Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin Mêrdîn’deki konferansında konuşan yazar Pakrat Estukyan, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne Ermeni, Süryani, Arap herkes tarafından desteklenmesi gerektiğini belirtti
Demokratik Birlik İnisiyatifi tarafından Mêrdîn’de (Mardin) “Mezopotamya’da Halklar, İnançlar ve Demokratik Ortak Yaşam Konferansı” düzenlendi. Artuklu ilçesinde bulunan bir salonda yapılan konferansa Kürdistan ve Türkiye’nin farklı kesimlerinden birçok isim katıldı. Konferans, katılımcıların Türkçe, Kürtçe, Arapça, Süryanice ve Ermenice selamlanması ile başladı.
Konferansın açılış konuşmalarını Demokratik Birlik İnisiyatifi eşsözcüleri Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Mehmet Kamaç ile yerine kayyım atanan Mêrdîn Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk yaptı.
Sayyiğit: Çağrının destekçisiyiz
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Mêrdîn’deki halkların inkar ve asimilasyon politikalarına rağmen birlikte yaşamayı, birlikte mücadele etmeyi, birlikte demokratik bir mücadeleyi sürdürdüklerini söyledi. Demokratik Birlik İnisiyatifi olarak demokratik bir toplum ve demokratik bir yaşamın öncülüğünü yapmaya çalıştıklarını kaydeden Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı hatırlatarak, şunları söyledi:
“Sayın Öcalan’ın çağrısı sadece Türkiye’ye değil, sadece Kürdistan halklarına değil, beraberinde hem Ortadoğu’ya hem tüm Dünyaya yeni bir yaşam modelinin mümkün olabileceğini ortaya çıkarıyor. Yeni bir yaşamın mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Bizler de bu yeni yaşam modelinin, demokratik toplum inşası için mücadele ediyoruz. Başta Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için, halkların birlikte, bir arada yaşaması için Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısının yanında, arkasında destekçisi olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu tarihsel süreci birlikte aşabilecek, güce de, deneyime de, hafızaya da sahibiz.”
Kamaç: Birlikte yaşam
Ardından konuşan Mehmet Kamaç, çalışmalarının yıllardan bu yana devam ettiğini belirterek, “Biliyoruz ki; bir gün Ermeni diyerek katlediyorlar, bir gün Kürt diyerek, bir gün Türk diyecekler, başka bir gün Sünni ve Alevi diyerek yok etmeye çalışacaklar. Bu nedenle bizler diyoruz ki; tüm halkların, inançların birlikte yaşadığı bir yaşam. Birlikte yaşam diyoruz” dedi.
Kürdistan’da tüm halkların bir arada yaşamasını savunduklarını ve bunu hayata geçirebilmek için mücadele ettiklerini ifade eden Mehmet Kamaç, “Bu salonda her halktan insan var. Her inançtan insan var. İnanıyoruz ki, bu inisiyatif her gün daha da büyüyecek ve ulusal bir kongre halini alacaktır. Ayrıca başlatılan bir süreç var. Ve inanıyoruz ki, süreç de başarıya ulaşacak ve tüm Ortadoğu’da kardeşçe, eşit bir şekilde yaşamın önü açılacak” diye konuştu.
Türk: Birlik süreci büyütecek
Ahmet Türk ise demokratik siyasetin gün gün genişlediğini ifade ederek, “Demokratik siyaset kendisini her geçen gün daha da örgütleyecek” dedi. Abdullah Öcalan’ın çağrısının demokratik siyasetin önünün açılması açısından tarihi bir çağrı olduğunu kaydeden Ahmet Türk, “Biz bu süreci büyük bir sabırla ve dikkatle izliyoruz. İnanıyoruz ki demokratik Cumhuriyete ulaşmak bizlerin çabasıyla mümkün olacaktır. Önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdeyiz. Birlik bu süreci daha da büyütecek” ifadelerini kullandı.
Kürdistan’ın tamamında siyasi partiler arasında birlik oluşturulması için çaba gösterilmesi gerektiğini ifade eden Ahmet Türk, “Türkiye’deki sivil toplum örgütlerimiz, demokratik güçler ve siyasi partiler Kürt halkının geleceği için birlikte hareket etmek zorundadır. Yeni dönemde sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve aşiretleri ve farklı kesimleri kucaklayacak, bir çalışmanın yapılması gerekiyor” diye belirtti.
‘Suriye kırmızı çizgimizdir’
Ulusal meselenin ideolojik meselelerden farklı olduğunu ifade eden Ahmet Türk, ulusal meselelerde demokratik gelecek ve özgür bir gelecek için bir arada hareket edilmesi gerektiğini kaydetti.
Ahmet Türk, şöyle konuştu:
“Bu süreç doğru bir şekilde ilerliyor. Ama önümüzde engeller var. Bu engeller Suriye’deki gelişmeler, Kürt halkının oradaki özgür, demokratik geleceğine ipotek koymak isteyen anlayışlarla karşı karşıyayız. Bunun aşılması gerekiyor. Burada özellikle hükümete seslenmek istiyoruz. Kürtler silaha sarılmak zorunda kaldı. Kendi güvenliğini sağlamak için silaha sarıldı. Bir ordu oluşturmadı. Kendi güvenliğini sağlamak için silaha sarıldı. Şimdi burada Kürtlerin silahlarını bırakmaları isteniyor. Özellikle Türkiye. Peki, burada güvenliği kim sağlayacak? HTŞ’nin polisi yok. HTŞ’nin askeri yok. HTŞ’nin bir gücü yok orada. Bu halkın güvenliğini kim sağlayacak? Bunun ötesinde HTŞ Türkiye’ye komşu olacağına Kürtler olsun. Kıyamet mi kopacak.”
Suriye’nin Kürtler açısından kırmızı çizgi olduğunu ve hep birlikte haykırmak zorunda olduklarını ifade eden Ahmet Türk, “Dört parçadaki siyasi partiler demokratik geleceği sağlamak için bir duruş sergilemek zorundadır. Buradaki siyasi partilerin birbiri ile çok ciddi diyalog içinde olması gerekiyor. Kürdistan halklarının birliği konusunda ciddi bir çalışmanın olduğunun bilincindeyiz. Tarihi fırsatlar yüz yılda bir gelir. Bugün tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. Tarihi fırsatı doğru değerlendiremezsek, geleceğimize, çocuklarımıza karanlık günler bırakırız. Herkese bu konuda ricada bulunuyorum. Kimsenin elini taşın altına koymasına gerek yok. Kürtlerle beraber Kürtlerin elini tutmanız yeterli” dedi.
Estukyan: Süreç herkes için önemli
Tarihçi Mehmet Bayrak, Mezopotamya coğrafyasının tarihsel sürecini anlatarak, Mezopotamya’nın büyük bir tarihsel referansa sahip olduğunu söyledi.
Agos Gazetesi Ermenice Sayfalar Sorumlusu Pakrat Estukyan, Ermeni Soykırımı ve öncesinde yaşananlara değinerek, Türkiye’nin 100 yıllık devlet politikasının tekçi anlayışa dayandığını söyledi. Tekçi anlayışla hareket edilmesi sonucu Ermenilerin soykırımla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Pakrat Estukyan, söz konusu çözümünün tek yolunun birlikte yaşamla mümkün olduğunu vurguladı. Demokratik toplumun önemine değinen Pakrat Estukyan, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin Türkler ve Kürtler kadar Ermeni, Süryani, Arap ve diğer kesimler için de önemli olduğunu ifade etti. Pakrat Estukyan, herkesin sürece destek vermesi gerektiğini söyledi.
Burç: Çağrı çok önemli
İlke TV Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Burç, Ezîdî olduğuna işaret ederek, ulus devletlerin “Mezopotamya halklarına iyi gelmediğini” söyledi. Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın çok önemli olduğunu kaydeden Eyüp Burç, çağrının devleti de değiştirecek bir motor güç olduğuna dikkati çekti. Eyüp Burç, Ezîdîler ile ilgili bazı anekdotlar anlatarak, “Biz kendimizi hep Êzidî olmayanlardan dinledik. Êzidî olmayanların yazdıkları kaynaklardan okuduk. Bu nedenle hep birbirimizi yanlış tanıdık. Bu nedenle birbirimizi doğru tanımaya ihtiyacımız var. Biz birbirimizi doğru tanıdıkça demokratik toplumu inşa etme şansımız daha yüksek olacak” ifadelerini kullandı.
Gültekin: Hepimiz buranın unsuruyuz
Dil bilimci Ömer Gültekin, halkların “renk” olarak tanımlanmasının doğru olmadığını ifade etti. Ömer Gültekin, “Aslında hepimiz buranın bir unsuruyuz. Renk değiliz. Bizler buranın insanlarıyız. Bizler burada yaşıyoruz. Bir İngiliz buraya gelir yerleşirse bir renktir ama burada yaşayan Kürt, Süryani, Arap renk değildir. Barış sürecinde bir dil oluşturacaksak, bunlara da dikkat etmeliyiz. Bizi bizim dilimizle kabul etmeleri gerekiyor. Bizim dilimiz için yerel dil denilmesini kabul etmemek gerekiyor” ifadelerini kullandı. Gültekin, “Barış olacaksa hepimizin anadilimizle yaşayabilmemiz, anadilimizle var olabilmemiz gerekiyor” vurgusu yaptı.
Genç: Demokratik ulus anlayışını incelemeliyiz
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç ise, Mezopotamya coğrafyasında yaşanan krizlerin çoklu krizler olduğunu kaydederek, “Günümüzün en büyük krizlerinden birini etnik, dini, mezhepsel çatışmalardan oluştuğunu görebiliriz” dedi. Bir diğer krizin “güçlü bir kimlik problemi ve kaynak bölüşümünde eşitsizlik” olduğunu kaydeden Yüksel Genç, tüm bu krizlerin içinden çıkışın yolunun tarihsel gerçeklik olduğunu söyledi.
Yüksel Genç, çatışma girdabından çıkışın yolunu “Kaybettiğimiz yere geri dönüştür. Kaybettiğimiz yer çoğulculuğumuzu kaybettiğimiz yer, kaybettiğimiz yer birlikte yaşamı kaybettiğimiz, toplumculuğumuzu kaybettiğimiz yer. O nedenle oraya geri dönüşü sağlayabilmeliyiz” diye kaydetti. Abdullah Öcalan’ın bunu “Demokratik Toplum” olarak tanımladığını kaydeden Yüksel Genç, yeniden toplum olabilmenin yolunu “Devlet ve hegemonyanın oluşturduğu anlayışın içinde yok olarak değil, daha fazla toplum olabilmemizin yolunu bulmakla mümkündür. Burada Sayın Öcalan’ın demokratik ulus anlayışını yeniden incelemek gerekiyor” dedi.
Kaynak: MA