Uluslararası Komplo’nun Abdullah Öcalan tarafından boşa çıkarıldığını belirten DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, ‘Geçiş döneminde olduğumuzu anlayabilmemiz için hem toplumsal hem de siyasal olarak bazı yeni gelişmelerin yaşanması gerekir. Yeni dönemde, hukukun üstünlüğünün sağlandığının ve adaletin tesis edildiğinin görülmesi gerekir’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin dün gerçekleştirdiği Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı ile güncel gelişmelere ilişkin düzenlediği basın toplantısında konuştu.
Ayşegül Doğan, konuşmasına Gazze’de yaşananlara dikkat çekerek uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. Ayşegül Doğan, İsrail ile Hamas arasında varılan son ateşkes anlaşmasını desteklediklerini ifade etti.
9 Ekim Uluslararası Komploya ilişkin konuşan Ayşegül Doğan, komployla Kürt-Trük savaşının fitilinin ateşlenmek istendiğini belirtti. Komployla amaçlananların başarılamadığının altını çizen Ayşegül Doğan, “İyi ki de başarılamadı. Ancak başarılamaması için çok büyük bir mücadele ve çok ağır bedeller ödendi. Bölgesel etkileri itibariyle Türkiye’de geldiğimiz aşama çok kritik. Çok önemli ve çok tarihi bir eşik.”
‘Öcalan 27 yıldır mücadele ediyor’
Abdullah Öcalan’ın 27 yıldır ağır tecrit koşullarına rağmen barış mücadelesi yürüttüğüne vurgu yapan Ayşegül Doğan, Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu ve Türkiye’ye demokratik yaşam modeli teklif ettiğini belirtti.
Komployu bir kez daha kınadıklarını belirten Ayşegül Doğan, “Buna karşı yıllardır mücadele ediyoruz. Bunu yalnızca lanetlemiyoruz. Bunun gerçekleşmemesi için mücadelemizi can pahasına veriyoruz. Bu aklın yer Her yer hala devrede olduğunu görüyoruz” dedi.
‘Yeni yaşamın anahtar kavramları’
Demokratik komünal toplum, eko-ekonomi, eko-endüstri, demokratik toplum sosyalizmi, demokratik entegrasyon ve müzakereci demokrasi kavramlarına değinen Ayşegül Doğan, “Bunlar sadece teorik bazı açılımlar değil; yalnızca yeni tartışmalara kapı aralayan sözler ya da kavramlar da değil. Öcalan’ın dünyaya, Türkiye’ye, bölgeye ve bölgede yaşayan halklara sunduğu yeni yaşam modelinin anahtar kelimeleridir. Aynı zamanda Kürt sorununa bakışın ne kadar derinlikli ve zengin olduğunun da bir göstergesidir” dedi.
‘Söylemde ezberler bozuluyor’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin söylemlerini hatırlatan Ayşegül Doğan,
“Sayın Erdoğan, ‘Her olumlu adım bir sonrakine vesile olacaktır’ demişti. Yine MHP lideri Sayın Bahçeli dedi ki: ‘Önce silahlar sussun, sonra her şey konuşulur’ demişti. Şimdi biz de diyoruz ki; silahların susması önemli, ancak çatışmasızlığın kalıcı hale getirilmesi gerekiyor. Çatışmasızlığın kalıcı hale getirilebilmesi için birtakım adımların atılması gerekiyor.”
Yasaların, hukukun, demokrasinin görünür olması gerektiğinin altını çizen Ayşegül Doğan, “Silahlar sustu, o halde şimdi tanınma ve kabul hukuken sağlanmalı. Ancak henüz yaprak kımıldamıyor. Önemli sözler söyleniyor, kıymetli laflar ediliyor, söylemde ezberler bozuluyor, bunun farkındayız. Ancak söylemek yetmiyor. Bunu tekrar etmenin zaman kaybı olduğunu söylüyoruz” dedi.
Ayşegül Doğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Geçiş döneminde olduğumuzu anlayabilmemiz için, hem toplumsal hem de siyasal olarak bazı yeni gelişmelerin yaşanması gerekir. Her şey, bir yandan yeni bir döneme geçişin gereklerine işaret ediyor. Öte yandan, bu konuya ilişkin hiç somut adım atılmıyor. Yeni dönemde, hukukun üstünlüğünün sağlandığının ve adaletin tesis edildiğinin görülmesi gerekir. Yine, örneğin tecridin ortadan kalktığını görmemiz gerekir. ‘Niye konuşacak?’ sorusunun sorulmaması gerekir. Konuşmasının neden elzem olduğunun anlatılması gerekir ve bu yalnızca DEM Parti’ye bırakılmamalıdır. Bu, yalnızca DEM Parti’nin meselesi değildir; Türkiye’nin meselesidir, toplumun meselesidir, siyasetin meselesidir. Karşı karşıya kaldığımız vebal, hepimizin ortak vebali olur. O hâlde, hep birlikte bu konuya ilişkin bazı adımlar atılmasına dair çalışmalar yapılmalıdır.
Komisyon Öcalan’la irtibat kurmalı
Komisyonun Sayın Öcalan ile irtibat kurması gerekir. Bahçeli bu konuda açıklamalar yaptı, biz bu açıklamaları memnuniyetle karşılıyoruz. Geç de olsa Türkiye açısından değeri büyük açıklamalardır. Ancak hala Meclis başkanından ve komisyon başkanından bu konuya bir açıklama gelmedi.
‘Barış istiyorum çünkü’ kampanyası
‘Barış istiyoruz çünkü’ kampanyamız devam ediyor. Ekim ayı boyunca da bu kampanya sürecek. Tüm il ve ilçe örgütlerimizde, Türkiye’nin her bölgesinde sürdürülen bir kampanya bu. Aynı zamanda yeni planlamalar da yapılıyor.
‘Adım atılmadığını gösteriyor’
Sizler de görüyorsunuz, bu kritik aşamanın nasıl aşılabileceğini takip ediyorsunuz. Çünkü biz alanda da sıkça bu sorularla karşılaşıyoruz ve bütün buluşmalarımızda bu sorularla muhatap oluyoruz. Bir yandan Suriye’deki gelişmeleri takip edip bağlantı kurmaya çalışanlar var. Öte yandan, Türkiye’de komisyon çalışmaları üzerinden gelen sorular var. Diğer yandan, ‘Nasıl olacak? Sayın Öcalan’ın görüşleri oraya nasıl akacak? Bu nasıl sağlanacak?’ sorularını soranlar var. Tüm bunlar, adım atılmadığını bize gösteriyor. Şunu da ifade etmek gerekir; sürecin sorumluluğu esasen Sayın Öcalan’a bırakılmış vaziyette, bizim gözlemlediğimiz kadarıyla. Yani, onun özeni, hassasiyeti ve yapılan görüşmelerden bize aktarılan bilgilerle edindiğimiz izlenim budur. Bu, çok önemli ve çok değerlidir. Ancak buna karşılık verilmesi gerekiyor. Bu karşılığın geciktirilmemesi gerekiyor.
Entegrasyon vurgusu
Suriye’de SDG’nin geçici hükümetin bu diyalog çağrılarını cevapsız bıraktığını söylüyorlar ve YPG’nin entegrasyonu meselesini diğer tüm konuların önüne ve üstüne koyduklarını yine dile getirdikleri konular. Yani entegrasyon bir tarafın diğer tarafa tabi olması yönünde ve anlamında değerlendirilmemeli. Entegrasyon karşılıklı bir değişim ve dönüşüm olarak kabul edilmeli. Bu açıdan baktığımızda evet Türkiye’yi ilgilendiren bir tarafı var. Çünkü biz de burada demokratik entegrasyondan bahsediyoruz. Bütünleşmeden, yeniden o bütünleşmenin sağlanmasından. 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrıda da özel olarak buna yapılmış bir gönderme vardı. ama doğrudan bağlantılı bir şekilde değerlendirmiyoruz. İki ayrı süreç, iki ayrı prosedür, iki ayrı ülke, farklı koşullar.”
Kaynak: MA