• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
31 Aralık 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Türkiye dış politikasının iflası

31 Aralık 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Forum, Manşet

Bugün itibariyle Arap Baharı’nın da kontrollü bir şekilde İngiltere merkezli yürütüldüğü açığa çıkmış durumda. ABD’nin Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel Temsilcisi Tom Barrack’ın farklı zamanlarda yaptığı ve çelişik gibi görünen açıklamaları da bunu gösteriyor

Ferhat Akıncı

Ortadoğu’daki gelişmelere paralel olarak Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve Abdullah Öcalan’ın bu çağrıya cevap vermesiyle geçen yıl itibariyle yeni bir süreç başladı. Herkes bu sürecin nasıl başladığını merak ediyor. İktidar kanadı ve kalemşörlerine bakılırsa ‘PKK’nin savaşacak gücü kalmadığı’ içindi. Her nedense bunu diyenler şimdi ‘Suriye’de PKK’nin 100.000 askerlik ordusu var, bu kabul edilecek bir şey değil’ diyorlar. Kendi kendilerini boşa çıkarıyorlar. Sürecin neden başladığını en çok AKP-MHP iktidarı biliyor. Öyle PKK’nin savaşacak gücü kalmadığından falan da değil. Aslında Bahçeli’nin açıklamasından çok önce devlet kendi içinde durumu değerlendirerek böyle bir sürece hazırlık yapmıştı.

Türkiye hem NATO üyesi olması hem de istihbarat olarak geniş bir alanda çalışma yürütmesinden dolayı gelişmelerin nasıl bir seyir alacağını az çok biliyordu. Türkiye Arap Baharı’nda başlayan süreçte MİT’e (Milli İstihbarat Teşkilatı) yeni bir rol verdi. Sahada operasyonel bir güç haline getirdi. Türkiye, MİT’in bu yapısı sayesinde Ortadoğu’daki krizden en çok faydalanmak isteyen ülke oldu.

Her ne kadar Arap Baharı’nın başlarında bir rol-model olarak sunulsa da (Arap Baharı’nın başladığı Tunus’da ve Fas’da Adalet ve Kalkınma adlarıyla partiler de kuruldu) AKP iktidarı, bu rol-modeli demokratikleşme olarak değil, güç ve etkinlik sahasını genişletme olarak ele aldı. Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle hareket etti. Neredeyse Ortadoğu’nun tüm ülkelerindeki cihatçı-selefi örgütlerle ilişki kurup bu örgütler üzerinden hem ülkelerin iç işleyişine hem de genel gidişata müdahil olmak istedi.

Gelinen aşamada Türkiye’nin bu stratejisi sorunların çözümünün önünde en temel engel olmaya başladı. Filistin-İsrail çatışmasının bu kadar derinleşmesi ve kangrenleşmesinde de Türkiye’nin payı var. İsrail’in hegemon olma istemini kimse gözardı etmiyor. Ancak şu da bir gerçek, Türkiye Cumhuriyeti olmadan İsrail’in kurulması ve güvenli bir şekilde devamlılık sağlanması pek mümkün değildi. Türkiyeli tarihçiler, akademisyenler ısrarla İsrail’in kurulmasında Türkiye’nin rolünü görmek istemiyorlar. Nasıl ki İsrail’in kuruluşuna giden yolda Türkiye bir basamak görevi görmüşse şimdi de İsrail’i bu kadar hoyrat kılan Türkiye’nin yürüttüğü politikalardır. İsrailli yetkililer defalarca şunu söylediler: Türkiye demokrasi konusunda bize ders verecek son devlettir. Çünkü Ortadoğu’nun birçok ülkesi toplumu nasıl yöneteceğini Türkiye’ye bakarak yönetim modeli geliştiriyor. Türkiye’nin ihraç ettiği yönetim modeli de demokratik değil; dinci, mezhepçi, cinsiyetçi, tekçi bir modeldir. Böyle olunca da sorunların çözümünden ziyade çözümsüzlüğünde etkili oluyor.

Bu durum şimdi Suriye’de de sürüyor. Türkiye, Kürtlerin içinde olduğu her gelişmeyi kendine dönük bir beka sorunu olarak görüp dahiliyet sağlıyor. Devletler içi sorunların çözümünün devlet ve ilgili muhataplar arasında çözülmesinden ziyade kendine göre çözüm olmasını dayatıyor. Bu yaklaşım da istikrarsızlık üretiyor. İsrail’i bu kadar hoyrat kılan da bu istikrarsızlıktır. Suriye’de HTŞ’nin iktidara getirilmesi İsrail için bulunmaz nimetti. HTŞ gibi mezhepçi, dinci, cinsiyetçi, cihadist bir örgütü iktidar yapıp ondan demokrasi beklemek saflıktır. Böyle bir örgütün İsrail’e karşı koyması da mümkün değil. Türkiye, üzerinde hakimiyeti olan bu örgüte iktidar yolunda her yönüyle yardımcı oldu. Devleti ele geçirince her şey istediği gibi yapacağının hesabını yapıyordu. Ancak unuttuğu bir şey vardı, Ortadoğu kaosunda bu örgütler üzerinde hakimiyeti, etkisi olan devlet sadece Türkiye değildi, İngilteresi’nden tutun ABD’ye kadar, Rusya ve Avrupa ülkelerine kadar, İran ve Suudi Arabistan’a kadar her devletin belli bir biçimiyle ilişki ve etkisi var. Hatta İngiltere büyükelçisi resmi bir konferansta bizzat kendilerinin Colani ile irtibat kurup onu bugüne hazırladıklarını söyledi.

Bugün itibariyle Arap Baharı’nın da kontrollü bir şekilde İngiltere merkezli yürütüldüğü açığa çıkmış durumda. ABD’nin Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel Temsilcisi Tom Barrack’ın farklı zamanlarda yaptığı ve çelişik gibi görünen açıklamaları da bunu gösteriyor. Bir taraftan yerel ulus devletlerin miadını doldurduğunu söylüyor diğer taraftan da mevcut ulus-devletleri dönüştürmenin gerektiğini söylüyor. Yani miadını doldurmaktan kastı hegemonik sistem için artık yeterince işlevli olmadığını belirtiyor. Bunun anlamı şu: Merkezi hegemonik iktidar dünyayı yeniden şekillendirmek için bir meşruiyete ihtiyaç duyuyor, bunun için halka dayanıyormuş gibi yapıp daha fazla çelişki yaratarak kendi çözümünü hayata geçirmeye çalışıyor. Türkiye hala bu gerçeği anlamak istemiyor.  Kimi değişim ve dönüşümleri kendisi yapıyor sanıyor, MİT’in içindeki Mossad ve CIA başta olmak üzere diğer istihbarat teşkilatlarının etkisini göz ardı ediyor. Dışarıda operasyonel güce kavuşan MİT demek, dışarıdaki politikanın istihbarat teşkilatlarına açık olması demektir. Hamas’ın 7 Ekim saldırısının sırrı açana neden hala çözülemiyor(!)

Ahmet Davutoğlu başbakan olmadan önce yazdığı ‘Stratejik Derinlik’ kitabını üniversitelerde okutuyordu. Yeni Osmanlıcılık stratejisini güdüyordu. Bir dönem dışişleri bakanlığı da yaptı. Her yere koşturuyordu. Şimdi onun yerini Hakan Fidan almış. MİT müsteşarlığından sonra dışişleri bakanlığına getirildi. Bugünlerde ülke ülke dolaşıyor. En çok uğradığı yer de Şam. Ancak son ziyarette yaşananlar izlediği politikanın ne kadar başarılı olduğunu da gözler önüne serdi. Suriye dışişleri bakanı ile basın toplantısı yaptığı sırada konuşması kesilerek toplantı bitirildi. Türkiye durumu teknik bir aksaklık olarak belirtti ancak bunun teknik bir aksaklık olmadığını dünya alem biliyor. Gazze ile ilgili soruya cevap verilmesi engellendi. İsrail’in etkisinin ne kadar güçlü olduğunu belki anlamıştır. Popülizme ve denge politikasına dayalı dış siyasetin geldiği nokta bu kadar içler acısı.

Dış politikada son durum şöyle:

İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs stratejik anlaşma yapıyor, ‘Topraklarımız üzerinde imparatorluk hayalleri kurdurmayız’ diyorlar.

Rusya, Karadeniz’de defalarca Türkiye gemilerini vurdu, Rus İHA’ları Türkiye üzerinde cirit atıyor,  Libya Genelkurmay başkanının özel uçağı Ankara’dan kalkarken düşürülüyor,  Azerbaycan’dan kalkan askeri kargo uçağı düşüyor, Türkiye’nin ise bunlar karşısında yaptığı şu: Colani ve Hamas heyetleriyle görüşme yapıp pozlar vermek.

Kısacası iktidar iflas eden dış politikasını onarmak için Kürt sorununun çözümünde yeni bir sürece girişti. Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan da Türkiye’nin gidişattan olumsuz etkilenmeden çıkması için bir olanak yarattı. Çünkü merkezi hegemonik iktidar Gazze Doktrinini her yere yayma amacında olduğunu aleni gösteriyordu. Sayın Abdullah Öcalan da halklar arası bir savaş riskini önlemek için tarihi bir çağrı yaptı. Ancak mevcut iktidar bunun gereklerini yapmak yerine bu çağrıyı bir zayıflık olarak değerlendirip daha fazla Kürt Özgürlük Hareketi’nin üzerine gitmeyi, sayın Abdullah Öcalan’ın rolünü küçük göstermeyi tercih ediyor. Çareyi stratejik ilişkiler geliştirmek yerine hamasi siyasette buluyor.

Barış ve Demokratik Toplum süreci krizden çıkışın önemli bir anahtarı durumundadır. Buna rağmen AKP iktidarı çareyi halen dışarıda arıyor. Zaman ise gittikçe tükeniyor. Bu politikadan vazgeçilmediği taktirde günün sonunda Kürtlerle çatışmanın, onlara fazladan yüklenmenin kendisinin sonunu getirdiğini anlayacaktır, o zaman da çok geç olacak. Numan Kurtulmuş, bu durumun ciddiyetini anlamış olacak ki, ‘İsrail bastırıyor, barış için vakit kalmadı’ dedi. Umarım bundan sonra ciddiyetle Kürt halkı ve sayın Abdullah Öcalan’a bu şekilde yaklaşılır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ortadoğu’da yeni haritalar oluşuyor

Sonraki Haber

Merkezsiz Ortadoğu’da yeni bir merkez arayışı

Sonraki Haber

Merkezsiz Ortadoğu’da yeni bir merkez arayışı

SON HABERLER

Kürt’ün yegâne talebi, iktidar sözcülerinin yeni söylemi

Yazar: Bedri Adanır
31 Aralık 2025

DAİŞ, Türkiye ve Kürtler

Yazar: Aziz Oruç
31 Aralık 2025

Toplumsal apoptozis: Sosyalist mücadele ile erkek egemenliğini öldürmek

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
31 Aralık 2025

Doğu Akdeniz: Enerji hatlarından hegemonya düğümlerine

Yazar: Heval Elçi
31 Aralık 2025

Merkezsiz Ortadoğu’da yeni bir merkez arayışı

Yazar: Heval Elçi
31 Aralık 2025

Türkiye dış politikasının iflası

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
31 Aralık 2025

Ortadoğu’da yeni haritalar oluşuyor

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
31 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır