Abdullah Öcalan’ın önerdiği ‘barış yasası’ kavramı, siyasi şiddeti sonlandıran, demokrasi dışı müdahaleleri engelleyen ve toplumsal entegrasyonu sağlayan özgün bir yasal çerçeve olarak tanımlanıyor
Mustafa Yıldız
Türkiye’nin siyasi labirentinde yıllardır dönüp duruyoruz: Darbeler, şiddet sarmalları, kırılgan barış girişimleri… Bu döngüden çıkmak için somut bir adım mı arıyorsunuz? İşte karşınızda Sayın Abdullah Öcalan’ın son açıklamalarında vurguladığı “barış yasası” – sadece bir öneri değil, Türkiye’yi demokrasi dışı müdahalelerden ebediyen kurtaracak, kanıtlanmış bir reçete. Şüpheci olmayın; tarih, veriler ve mantık, bu yasanın neden kaçınılmaz olduğunu haykırıyor. Gelin, adım adım inceleyelim ve neden bu fırsatın altın değerinde olduğunu görelim.
Öncelikle, sorunun köküne inelim: Darbe “habitus”u. Sosyolog Pierre Bourdieu’nun bu kavramı, toplumun bilinçaltına kazınmış alışkanlıkları tarif eder – ve Türkiye’de darbe, tam da bu. 1960, 1971, 1980, 1997, 2016… Her biri, demokrasiyi baltalayan bir zincirin halkası. Öcalan, İmralı’dan DEM Parti heyetiyle paylaştığı mesajda, bu “darbe mekaniği”ni bir alışkanlık olarak teşhis ediyor ve barış yasasını panzehir olarak sunuyor. Bu yasa, siyasi şiddeti ve müdahaleleri kökünden söküp atacak “özgün ve bütüncül bir hukuka” dayalı. Düşünün: Geçmiş çözüm süreçlerindeki sabotajlar – Oslo, Dolmabahçe – hep bu habitus’un eseri. Barış yasası, bunları tarihe gömerek, Kürt sorununun çözümünü garanti altına alacak. Neden mi ikna edici? Çünkü şiddet döngüsü, Türkiye’ye trilyonlarca lira maliyete, binlerce can kaybına yol açtı. Barış, ekonomiyi canlandırır, yatırımları çeker, refah getirir.
Şimdi, Öcalan’ın 27 Şubat 2025 çağrısına dönelim – bu, barış yasasının temeli. PKK’ye silah bırakma ve fesih emri veren o metin, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasiyle taçlanmalı” diyor. Aşırı milliyetçilik, ayrı devlet hayalleri? Bunlar tarihsel sosyolojiye uymaz; 1000 yıllık Kürt-Türk ittifakı, kardeşlik ruhuyla yeniden örülmeli. Barış yasası, kimliklere saygı, özgür ifade ve demokratik örgütlenmeyi yasallaştırarak bunu sağlar. Eleştirmenler “taviz” der mi? Hayır, bu kazan-kazan: Kürtler cumhuriyete hukuk yoluyla katılır, Türkiye ise “barış yüzyılı”na adım atar.
Abdullah Öcalan’ın önerdiği “barış yasası” kavramı, siyasi şiddeti sonlandıran, demokrasi dışı müdahaleleri engelleyen ve toplumsal entegrasyonu sağlayan özgün bir yasal çerçeve olarak tanımlanıyor. Bu fikir, dünya tarihindeki benzer barış süreçlerinden esinleniyor; örneğin, silah bırakma, af yasaları, özerklik düzenlemeleri ve hakikat komisyonları gibi unsurları içeren anlaşmalar. Aşağıda, Öcalan’ın barış yasasına benzer uluslararası örneklere baktığımızda uzun süreli çatışmaları yasal mekanizmalarla sona erdiren ve kalıcı barışa geçişi sağlayan süreçleri yansıtıyor. Her biri, tarafların müzakereleri sonucunda yasal reformlarla desteklenmiştir.
Bu noktada ülkemizdeki sorun ile benzer barış yasası örnekleri: Uluslararası çatışma çözümlerinde ilham veren modeller olmuştur.
1.Kolombiya – FARC Barış Anlaşması (2016)
Kolombiya hükümeti ile FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) arasındaki 52 yıllık iç savaşı sona erdiren “Silahlı Çatışmayı Sonlandırma ve İstikrarlı, Kalıcı Barış İnşası İçin Nihai Anlaşma”, barış yasasının somut bir örneği. Anlaşma, FARC’ın silahsızlanmasını, eski savaşçıların sivil hayata entegrasyonunu ve siyasi katılımını düzenliyor. Özel Barış Yargısı (JEP) gibi yasal mekanizmalarla suçlar için af ve cezalar dengeleniyor; ayrıca, kırsal reformlar ve mağdur hakları için yasalar getiriliyor. Sonuç: Şiddet %90 azaldı, ancak uygulama zorlukları devam ediyor. Bu model, Öcalan’ın siyasi şiddet ve darbe mekanizmalarını ortadan kaldırma vurgusuna benzer şekilde, yasal garantilerle geçiş sürecini koruyor.
2.Kuzey İrlanda – Hayırlı Cuma Anlaşması (1998)
İngiltere hükümeti, IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) ve siyasi kanadı Sinn Féin arasında imzalanan “Belfast Anlaşması” veya “Hayırlı Cuma Anlaşması”, 30 yıllık “Sorunlar” dönemini bitiren bir barış yasası örneğidir. Anlaşma, IRA’nın silahsızlanmasını, mahkum affını, asker çekilmesini ve özerk yönetim hakkı tanınmasını içeriyor. Kuzey İrlanda Yasası (1998) ile yasal hale getirildi; insan hakları komisyonları ve eşitlik ilkeleri eklendi. Sonuç: IRA 2005’te tamamen silahsızlandı, çatışma sona erdi ve siyasi istikrar sağlandı. Öcalan’ın “darbe habitusu”nu aşma çağrısına paralel olarak, bu anlaşma demokrasi dışı müdahaleleri yasal olarak önleyen bir çerçeve oluşturmuştur.
3.Güney Afrika – Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu (1995)
Apartheid rejiminin sona ermesi sonrası kurulan TRC (Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu), “Ulusal Birlik ve Uzlaşmayı Teşvik Yasası” ile yasal bir temel kazanmıştır. Komisyon, 1960-1994 arası insan hakları ihlallerini araştırdı; itiraflara karşılık af verdi, mağdurlara onarım sağladı ve toplumsal iyileşmeyi hedefledi. Nelson Mandela’nın liderliğinde, şiddet yerine hakikat arayışını esas aldı. Sonuç: Bölünmüş toplumu birleştirdi, yeni anayasa ile demokrasiyi pekiştirdi. Bu örnek, Öcalan’ın toplumsal birlik ve barış yüzyılı vizyonuna yakın; şiddet döngüsünü kıran yasal bir mekanizma olarak öne çıkıyor.
4.Endonezya – Açe Helsinki Mutabakatı (2005)
Endonezya hükümeti ile GAM (Özgür Açe Hareketi) arasındaki çatışmayı bitiren “Helsinki Mutabakatı”, silahsızlanma ve özerklik odaklı bir barış anlaşması. GAM 840 silah bıraktı, hükümet 24 bin askeri çekti; af, tutuklu serbestliği ve yerel partilere izin verildi. “Açe Yönetimi Yasası” (LoGA) ile özerklik yasal hale getirildi. Sonuç: Bağımsızlık talebinden vazgeçildi, barış kalıcı oldu. Öcalan’ın Kürt entegrasyonu ve sabotaj önleme fikirlerine benzer; yasal çerçeve ile geçiş sürecini güvence altına aldı.
5.El Salvador – Chapultepec Barış Anlaşmaları (1992)
Hükümet ile FMLN (Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi) arasındaki 12 yıllık iç savaşı sona erdiren anlaşmalar, silahsızlanmayı son aşamaya koydu. Genel af yasası, askeri reformlar, sivil polis teşkilatı ve yargı değişiklikleri getirildi; FMLN siyasi parti oldu. Sonuç: Şiddet bitti, demokrasi güçlendi. Bu süreç, Öcalan’ın demokrasi dışı müdahaleleri ortadan kaldırma amacına paralel bir yasal dönüşüm örneği.
6.Filipinler – Bangsamoro Kapsamlı Anlaşması (2014)
Filipinler hükümeti ile MILF (Moro İslami Kurtuluş Cephesi) arasındaki anlaşma, silahsızlanma, asker azaltma ve özerk bölge yaratmayı kapsıyordu. “Bangsamoro Organik Yasası” (2018) ile yasal temel atıldı; kamplar sivil alanlara dönüştürüldü. Sonuç: Yeni özerk yönetim kuruldu, seçimler yapıldı. Öcalan’ın barış yasası gibi, etnik çatışmayı yasal entegrasyonla çözen bir model.
Bu örnekler, barış yasalarının başarı için güçlü irade, uluslararası denetim ve yasal garantiler gerektirdiğini gösteriyor. Ancak, her biri kendi bağlamında benzersiz; Türkiye’de benzer bir yasa, yerel dinamiklere uyarlanmalı.
Peki, barış yasası için zamanlama mükemmel mi? Evet! MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı, Cumhurbaşkanı’nın iradesi, muhalefetin olumlu tutumu – bu iklim, barış yasasını hayata geçirmek için biçilmiş kaftan. TBMM komisyonlarında görüşmeler sürerken, sabotaj riskleri var, evet; ama Öcalan’ın uyarısı net: Güçlü irade ile aşılır. Bu yasa yaşama geçirildiğinde, siyasi şiddet biter, demokrasi dışı müdahaleler unutulur. Aksini düşünün: Statüko devam ederse, darbe habitusu bizi tekrar vurur -2016 travmasını hatırlayalım.
Sonuç olarak;
Barış yasası bir ütopya değil; somut, uygulanabilir bir plan. Barış yasası, Kürtlerin cumhuriyete hukuk yoluyla katılımını güvence altına alarak, en geniş toplumsal birlikteliği hedefleyen bir demokratik cumhuriyet inşasını sağlayacaktır. Yani, silahlar susacak, şiddet bitecek ve yerine yasal bir garanti gelecek.
Barış Yasası ile;
Sadece Kürt-Türk ilişkilerini değil, tüm toplumsal yaraları iyileştirmeyi hedeflemeli. Özellikle: Kimliklere saygı, özgür ifade ve demokratik örgütlenme, siyasi şiddet ve darbelerin önlenmesi, hukuki güvence gibi somut kazanımlar sağlayacaktır. Aşırı milliyetçilikten ve dar görüşlü ulus-devlet anlayışından uzak bir yaklaşım benimsenmiş olacak.
Barış yasası Türkiye’nin geleceğini şekillendirebilir
Barış yasası, Türkiye’nin demokrasi dışı müdahalelerden kurtulması için somut bir fırsat sunacaktır. Bu fırsat kaçırılırsa, darbe habitusu yeniden kendini gösterebilir. Siyasiler, toplumsal aktörler ve tüm toplum, bu süreçte sorumluluk almalı. Çünkü barış, yasasız olmaz; hukuk ve demokrasi ile taçlanmadığı sürece, kalıcı olamaz. Tarih bize gösteriyor ki; Şiddet inkarı, sadece daha fazla şiddet doğurur. Türkiye bu fırsatı kaçırmamalı – siyasiler, toplum, herkes el ele vererek, bu çağrıyı desteklememiz gerekir.
Barış yasası, Türkiye’nin geleceğini aydınlatacaktır. İnanın, bu yolun sonu aydınlık ve hepimiz bu değişimin parçası olmalıyız.









