DEM Partili İrmez, Taybet İnan’ın ölüm yıldönümünde yaptığı açıklamada sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan katliamları hatırlatarak yüzleşme çağrısı yaptı. Cezaevlerine dair konuşan İrmez infaz uzatmalarına son verilmesi ve acil yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şirnex Milletvekili Mehmet Zeki İrmez, öz yönetim direnişleri sırasında katledilen Taybet İnan’ın ölüm yıl dönümüne ve Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları tarafından infazları uzatılan tutsaklara ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Taybet İnan’ın 10 yıl önce katledildiğini ve cenazesinin 7 gün sokak ortasında kaldığını belirten İrmez, “Kimsenin cenazei almasına izin verilmedi. Naaşına yaklaşanlara ateş açıldı. Eşi yaralandı akrabası olan Yusuf İnan ise kan kaybından yaşamını yitirdi. Dünya tarihinde eşine az rastlanır olaylar yaşandı Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de… Adına ‘vahşet bodrumları’ denen bodrumlarda 177 yurttaş katledildi. Bunları dile getiriyoruz çünkü yaşamını yitirenlere borcumuzdur bu unutmama mücadelesi. Evet kayıplarımızı unutmuyoruz, anıyoruz ve uygun koşullarda, uygun bir zeminde yüzleşmenin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu unutmama durumu barışa olan hasretimizi perçinliyor, demokratik topluma olan ihtiyacımızı yakıcı bir şekilde gösteriyor bize! Başta Taybet Ana olmak üzere sokağa çıkma yasaklarında katledilen yurttaşları sevgi, saygı ve minnetle anıyorum! Onlara barış borcumuz var ve bunu tesis etmek için demokratik topluma erişmek için mücadeleyi kesintisiz devam ettireceğimizin sözünü veriyoruz” dedi.
Türkiye’de bulunan cezaevlerinden bahsederken olumlu bir konuşma gerçekleştirilemediğine dikkat çeken İrmez, “Çünkü Türkiye’de, hapishanelerde yaşananlar ülkenin şuan içerisinde bulunduğu durumu özetler niteliktedir. Düşman ceza hukuku, keyfiyet, sağlık hakkına erişimin yasak ötesine geçmesi, kuyu tipi hapishanelerin yaygınlaştırılmak istenmesi… Ne kadar olumsuz şey ararsanız açığa çıkmış durumda” şeklinde konuştu.
‘Siyasi Mahpusların Özgürlüğünü Engelleme Kurulları’
İdare ve Gözlem Kurulları’nı “Siyasi Mahpusların Özgürlüğünü Engelleme Kurulları” olarak nitelendiren İrmez, “Bu kurullar, tahliyeye hak kazanan siyasi mahpusların özgürlüklerine engel olmak için elinden geleni yapmakta; akılla açıklanamayacak, absürt nitelikte gerekçelerle tahliyelerin önüne geçmektedir. Bizlere ulaşan şikâyetler doğrultusunda dün, Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) avukat arkadaşlarla birlikte Aksaray T Tipi ve Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevlerine ziyarette bulunduk. Bu ziyaretteki gözlemlerimizim bir kısmını da kamuoyu ile paylaşmak için burada bulunmaktayım” dedi.
‘Bakan da beni arasa hiçbir şey değişmez’
Aksaray T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşananları sıralayan İrmez 30 yılı aşkındır cezaevinde olan tutsakların tahliyelerinin defalarca englellendiğini belirtti.
İdare ve Gözlem Kurulu’nun 30 yıllık tutusaklar Abdullah Çetin ve Ahmet Göksü için yakın zamanda toplanacağı bilgisini aldıklarını belirten İrmez, “Cezaevi savcısının kurula çıkan mahpuslara ‘Bakan da beni arasa hiçbir şey değişmez. Sizi bırakmayacağım’ dediği mahpuslar tarafından aktarıldı. Bu sözler bile yaşanan ve yaşatılan hukuksuzluğun, alınan kararların keyfi olduğunun en açık ifadesidir. İdare ve Gözlem Kurulları, infaz uzatma kararlarına gerekçe olarak, insan onuruna aykırı olan ‘ayakta sayım’ uygulamasına razı göstermemeyi de ekliyor! Hiçbir evrensel insan hakları normuyla bağdaşmayan kararlar alınıyor bu kurullarda! Ayrıca Aksaray’da ağırlaştırılmış müebbet cezaları sonrası tekli hücreye konulan Sami Borak ve İhsan Taşdelen, 1 buçuk yıldır mutlak tecrit altındadır. Adli mahpuslar arasına dağıtılan ve arkadaşlarıyla tüm iletişimleri kesilen mahpuslar, tamamen yalnızlaştırılmıştır. Bu ağır tecrit halinin son bulması, mahpusların yan yana hücrelere veya arkadaş koğuşlarına yakın bir noktaya nakledilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Acilen yasal düzenleme yapılmalı
Diğer tüm cezaevlerinde de benzer bir durum söz konusu! İdare ve Gözlem Kurulu denen ibretlik kurul her kararında, her fiilinde insanlık dışı kararlar aldığını ispatlamıştır. Bu durum yeni değil yıllardır süre gelen ve kronikleşmiş bir sorundur! Adalet Bakanlığı ve ilgili, sorumlu tüm kurumlar; insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına da alınabilecek bu infaz erteleme kararlarında ‘iş birliği içerisindedir’. Türkiye bir hukuk devleti midir? Ne yazık ki olamamıştır ve ‘hukuk devleti’ tanımı hak edecek hiçbir gelişme yaşanmamıştır bu coğrafyada! Siyasi mahpuslar rehine pozisyonunda tutulmaktadır! Bu uygulamaların değişmesi için var olan yasal uygulamaların keyfi yorumlar uygulanmadan fiiliyata geçmesi gerekmektedir. Acilen yasal düzenleme yapılması gerekmektedir. Barış ve Demokratik Toplum’un, hukuk zeminine geçilmesinin yegâne gerekliliklerinden biri de budur.”
Kaynak: MA









