• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Kasım 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Kadınların eğitim hakkı toplumsal dönüşümle mümkün

4 Kasım 2025 Salı - 00:00
Kategori: Kadın, Manşet
Kadınların eğitim hakkı toplumsal dönüşümle mümkün

Üniversite ve yurtların güvenirliği ile ailelerin kaygı ve panik hallerini Rosa Kadın Derneği’nden sosyolog Ruşen Yakut ile konuştuk:

  • Gülistan Doku’nun 2020 yılında kaybettirilmesi ve Rojin Kabaiş’in öldürülmesi, kadınların kamusal alandaki varoluşuna yönelik yapısal tehditleri görünür kılmıştır. Bu olayların yalnızca münferit değil, devletin cinsiyetlendirilmiş iktidar biçimleriyle de ilişkili olduğunu söyleyebiliriz
  • Kadınların eğitimden uzaklaşması, bireysel yaşam olanaklarını daraltırken; toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeyi de olumsuz etkiler. Kadınların kamusal alandan çekilmesine, ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamasına ve erkek egemen yapının güçlenmesine yol açar
  • Kadın öğrencilerin güvenliği ve eğitim hakkının korunması, bireysel önlemlerle değil, toplumsal ve kurumsal düzeyde dönüşümle mümkündür. Üniversite ve yurtlarda yaşanan güvensizlik, yalnızca fiziksel tehdit değil, kadınların kamusal yaşamdan dışlanmasına neden olan yapısal bir sorundur

Şirin Bayık

Gülistan Doku, Rojin Kabaiş… Okumak için gittikleri üniversitelerde katledildiler, kaybettirildiler. Bu olaylar karşısında yetkililerce yürütülen soruşturmalardaki yetersizlikler, cezasızlık politikaları genç kadınların eğitim, çalışma ve kamusal hayata katılımı alanlarını daralttı. Üniversite ve yurtların güvenirliği sorgulanırken, aileler açısından ise kimi kaygı ve panik hallerini de beraberinde getirdi. Biz de bu konuyu Rosa Kadın Derneği’nden sosyolog Ruşen Yakut ile konuştuk.

 

“Son yıllarda Kürdistan’da üniversite öğrencisi kadınların uğradığı şiddet ve kaybettirme vakaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile devlet şiddetinin kesişim noktasında ele alınması gereken yapısal bir sorundur” diyen Ruşen Yakut, “Gülistan Doku ve Rojin Kabaiş gibi örnekler, bireysel suç vakalarının ötesinde, ataerkil sistem ile sömürgeci devlet yapısının ortak üretimi olarak değerlendirebiliriz” diye konuştu. Üniversite gibi kamusal mekânlarda dahi kadın öğrencilerin erkek şiddetinin hedefi olduklarını belirten Yakut, “Gülistan Doku’nun 2020 yılında kaybettirilmesi ve Rojin Kabaiş’in öldürülmesi, kadınların kamusal alandaki varoluşuna yönelik yapısal tehditleri görünür kılmıştır. Bu olayların yalnızca münferit değil, devletin cinsiyetlendirilmiş iktidar biçimleriyle de ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Kürt kadın hareketi içinden biri olarak bu tür vakaları patriyarka ile sömürgeciliğin iç içe geçtiği sistematik bir şiddet yapısının sonucu olduğunu söyleyebilirim” diye vurguladı.

Ataerkil kontrol mekanizması ve hedefleniyor

Bu olaylar ile birlikte ailelerin kız çocuklarını şehir dışına ya da üniversiteye göndermekte daha çekingen davranmasına yol açtığını belirten Yakut, “Böylece, kadınların kamusal alandan geri çekilmesi/ çektirilmesi riskini artırır. Toplumda ‘kadın dışarı çıkarsa başına kötü bir şey gelir’ algısı yeniden üretilir ve bu da ataerkil kontrol mekanizmasını güçlendirir. Bu da erkek egemen ve devlet merkezli denetim mekanizmalarının yeniden üretildiği anlamına gelir. Bu açıdan bakıldığında erkek şiddeti, sadece bireysel bir suç değil, toplumsal kontrol aracına dönüşmüştür. Tabii burada dikkat çekmemiz gereken önemli bir husus var: Kadınlar sadece kamusal alanda değil en çok evde şiddete uğramakta, yakınındaki erkek tarafından şiddet gördüğü ve katledildiklerini, şüpheli ölümlerle üstünün örtüldüğünü hatırlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün hala kadınların sormaya devam ettiği; ‘Gülistan Doku nerede’ ve ‘Rojin Kabaiş’e ne oldu’ soruları sadece bir adalet çağrısı olarak değil, devletin hesap vermesi gereken politik bir soruya dönüşmüştür” diye belirtti.

Gülistan Doku ve Rojin Kabaiş özelinde kadınlara yönelik vakalarda soruşturmalardaki eksikliklerin adalet ve hukuk sistemine güvensizlik yarattığını dile getiren Yakut, “Delillerin toplanmaması, soruşturma süreçlerinin uzatılması, faillerin korunması veya cezasız kalması gibi durumlar, toplumda adaletin herkes için eşit işlemediği algısını güçlendirmektedir. Bu durumun da özellikle kadınlarda, adalet mekanizmasının kendilerini korumadığına dair güçlü bir inançsızlık yarattığını söyleyebiliriz. Kadınlar devletin ve hukukun tarafsız davranmadığını, aksine erkek egemen bir sistemin çıkarlarını koruduğunu görmektedirler” şeklinde konuştu.

Üniversiteler ve yurtların güvenliği

Üniversite ve yurtların güvensiz olmasının kadınların eğitim hakkını da doğrudan etkilediğini belirten Yakut, “Kürdistan’da yaşanan örneklerde olduğu gibi, kadın öğrencilerin kaybettirilmesi, şiddete uğraması ya da yurtlarda taciz olaylarının yaşanması, ailelerde derin bir endişe yaratmaktadır. Bu durum, birçok ailenin kız çocuklarını şehir dışına göndermekte tereddüt etmesine neden olduğuna tanıklık ediyoruz. Böylece, kadınların üniversiteye erişim hakkı fiilen kısıtlanmaktadır. Eğitime devam eden kadınlar ise sürekli bir tedirginlik ve korku içinde yaşamasına; bu da akademik başarıyı ve toplumsal katılımı olumsuz yönde etkilemektedir. Ailelerin bu korumacı yaklaşımının da hatalı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yaşanan kaybettirme, şiddet ve taciz vakaları sonrasında ailelerin kız çocuklarını kamusal alanlardan ya da eğitimden uzak tutması, onları ihlallerden korumaz; aksine olası bir şiddet karşısında daha savunmasız ve güçsüz hale gelmelerine neden olur. Burada çözüm kadınların kapanması/kapatılması olmadı hiçbir zaman, aksine kadınların örgütlenmeye, daha çok görünmeye ve kadın olmaktan dolayı uğradığı ayrımcılığın farkında olarak ve mücadelesini sürdürerek, güçlenerek erkek şiddetine karşı durabilir” dedi.

‘Kadınlar dışarda da evde de güvende değil’

Bu durumun beraberinde ileriye dönük kimi sorunları da yaratacağını söyleyen Yakut, “Üniversite ve yurtlardaki güvensizliğin kadınların eğitim hakkını kısıtlaması, yalnızca bugünü değil, geleceği de derinden etkileyen bir toplumsal bir sorundur. Kadınların eğitimden uzaklaşması, bireysel yaşam olanaklarını daraltırken; toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeyi de olumsuz etkiler. Kadınların kamusal alandan çekilmesine, ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamasına ve erkek egemen yapının güçlenmesine yol açar. Eğitim hakkını kullanamayan kadınlar, karar alma mekanizmalarında yer alamaz; böylece toplumda kadın temsiliyetini zayıflatır. Bu da mevcut eşitsizliklerin ve toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesine neden olur” diye konuştu.

Ayrıca güvensizliğin, kadınların farkındalık ve özgürleşme süreçlerini durduran bir toplumsal soruna dönüşebileceğini belirten Yakut, “Kız çocuklarının eğitimine yönelik ailelerin duyduğu korku kuşaktan kuşağa aktarılmaya başlar. ‘Kız çocuğu dışarıda güvende değildir’ düşüncesi, toplumsal bellekte yer eder ve kadınların kamusal yaşama katılımını daha da sınırlar. Ama şunu da unutmamak gerek; kadınlar evde de güvende değillerdir” ifadelerini kullandı.

‘İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli’

Toplumsal bir sorunu tetikleyen bu duruma ilişkin acil çözüm politikalarının hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Yakut, “İlk olarak kadınlara yönelik şiddet vakalarında etkin, hızlı ve şeffaf soruşturma süreçleri işletilmeli; cezasızlık politikası son bulmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü önleyici, koruyucu ve failleri cezalandırıcı mekanizmalar etkin biçimde uygulanması, kadınların güvenliği anayasal ve uluslararası standartlarla teminat altına alınması için sözleşmeye geri dönülmeli. Ayrıca, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kadınların korunması ve şiddet uygulayanlara karşı tedbirlerin alınması konusunda etkin biçimde kullanılmalıdır. Burada biz kadınların mücadele alanlarımızı bırakmamayı, daha çok güçlendirmek için çalışmalarımıza devam etmeliyiz. Unutmamalıyız ki bu sözleşmelerin feshedilmesi ya da etkin bir şekilde uygulanmaması tek başına bir sebep değildir. Burada sorgulamamız gereken erkek egemen zihniyet ve zihniyetin sirayet ettiği alanları görmeli ve buna karşı mücadele etmeliyiz. Bu sözleşmeyi fesheden, uygulamayan erkek egemen zihniyetin ta kendisidir. Devlet eliyle kurumsallaşmaya, güçlenmeye ve meşrulaşmaya devam ediyor” diye belirtti.

Yapısal bir sorundur

Yakut, son olarak, “Kadın öğrencilerin güvenliği ve eğitim hakkının korunması, bireysel önlemlerle değil, toplumsal ve kurumsal düzeyde dönüşümle mümkündür. Üniversite ve yurtlarda yaşanan güvensizlik, yalnızca fiziksel tehdit değil, kadınların kamusal yaşamdan dışlanmasına neden olan yapısal bir sorundur. Bu nedenle çözüm önerileri çok boyutlu olmalıdır” önerilerini paylaştı.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Demokratik entegrasyon

Sonraki Haber

Veya ‘Sizin hiç babanız öldü mü?’

Sonraki Haber
Veya ‘Sizin hiç babanız öldü mü?’

Veya ‘Sizin hiç babanız öldü mü?’

SON HABERLER

Kadınların yaşadığı eve saldırıya tepki: Amed’i karanlığa teslim etmeyeceğiz

Kadınların yaşadığı eve saldırıya tepki: Amed’i karanlığa teslim etmeyeceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
4 Kasım 2025

Bakırhan, TÜSİAD Başkanı Doğan ile görüştü

Bakırhan, TÜSİAD Başkanı Doğan ile görüştü

Yazar: Yeni Yaşam
4 Kasım 2025

Ekrem İmamoğlu’nun babası ve oğlu ifade verecek

Ekrem İmamoğlu’nun babası ve oğlu ifade verecek

Yazar: Yeni Yaşam
4 Kasım 2025

4 Kasım darbesi protestoları: Ne kayyımlar ne siyasi darbeler halk kazanacak

4 Kasım darbesi protestoları: Ne kayyımlar ne siyasi darbeler halk kazanacak

Yazar: Yeni Yaşam
4 Kasım 2025

Bağdat’ta Haşdi Şabi karargahında patlama

Bağdat’ta Haşdi Şabi karargahında patlama

Yazar: Bedri Adanır
4 Kasım 2025

İzmir’de Recep Unuş’un taziyesine kitlesel ziyaret

İzmir’de Recep Unuş’un taziyesine kitlesel ziyaret

Yazar: Aziz Oruç
4 Kasım 2025

Özgür Özel: Muhalefete sınır çizilemez

Özgür Özel’den ‘dokunulmazlık’ özrü

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
4 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır