Abdullah Öcalan’ın cesareti ve siyasi zekâsı sayesinde Kürt meselesinde kritik bir eşiğe gelindiğini belirten Prof. Giovanni Russo Spena, ‘Sürecin başarısı Türk devletinin atacağı adımlara bağlı. Öcalan’ın özgürlüğü bizim için esastır’ dedi
Kürt sorununun demokratik ve kalıcı çözümüne yönelik tartışmalar hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada önemli bir gündem maddesi haline gelmiş durumda. Bu çerçevede, yıllardır Kürt halkının hak mücadelesi ve barış çabalarıyla dayanışma içinde olan isimlerden biri, İtalya Öcalan’a Özgürlük Komitesi Sözcüsü, eski senatör ve hukuk profesörü Giovanni Russo Spena. Spena, hem Avrupa kurumlarının aldığı kararları yakından izleyen hem de Kürt sorununun çözümü konusunda uluslararası kamuoyunun sorumluluğuna dikkat çeken bir isim.
Prof. Russo Spena, Kürt sorununun demokratik çözüm perspektifi ve Abdullah Öcalan’ın koşullarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Önemli bir eşikteyiz ama belirsizlikler devam ediyor’
İtalya Öcalan’a Özgürlük Komitesi Sözcüsü olarak Abdullah Öcalan’ın öncülüğünü yaptığı Barış ve Demokratik Toplum sürecini yakından takip ettiğini ifade eden Prof. Russo Spena, “Kürt meselesi açısından çok önemli bir dönemden geçtiğimize inanıyorum. Bana göre kritik bir eşikteyiz ve biz Roma’dan bunu büyük bir ilgiyle takip ediyoruz, çünkü Öcalan tam 26 yıl önce barış mesajını Avrupa’ya iletmek için Roma’ya gelmişti.
Ne yazık ki Avrupa ve İtalyan hükümeti onun mesajını anlamak istemedi ve onu daha sonra işkencecilerine teslim etti; onlar da kendisini İmralı Ada Cezaevine götürdüler. Bugün yine, bir kez daha Başkan Öcalan’ın, Apo’nun, büyük bir siyasi sezgisi ve zekası sayesinde önemli bir eşikteyiz. Çünkü Başkan Öcalan’ın cesur barış önerisi yeni bir yol açtı. Bir barış süreci ihtimali var, fakat aynı zamanda gelecek belirsiz, çünkü hâlâ devam eden bir savaş var ve Suriye ile Irak’taki Kürt kazanımları hedef alınmak isteniyor” dedi.
‘Adım atma sırası Türk devletinde’
Sürecin başarısı için Türkiye’nin somut adımlar atması gerektiğinin altını çizen Prof. Russo Spena, şunları belirtti:
“Süreç, Kürt halkı açısından olumlu ilerliyor. PKK 12. Kongresi’nde aldığı kararlarla mücadelesini başka bir aşamaya, yani siyasi düzleme taşıdığını ilan etti. Geri dönülmez bir barış yoluna girdiler.
Aynı iradenin Türk hükümetinde olduğunu düşünmüyorum. Muhtemelen hükümet kendi içinde oldukça bölünmüş durumda. Özellikle Türkiye’de çok güçlü olduğunu bildiğimiz askerî-sanayi kompleksinin askeri kanadı, yaşanan kayıpları gerekçe göstererek-ki bu aslında bir mazeret-sürece karşı çıkıyor. Yine de bazı ilerlemeler var.
Parlamento bünyesinde bir komisyonunun kurulmasını ve barış sürecini tartışıyor olmasını olumlu olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla Öcalan’ın güç ve zekâyla başlattığı süreç hâlâ ayakta. Kürtler kendi üzerine düşeni yaptı; şimdi Türk hükümetinin kendi çelişkilerini aşmasını ve gerçek bir barış sürecine katkı sunmasını bekliyoruz.”
‘Önder Apo özgür olmalı’
Abdullah Öcalan’ın ve tüm siyasi tutsakların artık zaman geçirilmeden serbest bırakılması gerektiğinin altını çizen Prof. Russo Spena konuşmasına şöyle devam etti:
“Artık Türkiye’nin kendi üzerine düşen kısmı yapması gerekiyor ve bu çok önemli bir aşama olacaktır. Sürecin başarısı, yıllar süren çatışmanın ardından birlikte tanınmak ve birbirine saygı göstermek, örneğin baskıcı ve özgürlükleri kısıtlayıcı yasaların değiştirilmesini, Türkiye’nin demokratikleştirilmesini, Kürt dilinin ve varlığının tamamen tanınmasını, adaletin güvence altına alınmasını ve ayrıca Başkan Öcalan’ın ve tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını gerektirir.
Bir diğer temel nokta ise Rojava deneyimidir. Başkan Öcalan’da bu konuda son derece nettir. Rojava Devrimi bir kırmızıçizgidir. Bu kırmızıçizgi aşılamaz, çünkü demokratik konfederalizm için, Kürt kadınlarının deneyimi için, Rojava’da var olan yerellik ve paylaşım deneyimi için büyük önem taşımaktadır. Buna karşın, Türk hükümeti hâlâ Demokratik Suriye Güçlerini (QSD) kendisi için bir tehdit olarak görmeye devam ediyor. Böylesi bir süreçte bu tutum asla kabul edilemez. Bu nedenle, süreçte hâlâ büyük güçlük taşıyan bazı noktalar vardır ve bunların tartışılıp aşılması gerekecektir; umarım en kısa sürede aşılır.”
‘Sürece rağmen tecrit devam ediyor’
“Artık, bütün dünya için Kürt meselesinin çözümü için temel aktörün Başkan Öcalan olduğu kanıtlanmıştır” diyen Prof. Russo Spena, devamla şunlara dikkat çekti:
“Gerçek bir barış sürecini sadece Başkan Öcalan yönlendirebilir. Bu nedenle özgürlüğü bizler için esastır.
Tarihî bir örnek verecek olursak; Güney Afrika’da Nelson Mandela’nın rolü gibi ya da gerçekten bir Filistin devleti tanınmak istense Marouane Barghouti’nin üstlenebileceği rol gibi. Yani bazı kişiler vardır ki kültürleri, karizmaları ve önemleri sayesinde sadece kendi halklarının değil, ulusların da birliğini temsil ederler. Öcalan da bu liderlerden biridir ve haklı olarak — bunu büyük bir saygıyla söylüyorum — yalnızca kendi özgürlüğünü değil, tüm Kürt siyasi tutsakların özgürlüğünü gündeme getirmiştir. Bu gerçekten uluslararası hukukun gereklerine uygun davranmak anlamına gelir. Sürece rağmen, Öcalan’ın içinde bulunduğu ağır tecrit koşulları devam ediyor. Türk hükümeti şu ana kadar bunun gereklerini en küçük düzeyde bile yerine getirmemiştir. Sadece birkaç avukat ziyareti ve birkaç aile ziyareti gibi son derece sınırlı adımlar atılmıştır. Kısacası, Türk hükümeti fiilen uluslararası hukuka aykırı davranmaya devam ediyor.”
‘Umut hakkı uygulanmalı’
Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun umut hakkına dönük kararının önemli olduğunu belirten Prof. Russo Spena, “Konseyin aldığı karar, uluslararası hukukun temel bir ilkesini temsil eder nitelikte. Türkiye’nin böylesine güçlü bir sesi hala dikkate almamış olması kabul edilemez. Türkiye’nin hâlâ çok belirsiz bir durumda. Türk hükümeti bölünmüş durumdadır ve bence bir karmaşa dönemindedir. Türkiye’de umut hakkından yararlanılması gereken çok sayıda siyasi var. Dolayısıyla umut hakkını sonuna kadar savunmalı ve Türkiye’yi bu büyük uluslararası ilkeyi uygulamaya zorlamalıyız” dedi.
‘AB’nin tutumu utanç verici olmaya devam ediyor’
Avrupa Birliği’nin Abdullah Öcalan’ın esaretinden birinci derece sorumlu olduğunu belirten Prof. Russo Spena, “AB ülkeleri, Başkan Öcalan Roma’ya gelerek vermek istediği barış mesajını anlamak istemedi. Ne yazık ki, Avrupa Birliği bu konuda utanç verici bir şekilde sessiz kaldı. Utanç verici, kelimesini özellikle kullanıyorum çünkü bunu bir Avrupalı, bir Avrupa yöneticisi olarak söylüyorum. Avrupa Birliği utanç verici bir şekilde hala sessiz, aynı şekilde İtalyan hükümeti de utanç verici bir sessizlik içinde. AB’nin tutumu, uluslararası ikiyüzlülük ve kabul edilemez. Bu tutum karşılıklı çıkar ilişkilerden kaynaklanıyor. Askeri ilişkiler böylesi bir tutumda temel etken. Yine, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve İtalya ile çok güçlü bir ithalat-ihracat ilişkisi var; dolayısıyla sanayi ve finans baskısını da göz ardı edemeyiz. Ne yazık ki, Türkiye-Kürdistan ilişkilerinin insani boyutu ve Kürt halkının özgürleşme ve kendi kaderini tayin etme hakkı, Avrupa Birliği için, utanç verici bir şekilde, askeri çıkarlar, sanayi çıkarları ve piyasa çıkarları uğruna geri plana itiliyor.
Biz Avrupalılar, Avrupa Birliği’nin içinden güçlü bir baskı uygulamalıyız ve bunu yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Avrupa halkı, AB veya devletler değil. Avrupa halkı, Kürt halkının özgürlüğünü tamamen destekliyor. Bu nedenle, Avrupa halkının Türkiye’ye yönelik bu baskısını, Avrupa devletlerinin eylemlerini ve kararlılığını etkileyecek şekilde kullanmamız gerekiyor” diye ekledi.
Haber: Serkan Demirel / ANF
