PZK-E, Türkiye’de süren anadil tartışmalarını değerlendirerek, anadilde eğitimin barış, eşitlik ve demokratik bir gelecek için vazgeçilmez olduğunu açıkladı
Türkiye’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın inisiyatifiyle başlayan “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” etrafında yaşanan tartışmaların en önemli başlıklardan biri anadilde eğitim konusu.
Türkiye’de dil hakları ve Kürtlerin anadilde eğitim hakkına ilişkin tartışmalara dair, Avrupa Dil Platformu (PZK-E) dönem sözcüsü Lezgin Botan yazılı bir açıklama yayınladı. Lezgin Botan, çok dilli ülkelerdeki modelleri örnek göstererek Türkiye’de de benzer bir yaklaşımın mümkün olduğunu belirtti.
Lezgin Botan, “Kürtçenin eğitimde ve kamusal alanda tanınması yalnızca bir dil meselesi değil; aynı zamanda barış, eşitlik ve demokrasi meselesidir” dedi.
Çok dillilik toplumsal birliği güçlendiriyor
Lezgin Botan’ın açıklamasından bazı kesitler şöyle:
“Dünya, etnik ve kültürel zenginliklerin bir arada yaşadığı bir mozaik. Çok dilli ülkeler, bu çeşitliliği kucaklayarak hem bireysel hem kolektif hakları koruyor hem de ulusal ve toplumsal birliği güçlendiriyor.
Örneğin Kanada’da İngilizce ve Fransızca, resmi dil olarak bir arada verilirken, Quebec’in Fransızca tutkusu ülkeyi renklendiriyor. İsviçre’de ise Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Roman dilleriyle bir senfoni yaratıyor; her kanton kendi melodisini çalıyor ve kendi mecrasında sorunsuzca akıp gidiyor.
Belçika’ya bakalım: Flemenkçe, Fransızca ve Almanca hem resmi dil hem de eğitimde anadil olarak başarılı bir şekilde veriliyor. Hindistan’da İngilizce, Hintçe ve 22 eyalet dili kullanılıyor. Onun dışında yerellerde İngilizce öğrenimi zorunlu olarak verilmekle birlikte, yerellerde anadilde eğitim verilmektedir.
Birleşik Krallık ve Rusya Federasyonu’nun, bu bağlamda özellikle incelenmesi gerekmektedir. Güney Afrika’da ise 11 resmi dil bulunuyor; bu, çeşitliliğin ne kadar büyüleyici olabileceğini kanıtlıyor. İsrail’de ise İbranice ile birlikte Arapça hem resmi dil hem de eğitim dilidir.
Bu ülkelerde anadilde eğitim, birleştirici bir köprü. Kanada’da çocuklar, Fransızca ve İngilizce eğitim programlarında iki dilde yetişiyor; bu, onların hem kimliklerini korumasını hem de küresel dünyada yer bulmasını sağlıyor.
İsviçre’de okullar, bölgesel dillere göre şekilleniyor; öğrenciler kendi dillerinde öğrenirken diğer dilleri de kucaklıyor. Finlandiya’da Fince ve İsveççe eğitim zorunlu olup, bu da toplumsal uyumu güçlendiriyor.
Mozambik’te iki dilli eğitim, öğrenme başarısını yüzde 15 artırıyor; çocuklar anadillerinde okurken kendilerine güvenleri artıyor. Lüksemburg’da ise Lüksemburgca, Almanca ve Fransızca küçük yaştan itibaren çocukların zihinlerinde birleşiyor ve adeta bir dil şöleni yaratıyor.
Çok dillilik, demokrasinin ruhuna dokunuyor. Azınlık dillerini ve yerli dilleri tanımak, siyasi ve demokratik katılımı canlandırıyor; araştırmalar, dil haklarının seçmen katılımını yüzde 10 artırdığını gösteriyor.
Ülke barışına katkısı ise yadsınamaz: Dil çatışmalarını azaltıyor, toplumsal yaraları sarıyor ve istikrarı pekiştiriyor. Çok dilli politikalar, kültürel farklılıkları kucaklayarak siyaseti daha kapsayıcı hale getiriyor, ayrıştırıcı değil birleştirici bir dil ve demokratik bir kültür yaratıyor.
Bask modeli uyarlanabilir mi?
Kamusal alanda ortak dil, bu ülkelerde bir denge sanatı. Kanada’da İngilizce, federal iletişimde lider; İsviçre’de federal belgeler dört dilde yayımlansa da Almanca sıkça öne çıkıyor. Hindistan’da İngilizce, eyalet dilleri arasında bir köprü; resmi işlemlerde birliği sağlıyor. Bu yaklaşım, eşitlik ile pratikliği harmanlayarak toplumsal uyumu destekliyor.
Peki, bu model Türkiye’ye, özellikle Kürtçe bağlamında uyarlanabilir mi? Kesinlikle. İspanya’daki Bask modeli ilham verici; Baskça anadilde eğitim, İspanyolca ile entegre bir şekilde sunuluyor.
Irak’ta Arapçayla birlikte Kürtçe resmi dil olarak kabul ediliyor. Federe Kürdistan bölgesinde ise Kürtçe dışında beş ayrı dilde anadilde eğitim veriliyor.
Rojava’da altı ayrı dilde eğitim var
Türk devleti de Lozan Anlaşması gereği Ermenice ve Rumca anadilde eğitim hakkı tanımıştır.
Dolayısıyla Türkiye’de Kürtçe anadilde eğitim, kültürel hakları korumakla birlikte toplumsal barışı güçlendirecek yegane yollardan biri olacaktır.
Araştırmalar, iki dilli eğitimin öğrencilerin pedagojik ve akademik başarısını artırdığını, toplumsal barışı ve güveni pekiştirdiğini gösteriyor. Kürtçenin eğitimde ve kamusal alanda tanınması, demokrasiyi derinleştirecek; ayrışmayı değil, toplumsal birleşmeyi teşvik edecektir.
Siyasi irade ve toplumsal uzlaşı
Türkiye, çok dilli bir geleceği kucaklayarak hem kendi zenginliklerini koruyabilir hem de dünya sahnesinde daha kapsayıcı bir ilerici model sunabilir. Kürtçenin eğitimde ve kamusal alanda yer bulması, sadece bir dil meselesi değil; aynı zamanda barış, eşitlik ve demokrasi meselesidir.
Bu adım, farklılıkları bir tehdit değil bir hazine olarak gören ilerici, bilimsel bir demokratik anlayışın, iç barışı ve huzurunu sağlamış bir Türkiye’nin kapısını aralayabilir.”
Kaynak: ANF
 
			








