2008 yılında seri işçi cinayetleri ile gündeme gelen Tuzla tersanelerinde 17 yıldır hiçbir şey değişmedi. Yüksek kâr uğruna işlenen cinayetler de hak mücadeleleri de devam ediyor
Duygu Kıt
İstanbul Tuzla tersanelerinde 2008 yılında kaynak patlamaları, yüksekten düşmeler, zehirli gazlara maruz kalma ve sıkışma gibi nedenlerle peş peşe yaşanan iş cinayetleri kamuoyunda büyük tepki yaratmıştı. Bu süreç, tersanelerdeki çalışma koşullarının önemli ölçüde kamuoyunun gündemine girmesine yol açmıştı. Aradan geçen on yedi yıla rağmen tersanelerdeki yüksek riskli çalışma rejimi değişmezken, tersaneler hâlâ “ağır ve tehlikeli işler” kapsamına alınmıyor, işçiler ise bu kapsamda tanınan haklardan yararlanamıyor. Tersanelerde yapılan işler yüksekten çalışma, kapalı alanlarda kaynak, ağır yük kaldırma ve kimyasal maddelere maruz kalma riskleri taşırken, güncel çalışma koşullarını Tuzla tersanelerinden bir işçi ve Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (LİMTER-İŞ) Başkanı Kanber Saygılı ile konuştuk.
‘Her an ölümle yüz yüzeyiz’
Yaklaşık beş yıldır tersanede çalışan ve ismini vermek istemeyen tersane işçisi, tersaneleri 2008 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırarak konuşmanın önemli olduğuna işaret etti. İşçi şunları dile getirdi:
“Tersaneler çok yoğun hak gasplarının olduğu yerler. 2008 öncesinin iş cinayetlerinin yoğunlukta olduğu, her gün neredeyse üç kişinin öldüğü dönemler olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu dönem seri iş cinayetlerin yaşandığı, kuralsızlığın had safhada olduğu, aynı zamanda işçilerin yasal haklarının çiğnendiği, taşeron ve tersane patronlarının iki dudağı arasından çıkan sözlerin kanun olduğu, sigortalarının dahi yatırılmadığı bir süreçti. Verilen mücadelelerin ardından zamanla iş sağlığı güvenliği kuralları adı altında bazı zorunluluklar getirildi. Fakat hala tersanelerin yüzde 80’i için iş güvenliğinden bahsedemeyiz. Bazı ufak tersaneler var ki iş güvenliği tamamen son sırada, yalnızca işi bitirmeye odaklılar. İş güvenliği sağlanmadığı için işçiler kendi güvenliğini kendileri gözetmek zorunda. Çünkü dikkat edilmediği her an ölümle yüz yüze işçiler. Ufacık bir dikkatsizlikte iş cinayetine kurban gidebiliriz.”
‘Süresiz ve haksız mesai’
Tuzla tersanelerinde çalışma biçiminin temelini taşeron sistemi oluşturuyor. Aynı gemide onlarca farklı taşeron firmaya bağlı işçiler çalışırken, iş güvenliği sorumluluğu böylelikle işverenin sırtından atılmış oluyor. Tersane işçisi mevcut çalışma koşullarını şöyle özetledi:
“Tersanenin asıl kadrosu çok az olup çok fazla taşeron çalışmaktadır. Taşeron sistem ne kadar yevmiye usulü gözükse de çalışan arkadaşların çoğu kendini günlükçü olarak ifade ederler. Çalışma koşulları da güvenceleri de yarımdır. Geçmişte insanlar yirmi gün çalıştığında ailelerini bir buçuk ay çok rahat geçindirirken şimdi daha fazla çalışmaya mahkûm edilmiş durumda. Mesai yapmazsa tersanede aldığı ücret asgari ücret seviyesinden bir tık üsttedir. Çünkü yevmiyeler çok düşüktür. Mesai ücretleri asla hakkıyla verilmez, insanlar daha çok mesaiye mahkûm ediliyor. Ayrıca son iki yıldır tersanelerde de iş hacmi çok düştü. Bu nedenle belli konularda, özellikle ücret isteme konusunda bir sessizlik hâkim.”
Gurbetçi işçilerin durumu
İsmini vermek istemeyen işçi tersanelerde gurbetçi işçilerin daha yoğun sömürü ve sağlıksız barınma koşullarına mecbur bırakılarak çalıştığına vurgu yaptı. İşçi şunları söyledi:
“Geçen yıl birçok tersanede iş düşüklüğünden dolayı çok düşük zamlar yapıldı. Çalışanlar sabah 8 akşam 12 yapabilmenin yollarına bakıyorlar. Taşeron işçi çokken bir o kadar da gurbetçi işçi mevcut burada. Gurbetçi işçiler ya tanıdığı bir işveren ya da bir ustabaşı sayesinde çalışmaya gelirler. Toplu kalırlar, kaldıkları evler de pansiyonlar da içler acısıdır. Buralar dahi maaşlarından kesilir. Gurbetçi işçi sabah bir tersanede çalışıp akşamına başka bir tersanede çalışabiliyor. Çünkü parası yetmiyor. Ailesini geçindirmek zorunda. Yeri geldiğinde 70-80 gün izinsiz bir şekilde çalışıyor. Buna kadrolu işçiler grubu da dâhil. Çünkü hayatı idame ettirebilmenin tek yolu sürekli çalışmak. Sadece karnını doyurmak üzerine kurulmuş bir düzen.”
Örgütlü mücadele elzem
Limter-İş Başkanı Kanber Saygılı tersane patronlarının ve taşeronların işçilerin örgütsüz kalması için sürdürdükleri baskılar ile keyfiliği, yasa dışılığı hayata geçirmeye çalıştıklarını belirtti. Saygılı, “İşçiler örgütlenmediği koşullarda dönem dönem bazı kazanımlar söz konusu olsa da bir garantisi olamaz” diyerek şu ifadeleri kullandı:
“2008 grevinden sonra seri iş cinayetleri ortadan kalktı ama bu iş cinayetlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. İşçi arkadaşlarımızın örgütlülük seviyesinin düşük olması, sendikalaşma noktasında gerekli adımların atılmayışı, patronların baskıları hala mevcut. Hala işçi arkadaşlarımızın aldığı ücret üzerinden sigortalar yatırılmıyor. Mesela yasal olmamasına rağmen patronlar işçi arkadaşlarımızdan işe girerken e-devletlerini istiyorlar. Limter-İş’e üye olup olmadıklarını da kontrol ediyorlar ve bu epeyce bir baskı oluşturuyor. Tersanelerde bazı adımlar atılmasına rağmen kuralsızlık, keyiflik, yasadışılık, aynı zamanda tersane patronların ve taşeronların iki dudağı arasından çıkan sözlerin bir anlamıyla devam ettiğini söyleyebiliriz. Sendika olarak da mücadelemiz de örgütlenme çabalarımız da devam ediyor.”









