• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Aralık 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

‘Önce zarar verme’ ilkesinden barış gazeteciliğine: Hekimlikten RTÜK’e uzanan koruyucu bir etik

16 Aralık 2025 Salı - 11:50
Kategori: Forum, Manşet
‘Önce zarar verme’ ilkesinden barış gazeteciliğine: Hekimlikten RTÜK’e uzanan koruyucu bir etik

Bugün Türkiye’de demokratik toplumun yeniden güçlendiği bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin en kırılgan ama en belirleyici alanlarından biri de medya. Eğer hekimlikten öğrendiğimiz koruyucu etik gazeteciliğe de yerleşebilirse, hem de haber odasında hem toplumda daha sağlıklı bir zemin oluşacaktır

Dr. Necdet İpekyüz

Koruyucu sağlıkta etik; “Birey için iyi olanla toplum için iyi olanı dengelemek ve henüz hasta olmamış bünyeyi (toplumu) risklerden korumaktır.” Koruyucu sağlık aslında bir koruyucu etik davetidir. Hastalık ortaya çıkmadan engellemek, yara açılmadan onarmak, toplumu risklerden sakınmak… Halk sağlığının temelinde bu yaklaşım vardır: önce koru, önce güçlendir, önce barışı tesis et.

Bugün RTÜK üyesi olarak medya alanına baktığımda, hekimlikten içime yerleşmiş bu etik ilkenin gazetecilikle beklenenden daha güçlü bir bağ kurduğunu görüyorum. Çünkü medya, tıpkı sağlık gibi, toplumun görünmez damarlarında dolaşan bir etkiye sahiptir.
Sözcükler, görüntüler ve anlatılar; bazen bir toplumun ateşini yükseltir, bazen de düşürür.
Bu yüzden, “önce zarar verme” ilkesi aslında gazetecilik için de güçlü bir yoldur.

Halk sağlığında yanlış bir bilginin, bir enfeksiyon gibi hızla yayılabileceğini biliriz.
Medyada da durum farklı değil: nefret söylemi, hedef gösterme, tehlikeyi abartan dil, kutuplaştırıcı ifade—hepsi toplumsal dokuda bulaşıcı etkiye sahip.

AİHM içtihadı bu nedenle ifade özgürlüğünü korurken nefret söylemine sınır koyar. Çünkü özgürlük ancak başkasının varlığını tehlikeye atmayan bir zeminde anlam kazanır.

Hekimliğin koruyucu yaklaşımına benzer biçimde, gazetecilikte de bir tür “koruyucu habercilik” fikri mümkündür. Bu, sansür değil; toplumun kırılgan noktalarını gözeten bir habercilik bilinci demektir. Şiddeti körüklemeyen, öfkeyi parlatmayan, insanı yerinden etmeyen, barışı incitmeyen bir dil…

Bu anlayış sadece Türkiye için değil, çatışma yaşamış birçok ülkenin medya deneyiminde kendini gösteriyor. Güney Afrika’nın ırk temelli ayrımcılıktan çıkış sürecinde, Kuzey İrlanda’nın kırılgan barış döneminde, Kolombiya’da FARC sonrası dönemde medya dilinin nasıl “tansiyon düşürücü” bir rol oynadığı uzun yıllardır tartışılıyor. Deneyim gösteriyor ki, medya dili toplumun kalp ritmini etkileyebilir; hızlandırabilir, sakinleştirebilir ya da normale döndürebilir.

İnsan hakları yaklaşımıyla baktığımızda hekim ile gazeteci arasında benzer bir etik sorumluluk görüyoruz:
İkisi de toplumun kırılgan alanlarına temas eder.
İkisi de güç karşısında bireyin haklarını korumaya çalışır.
İkisi de şeffaflık, güven ve doğruluk olmadan var olamaz.

RTÜK’te yürüttüğüm görev, sadece bir denetimi değil toplumsal barışın kırılgan bağlarını koruma sorumluluğunu da taşıyor. Nitekim RTÜK’ün asıl görevi de regülasyondur. Düzenleyici ve denetim mekanizmaları ifade özgürlüğünü kısıtlayan değil, toplumsal zarar riskini azaltan—tıpkı koruyucu hekimlik gibi—bir anlayışla işlemesi gerektiğine inanıyorum.
Aksi hâlde medya, iyileştirmek yerine yarayı derinleştiren bir müdahale hâline gelebilir.

Barış gazeteciliği tam da bu noktada devreye giriyor. Barışı, çatışmanın sessizliği değil; toplumsal ilişkinin onarıcı bir biçimi olarak görmeyi teklif ediyor. İnsan hikâyelerini çoğaltmayı, dili yumuşatmayı, duygusal tansiyonu düşürmeyi, travmayı yeniden üretmemeyi…
Bazen düşünüyorum: Yirmi yıl önce bir klinikte hastanın nabzını tutan el ile bugün bir ekran karşısında toplumun nabzını tutmaya çalışan gözlerim arasında ne fark var?
Aslında çok yok.

Hastanın ağrısını dindirmeden müdahale planlamak nasıl anlamsızsa, toplumun acısını görmeden haber yapmak da öyle anlamsızdır. Tıpta tedaviyi kişinin ihtiyaçlarına göre uyarlamak ne kadar zorunluysa, gazetecilikte dili bağlamdan bağımsız kullanmamak da o kadar zorunludur.

Kelimeler, bazen bir toplumu yatıştıran bir sakinleştirici olabilir; bazen de kalp ritmini bozan bir uyarıcı.

Barış için medya, barış için etik

“Önce zarar verme” ilkesi, hekimlikten çok daha geniş bir alana sesleniyor aslında. Medyada kullanılan dilin, kurulan anlatının, yapılan haberin bir toplumu nasıl etkilediğini düşündüğümüzde, bu ilkenin gazetecilik için de yol gösterici olduğunu görebiliyoruz.
Barış gazeteciliği, gazetecinin özgürlüğünü daraltan değil, toplumun iyilik hâlini gözeten özgürlük anlayışını genişleten bir yaklaşımdır.

Bugün Türkiye’de demokratik toplumun yeniden güçlendiği bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin en kırılgan ama en belirleyici alanlarından biri de medya. Eğer hekimlikten öğrendiğimiz koruyucu etik gazeteciliğe de yerleşebilirse, hem de haber odasında hem toplumda daha sağlıklı bir zemin oluşacaktır.

Belki de mesele şudur: İyileştiren bir hakikat arayışı.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ayşe Şan için 2 günlük anma programı yapılacak

Sonraki Haber

İzBB işçilerinin eylemi 9’uncu gününde

Sonraki Haber
İzBB işçilerinin eylemi 9’uncu gününde

İzBB işçilerinin eylemi 9'uncu gününde

SON HABERLER

Öcalan: Ortadoğu’da su kardeşliği!

Öcalan: Ortadoğu’da su kardeşliği!

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Kimin Cumhuriyeti

Çöken ‘Reel Sosyalizm’ mi?

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

Gerçekliği kim yönetiyor? Kürt meselesi üzerinden iktidarın yeni biçimi

Gerçekliği kim yönetiyor? Kürt meselesi üzerinden iktidarın yeni biçimi

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Amed’de barışın, mücadelenin ve sinemanın buluşması

Amed’de barışın, mücadelenin ve sinemanın buluşması

Yazar: Bedri Adanır
16 Aralık 2025

Palmira saldırısının detayları: Ne oldu?

Palmira saldırısının detayları: Ne oldu?

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
16 Aralık 2025

Asgari ücret ‘efsaneleri’ ve gerçekler

Asgari ücret ‘efsaneleri’ ve gerçekler

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Demokratik entegrasyon, barış hukuku ve bütüncül hukuk

Yazar: Heval Elçi
16 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır