11’inci Yargı Paketi’nin 27’nci maddesine karşı Ankara’da nöbet tutan 6 Şubat’ta yakınlarını kaybeden depremzedeler, tutuklu sanığın olmadığını bu yasayla af geldiğini belirtti
Deprem bölgelerinden gelen, 6 Şubat Depremzede Aileleri 21 Aralık’tan beri Ankara’da bulunan Cemal Süreyya Parkı’nda, bu hafta Meclise gelmesi beklenen 11. Yargı Paketi’ne karşı nöbete eylemindeler. Aileler gece de alandan ayrılmayarak yargı paketinde yer alan ve “deprem affı” olarak kamuoyunda bilinen 27. Madde’nin kaldırılması için nöbetlerine devam edecek.
Ailelerin geri çekilmesi için nöbet başlattığı 11. Yargı Paketi’nin 27. maddesi, “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçlarında verilen hapis cezalarının erteleme, denetimli serbestlik veya para cezasına çevrilmesinin önünü açıyor. Bu düzenleme, özellikle inşaat kusuru, denetimsizlik ve ihmal sonucu meydana gelen ölümler açısından cezasızlığın önünü açıyor. Depremlerde yıkılan binalar için açılan davaların büyük kısmı zaten “taksir” kapsamında yürütülüyor ve birçok sorumlu ise tutuksuz olarak yargılanıyor. Madde tam da bu uygulamayı yasa kapsamına sokarak, cezasızlığı hukuki bir zemine oturtuyor.
Türkiye’de deprem sonrası açılan ceza davalarında; müteahhitler, yapı denetim firmaları ve proje sorumlularının hali hazırda “olası kast” yerine “taksir” suçlamasıyla yargılanması 27. Madde ile birlikte şunların önünü açıyor:
- Verilen hapis cezaları fiilen infaz edilmeyebilir
- Sanıklar cezaevine hiç girmeden dosyayı kapatabilir
- Toplu ölüm’ içeren dosyalar bile cezasızlık pratiğine dönüşebilir.
Tutuklu sanık yok yine de af var!
Balıkesir’den gelip nöbet tutan depremzede yakını Hatice Açıkalın, kardeşi İbrahim Kurt’u Meletî depreminde kaybetti. Kardeşini Trend Garden Residence’da kaybeden, Hatice Açıkalın, “Davamız karara bağlandı ama tutuklu olan herhangi bir sanık yok. Bunlarla uğraşırken bir taraftan da şimdi bu 11. Yargı Paketi’nin 27. Maddesi deprem suçlarının daha erken tahliye edilmesine olanak sağlıyor. Zaten verilen cezalara baktığımızda 31 kişinin ölümüne sebep olan bir bina için sadece müteahhitte 12,5 yıl ceza verildi. Zaten yetersizken bir de bunların daha erken salıverilmesi, daha erken denetimli serbestlikle dışarı çıkarılması ya da açık ceza infaz kurumuna gönderilmesi bizim tarafımızdan kabul edilebilir bir şey olmadığı gibi tüm toplum tarafından da kabul edilmemelidir. Çünkü bu cezasızlık algısını güçlendiren bir durumdur. Bununla hepimiz mücadele etmek zorundayız” sözlerini kullandı.
‘Artık bıktık her yerde adalet aramaktan’
Mereş’ten gelen ve Saitbey sitesinde oğlunu ve 45 yakınını kaybeden Sema Ulupınar ise, binanı nasıl bir kaçak yapılaşma ile yükseldiğini anlattı:
“Binamızın 3 buçuk katı kaçak yapılmış bir bina. Müteahhitti ilkokul mezunu bir müteahhit ve 3,5 katı kaçak olmasına rağmen üstüne kat çıkılarak yapılan bir binaydı. Biz o binada, iki çocuğum ve eşimle birlikte yıkılarak yerin dibine girdik. Eşim ile ben 5-6 saat sonra birlikte çıktık. Kızım ve oğlum, 4. günün sonunda çıktılar. Oğlumu kaybettim ama kızım tedavilerle iyileşmeye çalışıyor. İyi değil. Sol elinin işaret parmağını kaybetti. Biz adalet istiyoruz. Artık bıktık ‘adalet adalet’ diyerek her yerde adalet aramaktan. Bizim burada ne işimiz vardı? Biz yasımızı tutup evimizde ağlayabilirdik. Bize onu bile çok görüyorlar. Biz adalet istiyoruz.”
‘Kasten öldürme’den yargılanmaları gerekiyor’
Antakya’daki Rönesans Rezidans’ta ailesinden üç kişiyi kaybeden Avukat Yeşim Toplu, “ Annemi, babamı, kız kardeşimi kaybettim ve birçok yakınımı, herkesi kaybettik. Bugün şunun için buradayız. Kaybettiğimiz binlerce insan için… 53 binden fazla insan öldü. Hala daha bulunamayan insanlar var. Bütün suçlularının, yani insanlarımızı öldürenlerin, kasten bile bile o kötü binaları yapanların cezalandırılması için biz davalar açıyoruz; yargılansınlar, tutuklansınlar, gereken adaletli yargılama yapılsın diye. Fakat maalesef 27’nci madde ile birlikte eğer bu madde bu şekilde geçerse deprem suçluları muaf tutulmazsa daha az bir cezayla hemen dışarı çıkabilecek ya da yargılamadan hemen sonra sadece bir iki yıl gibi bir süre yatıp çıkacaklar. Aslında ‘kasten öldürmeden’ yargılanmaları gerekirken, biz şimdi en azından yargılamaları yapılsın diye uğraşır duruma geldik” ifadelerini kullandı.
‘Bu ülkede bin 480 kişiyi öldürmek suç sayılmıyor’
Mereş’te ihmalin simgesi haline gelen çok bloklu ve binlerce kişinin yaşadığı bir konut olan ve saniyeler içinde depremde yıkılan, bin 480 kişinin yaşamını yitirdiği Ebrar Sitesi’nde ailesini kaybeden Fatma Irmak ise şunları belirtti:
“Burası insanların öldürüldüğü bir yerdi. Bugün buradayız çünkü 27’nci madde diyor ki, ‘bin 480 kişiyi de öldürseniz yargılamalarınız devam da etse biz otomatikman cezasızlık kavramını yasallaştırıyoruz.’ Yani düşünün bu ülkede bin 480 kişiyi öldürmek suç sayılmıyor. Bugün bu ülkede adaletten bahsedebilir miyiz? Bu yanlıştan dönülmesini talep ettik. Ankara’da eksi derecelerde tıpkı 6 Şubat’taki gibi vicdanlarına sesleniyoruz. Biz aileleri daha fazla mağdur etmeden 27’nci maddede deprem suçlularını muaf tutsunlar. Bugün bu paket görüşülüyor. Bu paketin görüşülmesi demek biz 99 depreminden beri ders almadık ve ders almamaya devam edeceğiz diyorlar. Yani siz ölebilirsiniz, katlanarak da ölebilirsiniz. Ama biz çimentodan da çalsalar, ondan sonra deniz kumu da kullansalar, ince demir kullansalar da umurumuzda değil. Çünkü sizin yaşamınız değersiz. Bu ülkede insan olmanın anlamını ve değerini, yaşam hakkını ihlal ediyorlar.”
Kaynak: JINNEWS









