‘Ortadoğu’ tanımını yüzlerce kitap karıştırsanız tek bir Kürt, Asuri, Süryani, Ermeni, Keldani, Mandian, Lur, Beluç, Kumzari, Zufari, Arap, Türkmen, Maruni, Nesturî, Fars,… inançlardan Zerdüşt, Mani, Ezidi, Musevi, Yahudi, Hristiyan, Alevi, Müslüman, ateist… kullanmamıştır. Efrin Kürt Dağı, sevgili Leyla kadın özgürlük mücadelesiyle, ‘Ortadoğu’nun ise sadece sömürgecilerin çıkar ihtiyacından ortaya çıktığı tüm kaynaklarca doğrulanmaktadır.
Tarih olarak 1815’de Viyana Kongresi’nde ortaya çıkıyor, en somut kullanılan ifade de 1916’da Sykes Picot ile Fransa ve İngiltere’nin parçalayacakları coğrafyanın ifadesi ki, Kürdistan bunun merkezidir.
Avrupa hegemonyanın merkezi, Doğu, Batı birer taraf üçüncü bir çatışma bölgesi olarak yaratıldı.
Doğuyu parçalamak için Ortadoğu söyleminin yaratılması. Jeo-stratejik bir konsept olarak Britanya Krallığı bölgeye hakim olmak için kullandı.
Almanya, Bağdat demiryolunu sınır koymak için zararlarını anlatırken Basra Körfezi’nin stratejik yerleri olarak tanımlamış. Yine 20. yy.’da İstanbul Boğazı’ndan Hindistan kıyılarına kadar uzanan bölgenin adı Ortadoğu olarak tanımlandı. Amerika, Ortadoğu adını 1957’de Süveyş Kanalı krizi zamanında kullandı.
Ortadoğu, Batı merkezli, daha çok Batı Avrupa dünyanın merkezi olarak görülerek bölgeleri buna göre tanımlayan bir zihniyettir. İngilizlerin dünyayı doğu-batı, ve Batıyı dünyanın efendisi olarak gören politikası sonucu, Ortadoğu’yu çıkar merkezine göre ‘orta’ denmektedir. Ortadoğu; Avrupa, Asya, Afrika arasında kültürel, tarihsel bir araç olarak kullanma projesidir. Tabii ki dünyanın petrolünün yüzde 60, su kaynakları, kanallar boğazlar, dünyanın halklar ve inançlar mozaiği bu bölgede olduğu için çıkarın merkezi anlamında Ortadoğu’dur.
Bugün de Ortadoğu, Suriye, Irak, Katar, Türkiye, Kıbrıs, Ürdün, İsrail, Lübnan, Filistin, İran, Suudi Arabistan, BAE, Umman, Kuveyt, Bahrey, Yemen, Mısır, Afganistan, Pakistan, Tunus, Cezayir, Libya, Sudan, Fas coğrafyasını kaplayan alan olarak ifade edilmektedir. Tahmini hesaplara göre yaklaşık 12 milyon kilometre karelik alanı kapsamaktadır.
Amerika Ortadoğu’yu bir yeşil kuşak olarak Sovyetlerin bu bölgeye girmesinin önünde bir engel olarak kullanıyordu. İslam Konferansı Örgütü’nü bu nedenle ABD kurdu. Yine Oryantalizmi Batı Avrupa uygarlığının zihniyet hegemonyası olarak kurumlaştırdı.
Tarihte Verimli Hilal, Mezopotamya, beş deniz ülkesi olarak bilenen toplumsallaşmanın öncüsü ‘Ortadoğu’ sözcüğüne hapsedildi. ABD, Avrupa, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa hegemonik yapılanmalar bugün 12 milyon kilometre karelik alanın içinde denizde kum büyüklüğündeki Efrin’e topyekün saldırmaları Efrin’nin büyüklüğünden midir, hegemonların küçüklüğünden midir(?).
Efrin büyüdü bereketli hilal, Mezopotamya, beş deniz ülkesi oldu da biz mi farkında değiliz. Muhtemelen biz farkında değiliz. Leyla Güven Efrin ile ilgili yaptığı açıklamadan dolayı zindanda 79. gündür yüzlerce direnişçiyle süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde. Açlık grevinin genişliğine bakıldığında, Avrupa, Ortadoğu, Asya, Afrika’yı aştı. Dayanışma çığ gibi büyüyor. Bu insanlığa karşı işlenen ağırlaştırılmış tecridin daha ne kadar insanın yaşamına mal olması bekleniyor. Saliselerin kalmasını bekliyorsanız o da oluyor. Ama sessiz çoğunluk ses olmadan olmuyor. Devletin kabusu direniştir. Direnince hafta sonu da olsa İmralı’da görüş yapılır. Gece yarısı zindana avukat gönderilir. Direnince avukatsız, savunmasız, mahkemesiz, tahliyeyi ret edince zindandan çıkabilirsin. Direnişin kabus gibi çöktüğü faşist zihniyetin çıkış yolunu ancak direnişin kapattığını direnerek deneyimleyenleriz. Sevgili Leyla tahliye oldu, cezaevi haftalardır gözaltında. Çevresi abluka altında. Zindan direnişi devam ediyor. Sevgili Leyla, müdahaleyi kabul etmediği için hastaneye gitmeyi ret etti. Direnişe devam ediyor.