• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
11 Ekim 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Aziz Tunç

Barış ve demokrasi devletten beklenmeyecek kadar değerlidir

11 Ekim 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Aziz Tunç, Yazarlar
‘Danışmandan al haberi’

Sürecin gidişatı başta her parçada Kürtler olmak üzere Aleviler, kadınlar, demokrasi güçleri ve   bütün bir toplumun ilgi odağı olmaya devam ediyor. Böyle olması normal ve doğru olandır. Çünkü söz konusu süreç milyonlarca insanın kaderini etkilemektedir. Dolayısıyla süreci izlemek, yapılması gerekenleri yapmak görevdir.  Olan bitenlere bakıldığında sürecin nasıl ilerlemesi gerektiği kolayca anlaşılmaktadır.

Bir yıl önce başlayan süreç, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın cesur kararları ve yaratıcı yaklaşımlarıyla önemli bir aşmayı geride bırakmıştır.

Yoksa barış ve demokratik toplum süreci, devleti yönetenlerin, bir gece ansızın demokrat olmalarından, demokratik dönüşüm yaşamalarından, Kürt sorununu demokratik bir perspektifle çözmeyi amaçlamalarından dolayı, bu noktaya gelmemiştir.  Devleti yönetenlerin başından beri izledikleri politikalarla ve kullandıkları jargonla, süreci ilerletmekten cesur davranmadıkları açıktır.

Devlet, Kürt halkının ulusal demokratik haklarının kabul edilmesini” taviz” olarak görmüştür.  Bu nedenle klasik devlet yaklaşımı olan sıfır “taviz” vermeyi esas almıştır. Devlete göre Kürtler, “hakları olmayan kardeşlerdir.” Kürt sorunu, “dış güçlerin fitnesidir.” Kürt Özgürlük Hareketi ise, “teröristtir.”

Böyle düşünüldüğü için sürecin başlamasından beri devleti yönetenler, “Barış ve Demokratik Toplum” “çözüm süreci” “Kürt sorunu” Kürt- Kürdistan gibi kavramları kullanmaktan ısrarla kaçınmışlardır. Neredeyse bu kavramlara gizli bir yasak uygulamışlardır.  Bu nedenle sözde “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonunda “Kürt ve barış” kavramlarının geçmesi istenmemiştir. Aynı şekilde Rojava’ya ve Halep’teki Kürt mahallelerine yapılan saldırılar, Bahçeli’nin “SDG silahlarını bıraksın” söylemleri, Barzani’nin PKK’yi suçlaması, Kürtlerin hiçbir demokratik talebenin karşılanmaması, tam tersine her türlü hukuksuzluğun ısrarla sürdürülmesi, aynı klasik soykırımcı politikaların sonuçlarıdır.

Ancak devletler, tarih boyunca bastırılamayan toplumsal basıncın yoğunlaştırıldığı talepleri, istemeseler de kabul etmek zorunda kalmışlardır. Türk devleti Kürt halkının varlığını, mücadele sonucunda kabul etmek zorunda kalmıştır.

Sürece ilişkin olarak da Türk devleti, önce “pazarlık yok” teranesiyle hiçbir şey vermeyeceğini ilan etmiş, ancak gelişen mücadeleye bağlı olarak, TBMM komisyonunu oluşturulması gibi  bir düzenlemeyi yapmak zorunda kalmıştır.    Demek ki bir talebin gerçekleşmesi ısrarlı ve kararlı bir toplumsal mücadele ile mümkün olmaktadır.

Devletin bu tutarsız ve güven vermeyen politikalarının sonucunda, barış ve demokratik toplum süreci istenen ve beklenen hızda ilerlememekte, barış ve demokratik açılımlar hayata geçirilmemekte, sürecin toplumsallaşması istenen düzeyde sağlanamamaktadır.

Çünkü süreci destekleyen Kürtler, Aleviler ve demokrasi güçleri, başkalarını etkileyecek ve sürece katacak kadar coşkulu olamamaktadırlar.  Genel olarak süreç, ırkçı-yanıltıcı bir şekilde anlatılarak Türkiye halklarının sürece katılmaları engellenmektedir.  Irkçılıkla zehirlenmiş ortamda “kamuoyu araştırması” adı altında yaratılan manipülatif sonuçlar, topluma gerçekmiş gibi sunularak toplum, daha çok zehirlenmektedir.   Böylece sahte “toplum istemiyor” argümanı geliştirilerek demokratik taleplerin engellenmesinin zemini yaratılmaktadır.

Bütün bunlar, barışın ve demokratik toplumun inşasının devletten beklenemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Bu realite sürecin nasıl yürüyeceğini de yapılması gerekenleri de ortaya koymaktadır.

Esasında bu konu, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ve Kürt halkının diğer yöneticileri tarafından ortaya konmuştur.

Birincisi barış ve demokratik toplumun devletten beklenecek ve devletin otomatik olarak gerçekleştireceği bir talep olmadığı, bu talebin, Kürtlerin, Alevilerin ve bütün demokrasi güçlerinin direnerek gerçekleştirecekleri demokratik aşama olduğu net olarak kavranmalıdır.  Kitlelerde, devletin barış ve demokrasi getireceği beklentisi varsa bu beklenti hızlıca giderilmelidir.  İkincisi, yakınmak, sızlanmak, memnuniyetsizlik geliştirmek bu dönemin ruhuna uygun değildir.

Çünkü barış ve demokratik toplum süreci, yeni bir mücadele dönemi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamayla söylenen yeni mücadele dönemi, bilinmez bir gelecekte değildir. Yeni mücadele dönemi bu dönemdir ve bu dönemin ilk günü de bugündür. Bunun için beklemek de gerekmiyor.

Çözüm sağlayacak ve sonucu belirleyecek olan demokrasi ve barış mücadelesidir, kesintisiz kitlesel direniştir. Üstelik değişen koşullar mücadele imkânlarını artırmakta, zaferi daha çok mümkün ve yakın kılmaktadır.

Bugün ana dilde eğitim için, umut hakkı için, kayyımları def etmek için mücadele hem genel görevdir hem de sürecin vazgeçilemez talepleridir. DEM Parti başta olmak üzere, bütün demokratik Kürt kurumlarının ve demokrasi güçlerinin, bir yanda sürecin ihtiyaçlarını karşılarken bir yandan da eylemsellikler geliştirmeye çalışmaları önemli ve değerlidir.  Çünkü zaferi beklenti değil, mücadele kazandıracaktır.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Sonraki Haber

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Sonraki Haber
Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

SON HABERLER

İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

HTŞ, Türkiye ile hareket ediyor

HTŞ, Türkiye ile hareket ediyor

Yazar: Aziz Oruç
11 Ekim 2025

Demokratik Toplumda entegrasyon: Bütünlüğün ahlaki diyalektiği

Demokratik Toplumda entegrasyon: Bütünlüğün ahlaki diyalektiği

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Bir devlet gerçeği: Kız çocuklarını hayalsiz bırakmak

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

‘Danışmandan al haberi’

Barış ve demokrasi devletten beklenmeyecek kadar değerlidir

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
11 Ekim 2025

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Yazar: Aziz Oruç
11 Ekim 2025

Tarihsel yükler ya da yeni ufuklar

Tarihsel yükler ya da yeni ufuklar

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
11 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır