Son çıkarılan torba yasa ile Mera Kanunu’nda değişikliğe gidilerek, meraların vasfının değiştirilme yetkisi valilere verildi. Valiliklerin şirket CEO’larını aratmayacak tutumları bilinirken, bu değişiklik ile meralar yok olabilir.
Ekonomi alanını içerdiği belirtilen ve içinde sermaye çevrelerine birçok güzellemeler bulunan torba yasa teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Torba yasa ile Mera Kanunu’nda değişiklik yapılarak, jeotermal kaynak ile doğal mineralli sular için zaruri olan alanların tahsis amacı, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine valilikçe değiştirilebilecek olmasıyla hem meralar hem de tarım arazileri ile nehirler ciddi bir tehdit altına sokuluyor. Valiliklerin ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararlarını rahat biçimde verebiliyor olması yasa ile tanınan yetki ile doğal yaşam üzerinde sınırsız yağmanın önünü açar nitelikte. Ayrıca torbaya konan yasa değişikliklerinde ‘yenilenebilir’ süsü ile tüm enerji üretimlerini yapan şirketlere KDV istisnasının sağlanması yasanın doğa düşmanı yüzünü daha da net ortaya koyuyor.
Meralar yok olacak
Meralar, hayvanların otlatılması ve otundan faydalanılması için tahsisli ve alışılagelmiş, geçmişten bu yana (Kadimden) bu amaçla kullanılan yerlerdir. Bir yerin mera olarak kabulü için tapuya mera tescili gerekmekte olup, tescil edilmese de eskiden beri mera olarak kullanılan otlaklar da tarım dışı kullanım için tescilli mera ile aynı hukuki değere sahip olduğu bilinmektedir. Otlak, yaylak ve kışlaklar da mera ile aynı fonksiyona sahip olup, hayvan otlatılma amacıyla kullanılan arazileri ifade etmektedir.
Mera düşmanlığı
AKP hükümeti meralara yönelik adeta düşmanlık içeren adımı 30 Ekim 2015 tarihinde atmıştı. Aynı gün 29517 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile birinci sınıf mera alanları dahil tüm mera ve otlaklar 20 yıllık ot parası karşılığında yapılaşmaya açılması sağlanmıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektar olan mera ve çayır alanlar, 2014 yılı verilerine göre 12,6 milyon hektara gerilemiştir. Mera alanlarındaki bu ciddi gerileme, söz konusu tasarı ile büyümüş ve adeta hayvancılığın canına ot tıkanmıştı.
Yapılaşma yasallaştı
Geçtiğimiz yıl 3194 sayılıİmar Kanunu’na, 7143 sayılı torba yasayla “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacı” gerekçe gösterilerek mera ve yaylaları işgal etmiş yapılar af kapsamına alınarak işgal yasallaştırıldı. 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesinde “Mera, yaylak ve kışlakların; özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında kullanılamayacağı, zaman aşımı uygulanamayacağı, sınırlarının daraltılamayacağı”, 20. maddesinde ise “Yaylak ve kışlaklarda ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamayacağı” açıkça yer almasına karşın kanunun 14. maddesinde, tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan Mera Kanunu’nda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı belirtildi. Son torba yasa ile bu alanların tahsis amacının değiştirilme yetkisi valilerin iki dudağı arasına sokularak meraların yağmalanması önünde bir engel kalmadı.
Şirketlere KDV istisnası
‘Yenilenebilir’ sözcüğüne yüklenen gizem tüm dünyada olduğu gibiTürkiye’de de kullanılmakta. Torba yasa ile tüm enerji şirketlerinin hem kuruluş hem de işletme döneminde alacağı mal hizmetlerde KDV uygulanmaması sonucu ortaya çıkacak kamusal gelir halkın sırtına yıkılacağı, bu karar ile doğal yaşamın yağmalanmasına KDV ististansı getirilerek şirketlere yeni bir kolaylık sağlanması dikkat çekti. Torba yasada ‘yenilenebilir’ vurgusu rüzgar santrallerini ve güneş tarlaları ile son dönem yarattığı çevre katliamları ile bilinen ve ‘yenilenebilir’ olduğu iddia edilen Jeotermal santrallerini kapsarken RES’ler ile mera işgalleri sınırsızca büyüyeceği beklenmelidir. Jeotermalleri tarımsal üretimlerde seracılık amacıyla kullanılarak Tarım OSB’lerin daha verimli hale getirileceğinin belirtilmesi jeotermal enerji santrallerinin önünü açarak halkın tepkisinin azaltılamak istenmesi olarak görülmelidir.
EKOLOJİ SERVİSİ