Meclisten bir heyetin Sayın Öcalan’ı ziyaret etmesiyle önemli bir eşik aşılmış oldu. AKP’den Hüseyin Yayman ve MHP’den Fethi Yıldız’ın DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile birlikte bir heyet olarak İmralı’da Öcalan’ın süreç hakkındaki son değerlendirmelerini alması ile beraber görüşmelerin resmi bir düzeye yükseldiğini belirtmekte fayda var. Ne var ki, sürekli ve haklı olarak birinci parti olduklarını söyleyen CHP’nin heyete son anda temsilci vermemesi, sonrasında bu tavırlarına gerekçe yaptıkları söylemler, barış beklentisi içinde olan geniş kesimlerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bununla yetinmedi CHP, son kurultaylarında Genel Başkan Özgür Özel’in yaptığı konuşmada, Kürt siyasetine omuz hizasından değil, üstten bakan sözleri, CHP’nin hızla ulusalcı bir cepheye savrulabileceği eleştirilerine de haklılık payı kazandırdı.
Aslında CHP daha önce devletin kurmaya çalıştığı tehlikeli ama tutmayan oyunu bir süredir yeniden kurmaya çalışıyor. Eskiden devlet, Kürt hareketi içinde yapay bir şahin-güvercin ikilemi yaratmaya çalışıyordu. Amaç, Kürt halkının kafasını karıştırmaktı. Tutmadı. Sayın Demirtaş’ın tutuklanması ile birlikte, AKP iktidarı bu sefer Öcalan-Demirtaş üzerinden aynı oyunu sahnelemeye çalıştı. Yine olmadı. Yeni çözüm sürecinin başlaması ile birlikte CHP bayatlamış bu oyunu tekrar sahnelemeye çalışıyor. Neredeyse Demirtaş’ı Onursal Genel Başkan ilan edecekler. Sayın Demirtaş’ın hangi mutabakatla tutuklandığını, CHP’nin rolünü tekrar yazmaya gerek yok. Peki CHP niye bunu yapıyor? Demirtaş’ın, çözüm için muhatap Öcalan’dır dediği yerde, CHP neden çözüm adresi olarak Demirtaş’ı gösterme gayretine giriyor? Bu numaraları, son üç seçimde kendisini stratejik olarak destekleyen ve hiçbir talepte bulunmayan DEM Parti’ye niye çekiyor?
CHP’nin bir bütün olarak Kürt Hareketini hiç tanımadığını bu süreçte net olarak gördük. Hem siyasetçilerinin hem de CHP’nin çeperinde bulunan gazetecilerin, akademisyenlerin sözlerinde bu gerçeğin izlerini bulmak mümkün. Kürt Hareketinin örgütlü hiyerarşisine, olan biteni okuma biçimine, gelecek perspektifine, kullandığı siyasal dilin alt metinlerine o kadar yabancılar ki, bu yabancılık üzerinden kurdukları siyaset biçimi, Kürtler tarafından anından filtreden geçiriliyor. Bunun sonucunda CHP’ye dair kuşkular gittikçe büyüyor.
CHP’nin en büyük yanılgısı, 2019 Yerel Seçimlerinden hemen önce, Öcalan’ın yazdığı bir notun televizyonlarda okutulması ile başladı. Kürt Hareketini bilenler ve Öcalan’ı okuyanlar, Suriye İç Savaşı başladığı andan itibaren Kürtlerin 3. Yol dedikleri yeni bir paradigmaya geçtiklerini bilirler. Bu 3. Yol çizgisini belirleyen de bizzat Öcalan’ın kendisiydi. Neydi bu Paradigma? Kürtler Suriye’de ne Esad’ın ne de ÖSO’nun yanında olacaklar, kendilerini savunup, kendi çizgileri ile var olacaklardır. Öcalan’ın o çok tartışılan, kimseye kendinizi yedeklemeyin, 3. Yol mücadelenizi devam ettirin sözlerini barındıran mektubu herkes bir yere çekti. Orada ne İstanbul seçimlerine dair bir ifade, ne de CHP veya AKP’yi destekleyin diye bir söz vardı. İşin doğrusu, Öcalan’ı okuyanlar, felsefesine vakıf olanlar, Öcalan’ın İstanbul seçimlerine özellikli bir önem atfetmeyeceğini de bilirler. Bu mektuptan önce hapiste bulunan Demirtaş, İmamoğlu’nun desteklenmesi gerektiğini söylemişti. Kürt halkı da AKP’nin savaş konseptli siyasetinden bıkmıştı. HDP de halkın bu hissiyatına uygun olarak herhangi bir aday çıkarmamıştı. Hal böyle olunca, Kürtler İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na oy verdiler. Bu tavır Öcalan’ın 3.Yol felsefesine karşı bir durum oluşturmuyordu. Aksine, Kürt Hareketi CHP’ye eklemlenmeden, stratejik gücünü gösterip, belirleyen konumuna yükselmişti. Bu 3. Yol paradigmasının bir gücüydü. CHP ise seçim sonrası, Kürtlerin CHP’ye oy vermesini, Kürtler Öcalan’ı değil, Demirtaş’ı dinlediler gibi bir sonuca bağladı.
CHP’nin İmralı’ya gidecek heyete üye vermemesinin iki temel nedeni vardı. Birincisi, çözüm sürecine kerhen destek veriyorlar. Masanın en ucunda oturuyorlar, kalkmak kolay olsun diye. Parti içindeki ulusalcıların da bunda etkisi var. Onlar da CHP’nin ZP, İYİP gibi nasyonalist yapılarla bir cephe oluşturma derdindeler. Açıktan, CB seçimini Kürtlerin yüzünden kaybettik bile diyebilecek ahmaklığa erişmişler. İkincisi, çözüm sürecinin başarıya ulaşması durumunda Kürtlerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a destek vereceğini düşünüyorlar. Çözüm sürecinin bitmesinin kendileri için iyi olacağı fikrindeler. Özür Özel’in kongrede yaptığı, Kürtlerin cellatlarına âşık olmaması gerektiğini, Stockholm Sendromu metaforunu kullanarak söylemesi, Kürtlerin iktidarla yürüttüğü çözüme dair kapıldığı korkusunu ele veriyordu (Kürtlerin cellatlarına CHP tarihinden başlamak gerekir). İşte bundan dolayı kendilerince güya Demirtaş’ı sahipleniyorlar. Süreci yürüten Öcalan ise, biz de Demirtaş’a sıcak mesajlar verelim. Kürtler nasılsa Demirtaş’ı dinliyorlar gibi hem gerçekçi hem de ahlaki olmayan bir siyaset yürütmeye çalışıyorlar. Kaçırdıkları önemli bir şey var. Demirtaş da bu örgütlü halkın değerli bir ismi ve o da Öcalan diyor. Kısacası, CHP oyun kurayım derken, kurmaya çalıştığı oyunun kurbanı oluyor.









