İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş, İnfaz Kanununun 25’inci. Maddesinin kaldırılması gerektiğini söyleyerek ‘TBMM’nin İnfaz Kanununda değişiklikler yapması gerekmektedir’ dedi
Şirin Bayık
Yaşanan ihlallerle sıkça gündeme gelen hasta tutsaklara ilişkin verileri gazetemizle paylaşan İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş, sadece kendi çalışmaları ile bir liste oluşturduklarını belirterek, “Gerçek sayının bizim tespit ettiğimiz sayıdan çok daha fazla olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki Türkiye’de resmi makamlar bu konuda verilerini kamuoyu ile paylaşmıyor” dedi. Adalet Bakanlığı’nın Türkiye hapishanelerinde toplam kaç hasta tutsak olduğunu ve bunların kaçının ağır hasta tutsak olduğunu kamuoyu ve hak temelli kuruluşlarla paylaşmadığını belirtti.
335 ağır hasta tutsak
Demirtaş, “Hasta Mahpuslara ilişkin hazırladığımız son raporumuz 28 Nisan 2025 tarihinde kamuoyuyla ve ihlallerin giderilmesi amacıyla ilgili makamlarla da paylaşılmıştır. Hasta mahpus raporumuza göre Türkiye Hapishanelerinde en az bin 412 hasta mahpus bulunmaktadır. Bunlardan durumunu ağır olarak tarif edebileceğimiz hasta mahpus sayısı ise 335’tir. Ağır hasta mahpusların 230’u tek başına yaşamını devam ettirememekte ve 105’inin de desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. 188 mahpusun ise hastalıkları nedeniyle durumunun sürekli olarak kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bin 412 hasta mahpusun 161’i kadın ve bin 251’i erkektir” bilgisini paylaştı.
Bu verilerin 7 Nisan 2025 tarihinde elde edildiğini belirten Demirtaş, “Bu tarihten sonra yapılan yasal düzenlemeden sonra az da olsa bazı hasta mahpuslar tahliye edilmiştir. Bunun yanında hapishanede bulunup da hastalığı olmayan fakat daha sonra hastalıkları oluşan yeni hasta mahpuslar da vardır” şeklinde konuştu.
‘Yaşam hakkı ihlal ediliyor’
Hasta tutsakların çok uzun yıllardır Türkiye infaz sisteminin neden olduğu hak ihlallerinden biri olduğunu belirten Demirtaş, “Mahpuslar Türkiye’de yürürlükte bulunan yasal mevzuat ve idari kurumların keyfi ve hukuka aykırı kararları, Adli Tıp Kurumunun hukuka aykırı raporları nedeniyle tahliye edilmemektedir. Bu durum mahpusların başta sağlık hakkı ve yaşam hakkı olmak üzere kategorik olarak birçok hakkını ihlal etmektedir. Şimdiye kadar hapishanede tutulan bir çok hasta mahpus uygun ve etkili tedavi imkanlarına erişemediği ve hastalıkları nedeniyle infazları ertelenmediği için hapishanede yaşamını yitirmiştir. Mahpusların yaşam hakkı devletin sorumluluğundadır. Hapishanede uygun ve etkili tedaviye erişemediği ve infazları ertelenmediği için yaşamını yitiren mahpusların yaşam hakkı bizzat devlet eliyle ihlal edilmektedir” dedi.
‘Kurumlar üzerine düşeni yapmalı’
Türkiye’de devam eden barış ve demokratik toplum süreci dahilinde hasta tutsaklara ilişkin ihlaller konusunda yetkililere sorumluluk düştüğünü belirten Demirtaş, “Fakat hasta mahpusların durumunun Kürt Meselesinin çözümü konusunda yürütülen süreçten ve demokratik bir ortamın sağlanmasından bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durum en başta temel hak ve özgürlükler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Sağlık hakkı ve yaşam hakkı yurttaşların en temel haklarından biridir. Bu nedenle bir insan hakkı ihlali olarak ele alınıp ihlalin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu ihlalin ortadan kaldırılması için yargı, Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumunun temel hakların korunması için üzerine düşeni yapması gerekmektedir” dedi.
İnfaz Kanunu
Aynı zamanda TBMM’ye çok önemli görevlerin düştüğünü dile getiren Demirtaş, “TBMM’nin İnfaz Kanununda değişiklikler yapması gerekmektedir. Uygulamada Adli Tıp Kurumu tarafından hapishanede kalamaz raporu verilmesine karşın savcılıklar tarafından İnfaz Kanununun 16. Maddesi uyarınca “Toplum güvenliği için tehlikeli olduğu” gerekçesiyle infaz erteleme kararı vermemektedir. Özellikle Adli Tıp Kurumunun bu husustaki politikası bilinmesine ve az sayıda da olsa hapishanede kalamaz şeklinde rapor verilmesine rağmen hasta mahpuslar bu defa savcılık engeline takılmaktadır. Bu nedenle hasta mahpusların infazlarının ertelenmesinde savcılığın subjektif değerlendirmeler yapmasına ve bilimsel tespitlere aykırı karar vermesine yol açan maddenin kaldırılması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Devamında ise, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpusların İnfaz Kanununun 25. Maddesinde “Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez” hükmü uyarınca infazı ertelenmemektedir. Bu madde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hasta mahpusların infazının ertelenememesine gerekçe olarak gösteriliyor. Bu maddenin kaldırılması ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen hasta mahpusların tahliyesinin önünü açacaktır” dedi.
İhlaller ölüm getirdi
Hasta tutsakların tahliyesinin önündeki en büyük engel olarak Adli Tıp Kurumu’nu işaret eden Demirtaş, “Adli Tıp Kurumu bu hususta tek belirleyici mercidir. Vermiş olduğu raporlar savcılıklar tarafından esas alınıyor. ATK’nın tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanması lazım. ATK’nın yapısının değiştirilmesi suretiyle bu ihlaller sona erdirilebilir. ATK ve diğer hastanelerin vermiş olduğu hukuka aykırı raporlar sonucunda hapishanede yaşamını yitiren mahpuslar var. Geçmişte ceza tehiri gerekmez raporu verilen mahpuslar kısa süre içerisinde hapishanede yaşamını yitirdi. Şakir Turan bu hasta mahpuslardan biriydi. Hastanenin ceza tehiri gerekmez raporu vermesinden 20 gün sonra Turan hapishanede yaşamını yitirdi. Dolayısıyla bu konuda ATK ve sağlık kuruluşlarının tarafsızlığı ve bağımsızlığının sağlanması için yapısı ve çalışma usullerinin değiştirilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.








