• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Ekim 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kültür

Mehmed Uzun’un aşkı: Kürtçe

10 Ekim 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Kültür, Manşet
Mehmed Uzun’un aşkı: Kürtçe

Kürtçe yazmak onun için bir aşktı. Kürtçeyi bir roman diline dönüştürmek için yollara düştü. Dengbêjleri dinledi, eski Kürt metinlerine gitti. Sonra anadili ile yazdığı romanları peş peşe geldi

Hüseyin Kalkan

Mehmed Uzun, Kürtçe ile uzun ve yoğun bir aşk yaşadı. İlkokula başlayana kadar Türkçe bilmiyordu. Cezaevinde Kürtçe okuyup yazmayı öğrendi. Öğretmenlerinden biri Musa Anter’di. Kürtlerin büyük öğretmeni yani. Diğer öğretmeni kuzeni Ferit Uzun’du. Onu bir roman diline dönüştürmesi ise çok sonraları olacaktır. Bunun için yollara düştü, Irak ve Suriye’yi gezdi. İnsanlarla sohbet etti, hikayelerini dinledi. Kürt klasiklerini inceledi. Bir roman dili yaratmak için yoğun bir çaba gösterdi. Kürt dilinin yasak olduğu bir dönemde, birçok Kürt yazarın aksine egemen dilde değil anadilinde yazmayı tercih etmiştir. Özellikle, zayıf olan Kürtçe yazı dilini geliştirmek, ortak bir yazınsal dil oluşturmak ve Kürt hikâye anlatım geleneğini canlandırmaya yönelik yaptığı çalışmalarla modern Kürt edebiyatında kurucu bir role sahiptir. Kürt edebiyatı alanındaki çalışmaları nedeniyle, defalarca “Türklüğe hakaret, bölücülük ve terörizme destek” gerekçeleri ile suçlanan yazar, uzun süre sürgünde yaşamak zorunda kaldı.

Masaldan romana

Dedesinin ve büyükannesinin anlattığı masallarla büyüdü. Bu masaların yazarlığı üzerindeki etkisini daha sonra kendisiyle yapılan söyleşilerde dile getirdi. Uzun, 1953 yılında, Viranşehir kökenli bir aşiret ailesinin çocuğu olarak Siverek’te doğdu. Anne tarafı Zaza, baba tarafı Kurmanci kökenlidir. Babası koyun tüccarı olan Mehmed’in, beş kardeşi daha vardı. Küçük yaşlarında ailesinden duyduğu sözlü anlatım örnekleri, edebi sanatının temelini oluşturmuştur. İleride yazacağı romanların kökü, bu çocukluk anılarından beslenmiştir. Çocukluğuna dair şunları anlatıyordu Uzun: “Geniş aşiret evimizde konuşulan dil Kürtçe’ydi. Sayılmayacak kadar çok amca, teyze, hala, dayı ve yakın akrabalarım hep Kürtçe, Kürtçenin iki lehçesi Kurmanci ve Dimilkî konuşuyordu. Dedem ve anneannemin anlattığı masal ve öyküler hâlâ kulaklarımda. Onlar hâlâ zaman zaman geceleri çalışma odamın penceresine gelerek bana göz kırpıyorlar. Babamın işlemeli, uzun “bilûr”u ile çalarak söylediği “Memê Alan”, “Cembeliyê Heqarî û Binevşa Narîn”, “Siyabend û Xecê” ve diğer destanlar, bugün de kendimi iyi hissetmediğim zamanlar, gelip bana yardımcı oluyorlar.” (Nar Çiçekleri, s. 98-99)

Cezaevini üniversiteye çevirmek

12 Mart Darbesi sonrasında siyasi görüşlerinden dolayı gözaltına alındı. Tutuklandıktan sonra, 28 kişi ile birlikte Diyarbakır Askerî Cezaevi’ne sevk edildi. Ardında Mamak Askerî Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevi günlerini şöyle anlatıyordu: “Diyarbakır Askeri Cezaevi benim ilk üniversitem oldu, burada Musa Anter ve Ferit Uzun’un, ki sonradan ikisi de öldürüldü, yardımlarıyla kendi dilimle okuyup yazmayı öğrendim. Ben orada kendi kültür mirasımla ilişkiye geçtim. […] İşte orada kendi dilimin, Kürtçenin, sözlü anlatım geleneğiyle tanıştım. Ayrıca dünya edebiyatının Türkçe çevirilerini okuma fırsatı buldum. İnsan içerideyse çok okur, ki ben de öyle yaptım. Orada, doğal olarak Kürtçe olan her şey yasaktı ama vardı. Sanırım Suriye tarafından geliyordu”(Bir Dil Yaratmak. İthaki Yayınları. s. 145)

2 senelik hapis sürecinin ardından, 1974’te uygulanan genel afla serbest bırakılmasından sonra üniversite okumak için geldiği Ankara’da arkadaşlarıyla birlikte Komal yayınevini kurdu. 21 Mart 1976’da yayınlamaya başladıkları Rizgari dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Yayınladıkları yazılarda “bölücülük” yaptıkları iddiasıyla tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’ne gönderildi. Çıktığı duruşmada yaptığı savunmaya ve savcıya hitaben Kürtçe konuşarak anadilinin varlığını kanıtlamaya çalışmasına rağmen serbest bırakılmadı. 15 Eylül 1976’da tahliye edildikten sonra, sahte Tunus pasaportuyla Suriye üzerinden İsveç’e gitti. 12 Eylül Darbesi’nin ardından Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kapatılması ve yazarların tutuklanması olaylarına ilişkin olarak yazdığı eleştirel yazılar yüzünden, 1981 yılında Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı.

Sürgün dönemi

İsveç’e yerleştikten sonra çalışmalarına devam eden Uzun, bir süre Dagens Nyheter ve Aftonbladet gibi gazetelerinde, 1979’dan itibaren ise Rızgariya Kurdistan (Kürdistan’ın Özgürlüğü), Kurmanci, Berbang (Şafak) ve Paris Kürt Enstitüsü’nün yayınladığı Hêvî  gibi Kürtçe yayın yapan dergilerde yazarlık yaptı. M. Ferzend Baran takma adıyla yazdığı şiir ve yazılar hem bu dergilerde hem de Kurdistan Press gazetesinde yayınlandı. Mahmut Baksi ve Şerefhan Ciziri gibi yazarların da katkı sunduğu siyaset ve kültür dergisi olan Rizgariya Kurdistan, 1982 yılına kadar toplam 11 sayı yayınlandı. Kürtçenin yanı sıra, 1989-92 yılları arasında İsveççe yayınlanan 90-tal isimli edebiyat dergisinde yazarlık yaptı. Uzun, daha çok Kürtçe üzerine yoğunlaşsa da, kendini İsveççe ve Türkçeden soyutlamadı. Her üç dilde yürüttüğü çalışmalarıyla çok kültürlü bir yazarlığı tercih eder. Tek bir aidiyetten uzak olan yazar, kendi deyimiyle sürgünü avantaja dönüştürür. İlk roman çalışması ona zorluklarla karşılaştırdı. Kürtçe herhangi bir dilbilgisi kaynağı ve yeterli edebi yayın bulunmadığı için önce bir yazı dili kurmak zorunda kalır. Sen’i yazdığı sırada, edebi dilinin yetersiz olduğunu düşünüp, Irak ve Suriye’yi dolaşarak Kürtçesini geliştirir. Seyahati sırasında eski Kürt metinlerini inceleme fırsatı da bulan yazar, böylece Kürtçenin birkaç lehçesini aynı çatıda birleştirerek kendine özgü bir roman dili geliştirir. Oluşturduğu bu edebi dil, Kürt klasik edebiyatı, günlük konuşma dili ve dengbêjlik geleneğinden beslenen modernize edilmiş bir dildir. Bu yüzden yalnızca 1985’te yayınlar Sen’i. Takiben yayınladığı Yaşlı Rind’in Ölümü, Yitik Bir Aşkın Gölgesinde ve Abdalın Bir Günü gibi romanlarının ortak teması, savaş, sürgün, tehcir, başkaldırı ve Kürtlerin maruz kaldığı haksızlıklardır. Eserleriyle, bastırılmış Kürt insanının sesi olmaya odaklanmış yazarın yarattığı kahramanlar, genelde halkının özgürlüğü ve refahı için uğraşan yurtsever Kürt aydınlarıdır. Bu bağlamda, Uzun’un melez kimliğinin tezahürü olarak ortaya çıkan romanları, ister Türkiye isterse de Kürt toplumunun içinde, halka dikte edilen Kürt kimliğinin toplumsal sınırlarına karşı bir direniş olarak değerlendirilir. Böylece, Kürtçe, etnik dil olmaktan kurtulup, bir direniş aracı hâline geliyor. 1991’de, İngiliz yazar Harold Pinter’ın Dağ Dili oyununu Zimanê Çiya başlığıyla Kürtçeye çeviren Uzun, ertesi sene Fırat Ceweri öncülüğünde çıkan Kürtçe edebiyat dergisi Nûdem (Yeni zaman) için yazılar yazar ve bazı romanları burada tefrika hâlinde yayınlanır.

Aydın trajedisi

1995’te yayınlanan Kader Kuyusu romanında yazar, önceki eserlerinden daha farklı bir teknik kullanır. Olayların iki anlatıcının ağzından anlatıldığı romandaki dönemler fotoğraflarla sunulmuştur. Eser, Kürt yazar ve şair Celadet Ali Bedirhan’ın hayatını konu alsa da biyografi niteliğinde değildir. Etno-sembolik öğelerin kullanımı açısından dikkate değer olan Kader Kuyusu, bu açıdan birtakım benzerlikler taşıdığı, Yitik Bir Aşkın Gölgesinde romanıyla birlikte Aydın Trajedisi üçlemesinin ilk iki cildini oluşturmaktadır. Kürt aydınlarının trajik hayat hikâyelerini konu alan her iki romanda da Uzun, Memduh Selim Bey ve Celadet Bedirhan karakterleriyle, var olan Kürt klişelerini de kırmaya çalıştı. Uzun, 1995 yılında türünün ilk örneği olan Antolojiya Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyatı Antolojisi) ve gazeteci Madeleine Grive ile birlikte, İsveç’teki göçmen yazarlar hakkında Världen i Sverige (Tüm Dünya İsveç’te) adlı antoloji eserlerini yazdı. Ertesi yıl Nar Çiçekleri, 1998 yılında ise Dengbejlerim isimli Türkçe deneme kitaplarını yayınlandı. Roman, söyleşi, deneme, anlatı ve inceleme türünde 20’ye yakın eser yazan Uzun, romanlarını Kürtçe, diğer edebi çalışmalarını ise Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yapmıştır. Kürtçe yazdığı yedi roman, 1990’lardan itibaren Türkiye’de yayınlanmaya başladı. İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği, Uluslararası ve İsveç PEN Kulübü üyesi olan Uzun, Kürt PEN Kulübü’nün kurulmasına da önayak olmuştur. İsveç’te yaşadığı yıllar boyunca ülkenin kültür ve edebiyatını derinden öğrenen ve İsveççe çalışmalarda da bulunan yazar, İsveç Yazarlar Birliği’nin yönetim kurulu üyesiydi.

Uzun ve davalar

“Benim Türkiye ile ilişkilerim, doğduğum günden bu yana hep problemli oldu. Türkiye’nin benim için öngördüğü geleceği kabul etmediğim için hep sıkıntı çektim. […] Yazarlığımın yargılandığı mahkemelere giderek, Kürtçe yazdığımı ve yazacağımı, bunun en doğal hakkım olduğunu, bir dili yasaklamanın esasında bölücülük olduğunu, defalarca söyledim.” Uzun, Türk yargısı ile macerasını böyle anlatıyor. Kitapları Türkiye’de yayınlandıktan sonra defalarca yargılandı. 16 Ocak 2000 tarihinde, Amed’de düzenlenen Kürt Edebiyat Semineri’nde yaptığı konuşma nedeniyle “halkı ayrımcılığa teşvik” suçundan Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde hakkında dava açıldı. Uzun, savunma metninde: “Benim görevim bölücülük yapmak değil, birleştirici olmaktır. Bölücülüğü sadece bir aptallık olarak değil; aynı zamanda tehlikeli bir düşünce olarak da görüyorum” ifadelerine yer verdi. Yazar, Mehmed Uzun’la Dayanışma Komitesi üyelerinin de bulunduğu, 19 Nisan 2002 günü yapılan duruşmada beraat etti. 4 Şubat 2000’de kitaplarının 7 tanesi, Diyarbakır 4 no’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 2000/39 sayılı kararıyla yasaklanmış ve toplatılmıştır.  Nar Çiçekleri, Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık, Bir Dil Yaratmak ve Kürt Edebiyatına Giriş kitapları 2001’de yasaklanmış, önce Amed’de toplatılan Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık romanı dolayısıyla, 6 no’lu İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce “terör örgütüne yardım ve yataklıktan” TCK’nın 169. maddesiyle yargılanmıştır. Olay, uluslararası düzeyde ses getirmiş ve protesto edilmiştir. 4 Nisan 2001 günü yapılan ilk duruşmada hem yazar hem de yayıncı Hasan Öztoprak beraat etti. Kararın verilmesinde İsveç hükümeti, özellikle de Dışişleri Bakanı Anna Lindh ve Kültür Bakanı Marita Ulvskog’ın eleştirel tutumu etkili oldu. Yaşar Kemal davayı “utanç verici” olarak nitelendirirken, Mehmed Uzun beraat etmesinin ardından “Bu kararı ümitle bekliyordum. Sadece kendi hesabıma değil, Türkiye hesabına bekliyordum. Umarım bu karar, demokratikleşmenin, edebiyat ve sözün mutlak serbestliğinin önünü açar” şeklinde konuştu. Yabancı basın mensuplarının da ilgiyle takip ettiği duruşmayı, Uluslararası Adalet Divanı eski savcısı Eric Östberg, PEN üyeleri ve Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli gibi sanatçılar da izledi. Aynı yıl Mayıs ayında Türkiye Yayıncılar Birliği’nin verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülüne layık görüldü.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

THY’nin Silemanî seferleri yeniden başlıyor

Sonraki Haber

Kadın Emek Buluşması ve Kültür Festivali üzerine

Sonraki Haber
Kadın Emek Buluşması ve Kültür Festivali üzerine

Kadın Emek Buluşması ve Kültür Festivali üzerine

SON HABERLER

Amed Şehir Tiyatrosu’ndan ‘Hişê min Tev Li Hev Bû’ oyunu

Amed Şehir Tiyatrosu’ndan ‘Hişê min Tev Li Hev Bû’ oyunu

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
10 Ekim 2025

Kadınların öncelikli talebi barış

Kadınların öncelikli talebi barış

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
10 Ekim 2025

İsrail, rehine takası ve ateşkes anlaşmasını onayladı

İsrail, rehine takası ve ateşkes anlaşmasını onayladı

Yazar: Aziz Oruç
10 Ekim 2025

Dêrazor’da bir sivil katledildi

Dêrazor’da bir sivil katledildi

Yazar: Aziz Oruç
10 Ekim 2025

78 yaşındaki Ecer’in durumu ağırlaşıyor: Bir şey olursa bakanlık sorumlu

Tutsaklara ‘Ağız içi arama’ dayatılıyor, hastaneye götürülmüyor

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
10 Ekim 2025

Ankara’da 10 Ekim anması: Unutmadık, unutturmayacağız

Ankara’da 10 Ekim anması: Unutmadık, unutturmayacağız

Yazar: Yeni Yaşam
10 Ekim 2025

Wan’daki kampanya sürüyor: Kadınlar çözümsüz değil

Wan’daki kampanya sürüyor: Kadınlar çözümsüz değil

Yazar: Yeni Yaşam
10 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır