Tam 12 yıl olmuş…
Unutmadığım anlar… 2007 19 Ocak’ı… CNN Türk’te çalıştığım masamdaki bilgisayara Anadolu Ajansı’ndan son dakika flaşı düştü. Hrant Dink’in vurulduğunu söylüyordu. Gerçeklere biraz kulak kabartan bir bilinciniz varsa, o saniyelerde bile, siyasi bir suikast olduğu ihtimali hemen düşüyor zihninize. Sonraki gelişmeler zaten bunu doğruladı.
Ermeni soykırımının fısıltıyla değil, kamusal alanda yüksek sesle konuşulmasına ömrünü adayan Hrant Dink’in neden hedef seçildiği çok konuşuldu. Emniyet ve istihbarat içerisindeki Cemaat örgütlenmesinin güçlü olduğu bir zamanda, AKP’nin yine iktidar olduğu bir süreçte, yani yolların beraber yüründüğü yıllarda bu suikast işlendi. Zaten kaçamayan isimler hala yargılanıyor. Dönemin kilit isimleri terfi etti. İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah vali oldu, İstanbul valisi olan Muammer Güler bakan oldu, hatta öyle güçlü bir bakan oldu ki, “Zarraf’ın önüne yatacak” kadar.
Davanın seyrinde gerçek azmettiriciler, cinayetin asıl failleri ortaya çıkarılmadı. Dink’in öldürülme kararının kimler tarafından alındığı karanlıkta kaldı. Ana dava “suç işlemek için örgüt kurmak” kararı ile kapatıldı. Bir tür “çete suçu” sınırlarında tutuldu. Cemaat -AKP kapışmasının sonrasında bazı kamu görevlilerin yargılanmasının önü açıldı. Kamu görevlilerinin yargılandığı dava hala sürüyor.
Hrant Dink suikastı Türkiye’nin siyasi cinayetler tarihinde yer aldı. Sebahattin Aliler, Musa Anterler, Bahriye Üçoklar, Uğur Mumcular, Tahir Elçiler gibi karanlıkta bırakılacak korkusunu hak ediyor. Garo Paylan’ın cinayetin aydınlatılması için Meclis’e sunduğu önergenin AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmesi 12 yıllık adalet arayışındaki engellerden sonuncusu oldu.
Bu yılda, 19 Ocak’ta, karanlıkta bırakılan siyasi cinayetlerin aydınlatılması nöbeti yine Hrant Dink’in vurulduğu yerde tutulacak. Onbinlerin “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla yürüdüğü 2007’den bu yana, adalet nöbeti, katılımdaki düşüşe rağmen, adalet arayışındaki ısrarın adreslerinden biri oldu.
Hrant Dink öldürüldüğü gün Agos Gazetesi’nde yayımlanan son yazısında “güvercin tedirginliği”nden söz etmişti. O tedirginliğin dozu yükseldi geçen 12 yıl içerisinde. Güvercinler, kırlangıçlar, martılar sanki konmuyor hiçbir yere; insanın olduğu yere…
“Tek silahım samimiyetim” diyen Hrant Dink, yalanların iktidarında yaşayamadı, yaşatılmadı. Son yazısında, hedef gösterildikten sonra “Bu insanlar benim hakkımda ne düşünüyor?” sorusunun beynini kemirdiğini yazmıştı. Bu bir işkenceydi onun tanımıyla…
Hrant Dink, “Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık” diyenlerdendi. Barışsa, birlikte yaşamaksa o cennet; geriye unutulmayacak, öğrenilecek bir birikim bıraktı. “Unutursak kalbimiz kurusun” cümlesini sonuna kadar hak eden isimlerden biriydin. Tedirginliğin geçmedi biliyoruz. Bizim de…