazanımların olabilmesi için de birleşik mücadelenin şart olduğunu söylüyoruz. Erkek egemen sistem toplumun tamamını vuruyor. Bunun için toplumun tamamının sorumluluk alması ve mücadele etmesi çağrısını her zaman yapıyoruz.”
Kaynak: JINNEWS