Kürt ressam Soraya Lutfi, ‘Niştimanî Min’ (Benim Yurdum) adlı sergisinde kadınların acılarını, direnişini ve umudunu tuvale yansıtıyor. Lutfi, ‘Kadınlar bir halkın hafızasıdır; sanat, kimliğimizi ve sesimizi yeniden kurmanın yoludur’ diyor
Kürt sanatçı Soraya Lutfi, “Niştimanî Min” (Benim Yurdum) adlı kişisel sergisinde kadınların yaşam, direniş ve kimlik hikayelerini tuvallerinde anlatıyor. On beş yılı aşkın sanat yolculuğunda acı, umut, ışık ve karanlığı bir araya getiren Soraya Lutfi: “Kadınlar bir halkın hafızasıdır; sanatla bizden alınanı geri alıyoruz” diyerek hem kendi iç dünyasının hem de kadınların kolektif mücadelesinin kapılarını aralıyor. Kadınların kültürlerinin koruyucusu olduğunu anlatan Soraya Lutfi, “Onlar acıların, mücadelelerin, yenilgilerin ve zaferlerin büyük bir kısmını taşırlar. Kadınlar bir ülkenin gizli hafızası ve kimliğidir; tarihin çatlaklarında birer ışık gibi parlarlar. Sanat, bilim ve felsefe yoluyla onlardan alınanı geri alır ve hayata yeniden ruh verirler” şeklinde konuşuyor.
‘Acı, sevgi, ışık ve karanlık’
Soraya Lutfi, sergiSİ katılımcılarını kendi iç dünyasına hem de kadınların yaşam deneyimlerine davet ediyor. Yaklaşık on beş yıldır resim alanında profesyonel olarak çalışan ve realizm ile empresyonizm tarzlarında üretim yapan Soraya Lutfi, sergisi hakkında şunları dile getiriyor: “Bu sergi; acı, sevgi, ışık ve karanlığın bir araya geldiği bir bütündür. Benim Kürt olarak yaşamımı, kültürel ve kişisel deneyimlerimi yansıtıyor. Tablolarımda hem doğa ve manzara, hem de kadın figürleri üzerinden yaşamın, direnişin ve acıya katlanmanın hikayesini anlatıyorum. Kadın, saflığında ve zarafetinde acı taşır ama o acılar ona güç ve onur kazandırır. Her tablo, benim için anlatılmamış bir hikayeye sahip bir kadın gibidir; ben yalnızca o hikayeyi dile getiririm.”
‘Sanat, kimlik ve umudun dili olmalı’
Soraya Lutfi, sanat eğitimi alanında da aktif. Dokuz yıldır suluboya, yağlı boya, renkli kalem ve desen tekniklerinde resim dersleri veriyor. Soraya Lutfi: “Amacım sanatı genç nesillere, özellikle kadınlara aktarmak. Onların kendilerini ifade etme cesareti bulmalarını, yaratıcılıklarını göstermelerini istiyorum. Sanat benim için sadece resim yapmak değil; kimliği, direnişi ve umudu ifade etmenin bir yoludur” şeklinde konuşuyor.
‘Sergi bir durak değil, yolculuğun kendisi’
“Benim Yurdum” sergisi, Soraya Lutfi’nin kişisel yolculuğunu ve yaşam deneyimlerini gözler önüne seriyor. Soraya Lutfi, bu süreci şu sözlerle tanımlıyor “Bu sergi benim yolumun bir parçası, bir son değil. Henüz yürüyecek çok yolum var. Attar’ın (Feridüddin Ebu Hamid Muhammed Attar Nişaburi) dediği gibi, ‘Aşkın yedi şehrini dolaştı, ben hala bir sokağın köşesindeyim…” Bu sözler, onun mütevazılığını olduğu kadar, sanatının sürekli gelişen bir sürecin parçası olduğunu da gösteriyor. Soraya Lutfi’nin bakışında her tablo, her renk ve her biçim insani, toplumsal ve kültürel bir deneyimi anlatıyor. Eserleri, kadınların acılarından ve mücadelelerinden doğuyor; ama aynı zamanda umut, direniş ve yeniden doğuş mesajı taşıyor. Sanatçı, eserleriyle hem kendi toplumunun kültürünü yeniden yorumluyor hem de izleyiciyi kendi kimliği ve tarihi üzerine düşünmeye çağırıyor.
Haber: Sanya Moradi- Sine / NUJİNHA









